Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Sadi SOMUNCUOĞLU
Sadi SOMUNCUOĞLU

Ölümsüzleşen dava adamı Elçibey

Azerbaycan’ın 2. Cumhurbaşkanı Ebülfez Elçibey, 24 Haziran 1938 tarihinde Azerbaycan’da doğdu, 22 Ağustos 2000’de Türkiye’de (Ankara GATA Hastanesi’nde) vefat etti. Dün ölümünün 71. yıldönümüydü. Makamı cennet olsun. O’nunla beraber olan dualarımızı Cenab-ı Hak kabul buyursun.
Türklük davasına inanmış, bütün ömrünü bu inancına göre yaşamış, müstesna bir şahsiyet olduğunda, kimsenin hiçbir şüphesi olduğunu düşünemeyiz. Dünya coğrafyasının neredeyse her köşesine yayılmış bulunan büyük milletimizin yaşadığı zulüm ve esarete karşı varlık mücadelesi verdiğini, bu çerçevede kimliğini korumasının bile başlı başına önem taşıdığını biliyoruz. Bu milli mücadelede her Türk topluluğundan liderler çıkmıştır. Zamanımızda Kırım denilince Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu, Kıbrıs denilince Rauf Denktaş, Doğu Türkistan denilince Osman Batur-Alibek Hakim-İsa Yusuf Alptekin, Batı Trakya denilince Sadık Ahmet, Başkırdistan denilince Zeki Velidi Togan gibi büyük dava adamları nasıl aklımıza geliyorsa, Azerbaycan denilince ilk sırada Elçibey’i hatırlarız.
Bu dava adamlarının hiçbirini diğeriyle kıyaslayamayız, ama Elçibey’deki dava ateşi ve bütün dünya Türklüğüne duyduğu aşkın, bambaşka olduğunu söylemek zorundayız. Bu şuur, Elçibey’in ömrü boyunca soluduğu nefes gibidir.
Ebülfez Elçibey, 1974’de Sovyetler döneminde yargılanırkensuper (1) nosupersub mahkemede şu dörtlüğü okuyor: “Her kimsenin var kimsesi/Men kimsenin yok kimsesi/Ey kimsesizler kimsesi/Men kimsenin ol kimsesi”. Aslında bu dörtlük, Türk’ün yalnızlığını gösteren, tarihten gelen “Türk’ün Türk’ten başka dostu yok” söyleminin Elçibey’in şahsında tezahüründen başka bir şey değildir.
Daha çocuk denecek yaştan şuuru uyanan Elçibey, o tarihten itibaren kendini Azerbaycan Türk’ünün bağımsızlığı için mücadele içinde bulmuştur. Bu yolda cezaevine düşmüş, sürekli baskı altında yaşamıştır. Son dönemde Elçibey’i “Azerbaycan Halk Cephesi” nin başında görüyoruz. AHC’nin bağımsızlık ateşini bütün ülkeye yayması, milyonlara ulaşan mitingleri Rusları kokutmuştur. Bu hızlı uyanışı ve bağımsız Azerbaycan’ın şahlanışını ezmek üzere Kızılordu, tanklarıyla 20 Ocak 1990’da Bakü’ye girdi. Korkusuzca tankların önüne yatan çok sayıda Azerbaycan Türk’ü şehit edildi. Ama bu kahramanca haykırışlar, bütün Azerbaycan’ı ayağa kaldırdı ve milli heyecan sel oldu.
Allah bilir, ama iradesi zayıflamış, morali bozuk SSCB yönetimi, bu direniş üzerine bütün Türk illerine ve diğer milletlere bağımsızlık tanıdı diyebiliriz. Bu yolda kan veren tek ülkenin Azerbaycan olduğu hatırlanırsa, bu görüş daha iyi anlaşılabilir.
Elçibey 28 Mayıs 1918’de Mehmet Emin Resulzade tarafından “Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti” nin kuruluşuyla meclis binasında dalgalandırılan 3 renkli Azerbaycan bayrağını 70 yıl sonra, yine 28 Mayıs 1990’da bizzat göndere çeken kişi oldu. Kendisi bu anı şöyle anlatıyor: “Sevinçten gözümden iki damla yaş düştü ve ellerim titredi.”
Rahmetli Elçibey’i, Nevzat Kösoğlu ile beraber 1992’de Halk Cephesi binasında ziyaret etiğimizde tanımıştım. Güzel ve haz verici sohbetten cesaret alarak kendisine;
“Elçibey, siz hep bütün Azerbaycan diyorsunuz. Bu İran’ın bölünmesi demektir. İran’ı çok rahatsız eder. Rusya dahil diğer pek çok devlet de böyle düşünür. Bağımsızlık kazanıldı ama henüz devlet yerine oturmadı. Halk aç, susuz vaziyette. Sizin hiçbir ülkeyi rahatsız etmeden, ülkenizi güçlendirmeye, kaynaklarınızı işletmeyi ve kalkınmayı hedef alıyoruz. Dış politikada komşularımızla iyi ilişler kurmak, dostluk, barış ve istikrar içinde yaşamak istiyoruz deseniz daha iyi olur” demiştim. O da, “Ben dava adamıyım. Onu siyasetçiler düşünsün” şeklinde cevap verdi. Bunun üzerine “Elçibey, henüz işin başındasınız. Yarının neler getireceği belli olmaz. Bu bölgeyle ilgilenen güçler, Azerbaycan hangi yöne doğru gidecek? Gelecekte neler olacak diye bakarlar. Siz ve AHC, ülkenin eğilimini temsil edecek bir konumdasınız. Çok dikkatli olmanız gerekir. En iyisi ben sizi Ankara’ya davet ediyorum. Buyurun gelin” deyince de: “Hayır ben önce Tebriz’e gideceğim. Sonra Ankara’ya” cevabını vermişti.
Gerçekten büyük dava adamıydı. Azerbaycan Türk’üne ruh verdi, ölümsüzlüğü kazandı. Nur içinde yatsın.
Sayın Şevket Talha APUHAN’ın “ELÇİBEY”,
“Haberiniz.com” ve “millidüsünce.org”

Yazarın Diğer Yazıları