"Omuz üstünde baş"
Rotterdam odaklı olayları izlerken, bir Türk olarak üzüldüm. "Kahroldum" bile diyebilirim. Birilerinin her sandık dönemi uyguladığı "gerilim politikası"nın nelere mal olacağı ortada. Birkaç gün önce ilk teşhisi Nuh Albayrak koymuştu; "Bu olaylar evetlerin sayısını artırır". Gelinen nokta bu. Herhalde amaç da buydu. Peki yerle bir edilen "DEVLET"in hali ne olacak? Nasıl düzeltilecek? Senin iki numaralı bakanının uçağına izin verilmedi. Bayan bakanın ise ülkesinin toprağı sayılan temsilciliğine sokulmadı. Başkonsolosunun diplomatik dokunulmazlığı hiçe sayıldı. Enterne edildi. At ve itlerle takviyeli "çam yarmaları" ellerindeki tahta copları vatandaşlarımızın böğürlerine batırdılar. İçimi bir ölçüde rahatlatan tepkiyi Beyaz TV'de gördüm. Sinan Engin ne kadar küfür varsa sıraladı. Normal zamanda RTÜK'ten ceza alacağı şeyleri söyleyip içime su serpti. Hislerime tercüman oldu.
Semih Yalçın'ın "Genel Başkanımız oradaki arkadaşlarımıza gerekeni yapın talimatı verdi. Onlar da Rotterdam Havaalanı ile başladılar" şeklindeki sözlerini ise şaşkınlıkla karşıladım. Sallamaların sonucu ortada. Devlet Bahçeli'nin "Taş üstünde taş, baş üstünde baş bırakmayın"ı -doğrusu omuz üstünde baştır- bu kez havada kaldı. Anlayın artık gücünün son durumunu.
Şimdi ne olacak?
Bugünden itibaren Unilever'in Becel yağını almayacak mıyız? Aynı grubun deterjan ve şampuanlarını kullanmayacak mıyız? Philips marka cihazları boykot mu edeceğiz? Hollanda'dan domates fidesi getirtememenin maliyetini bilen var mı? Sneijder ve Van Persie dahil bu futbolcularını kovacak mıyız?
Tek mantıklı uygulama KLM ile uçmamak olur. Onu da THY'nin kaliteyi yükseltmesiyle epeydir uyguluyoruz. Dikkat edin en önemlisi bu. Yani her alan ve dalda "kaliteyi artırmak". Yoksa "Naziler" ya da "faşistler" diye bağırarak bir yere varılmaz. Sadece "evetler fazlalaşır". Dışarıdaki itibarınız ise yerlere yapışır. Samimi olarak söylüyorum; yönetimde aklı başında isimlere ihtiyaç var. "Sizle, 16 Nisan'dan sonra görüşeceğiz" tehditleriyle bir yere ulaşmak mümkün değil. Bu kafayla yanımızda sadece iki ülke kalır; "Azerbaycan ve Pakistan". Dönem sağ duyulu davranmayı gerektiriyor. Bu gerginliği süratle azaltmak şart. Tehlikeli olan, "utanç gecesi" ve "faşizan tutum" laflarıyla durumu içinden çıkılmaz hale getirmek. "Avrupa'daki seçimlere dikkat" dediğimi hatırlayın. Maalesef yine haklı çıktım. Frene basmak zamanı geldi. Hatta geçti bile!
***
Acı bir kayıp
Türk Halk Müziği'nin değerli ismi Emre Saltık'ı -Sarısaltıkoğlu- kaybettik. Genç sayılacak en verimli yaşında Hakk'a yürüdü. Emre Hoca TRT ve sanat örgütü MESAM'da önemli hizmetler verdi. Son olarak Büyükçekmece Belediyesi Encümeni'nde görevliydi. Kendisine rahmet, ailesine ve THM camiasına başsağlığı diliyorum.
Öte yandan acı kayıptan sonra Büyükçekmece AKM'de dün yapılması gereken etkinlikler iptal edildi. B.B'nin İnci Çayırlı Korosu dün akşamki konserini ileri bir tarihe erteledi.
...
MUSTAFA KEMAL'E ÖZEL: Referandum propagandası yapıyor diye eleştirdiğim Yavuz Değirmenci, bu defa şaşırttı. TRT Müzik'teki tüm yayını boyunca Atatürk temasını ön plana çıkarttı. Doğrusu buydu. Sen sanatçısın ekrandan hem de devlet kanalından böylesi sözcülük yapman yasak. Hatta iki kere yanlış.
Erzurum'a özel canlı yayının konukları yöre sanatçısı Fahri Koçak ve Nuray Hafiftaş'tı. "Memleket Havaları"nın reklamları bile bölge kuruluşlarına aitti. Kurguyu "beğendim".
...
DEĞİŞENLER: Aynı gece Akşam Sefası'nı da kaçırmadım. Birkaç ismi eleştireceğim. İhsan Güvenç, "Seninle Başım Dertte" ile fazla oynadı. Daha doğrusu "bozdu". Eski Popstar, davranışlarında daha dikkatli olmak zorunda. Şef Suat Yıldırım'ın kıyafeti niye bu kadar övüldü, çözemedim. Bu kadar uyumsuz rengi bir arada kullanmak marifet mi? Alp Arslan'ı ise "Kadınım"ı Tanju Okan tarzıyla okumasından dolayı tebrik ediyorum.