Onayamadığım, olumlayamadığım iki kitap...
Prof. Dr. Gâzi Özdemir... Daha önce "Konularına Göre Kur'an Ayetleri" adlı yapıtını okumuş ve bazı yazılarımda bu kitaptan söz de etmiştim. Nergiz Yayınları Gâzi Hoca'nın bir başka kitabının 11. baskısını yayımladı, adı: "Din ve Beyin/Beynimiz Nasıl Çalışır, Dini Nasıl Algılar".
Konu ilginç... İlginç de, yazar, bir tıp profesörü... Bu uzmanlık alanının verileri ve bilimsel terimlerle irdelemeler yapıyor, hükümler ve sonuçlar çıkarıyor, Kur'an'la bilim arasında ilgiler kuruyor. 643 sayfa bundan ibaret.
Ben bu konuda çok şey diyemem, olumlayamam, olumsuzlayamam. Çünkü işin beyin, sinir, tıp kısmı açısından bilgi düzeyim son derece sınırlı. İşin din kısmını bilirim, övünmek gibi olmasın ama iyi de bilirim. Birkaç ay önce birisi bana din öğretmeye kalkışmıştı, ona dediklerimi, buraya aktarırsam, açıklığa kavuşur işin bu yanı. Dedim ki o kişiye "Gel evime, kitaplığıma gidelim, sen ayakta dur, din'le ilgili kitapları raftan alayım ve senin dört yanına duvar öreyim o kitaplardan. O kitapların tamamını okuduğumu da kanıtlarım, çünkü hepsinin ilk sayfasında yarım dosya kâğıtlarına çıkarılmış el yazısı notlarım vardır, önemli bulduğum yerlerin sayfalarını ve o sayfada neler yazıldığını not etmişimdir, gerektiğinde açar bakar yararlanırım."
İşin din kısmı hakkındaki bilgilerime ve deneyimlerime dayanarak bu kitabın konusu ve içeriği bağlamında şunları diyebilirim: Gâzi Hoca kusura bakmasın ama Kur'an'da şifreler aramak, bazı ayetlere indî anlamlar yüklemek, bilimi Kur'an'da, Kur'an'ı bilimde aramak, bunlar bana doğru gelmiyor, bazı olumsuz sonuçlar da doğuyor... Bir yazımda demiştim, her şeyi dine uydurmaya çalışırsanız, din'i her şeye uydurmuş olursunuz. Gâzi Hoca, bu kitapta yazdıklarını öncelikle her fikirden bilim insanlarıyla tartışmalı, onlara da kabul ettirdikten sonra okura sunmalıydı.
Evet gelelim ikinci kitaba: Lütfü Kaleli'nin "Geçmişten Günümüze Dinsel Katliamlar" adını taşıyor ve Berfin Yayınları'nca yayımlandı. Sevgideğer Kaleli'nin birçok kitabına yazı yazdım, hep olumladım. Bu kitabı da genel olarak olumlu buluyorum. Sivas Katliamını yaşamış bir insanın dinsel katliamlara bakışı elbette değerlidir, öğrenilmelidir. Fakat bazı yerlerde Kaleli, 1970'li yıllardaki bazı olayları da getirip dinsel katliamlar içine sokmuş. Neyi mi? Söz gelimi Ankara'daki Doktor Teğmen Necdet Güçlü'nün öldürülmesi olayı... Bu olaydan dolayı da, beraat etmiş olmalarına karşın, o günün ileri gelen ülkücülerinden İbrahim Doğan, Ali Güngör ve Osman Durmuş gibi insanları suçluyor. Bir kere bu kişiler dinci değiller, bunu yapmış olsalar dahi din adına yapmaları düşünülemez, ikincisi Necdet Güçlü fikir olarak solda bir insan değildi (bunlar hep yazıldı). Dahası ileriki yıllarda Ecevit Hükümetinin Sağlık Bakanlığı görevini yürüten Osman Durmuş'a da veryansın ediyor bu olaydan dolayı. Osman Durmuş o zaman bu konuda yeterli açıklamaları yapmıştı. "Ben Hüseyin'in değil, Yezid'in yanındayım" diyen (bu kitapta var) AKP'li Mehmet Metiner dururken, Hüseyin'in yanında olduğunu bildiğim Osman Durmuş'a yüklenmek olmaz. Ben Lütfü Kaleli'nin vicdan sahibi olduğuna inanıyorum, sonraki baskılarda bu durum düzeltilecektir.