Ölüm - kalım savaşı mı?..
14 Mayıs seçimlerini adeta "ölüm kalım savaşı" gibi anlatanlar hiç de az değil...
Bu saptama ne kadar gerçekçi bilinmez ama, sandık sonucunun her açıdan Türkiye için yaşamsal olduğundan kimsenin kuşkusu yok...
Çünkü AKP''nin 20 yıllık iktidarında, Türkiye''yi kurtuluşundan bugüne kadar ayakta tutan o kadar çok gerekçe tahrip edildi ki, 14 Mayıs seçimleri "geride bir şey kalacak mı" sorusuna da yanıt verecek;
Sadece gelecek kaygısı olanların değil, parası olanın ve olmayanın soruları da sandıkta yanıt arayacak belli ki...
Yastık altında, bankalarda altını- dövizi olanlar "düşer mi kalkar mı" endişesiyle ne yapacaklarını şaşırmış haldeler...
Üreticiden sanayiciye, ithalatçıdan ihracatçıya kadar ekonomiyi ayakta tutan önemli dayanakların büyük bölümü de sandık sonucundaki belirsizliğin girdabında faaliyetlerini adeta beklemeye almışlar...
2021 yılından itibaren olağanüstü biçimde yükselen konut fiyatları, depremin de bu sektörü sarsmasının ardından belirsizliğin girdabında şaşkınlık yaşıyor...
Konuta yatırım yapmak kazançlı mı- olacak zararlı mı sorusu da önemli bir kitlenin kafasını karıştırıyor...
Sadece Türkiye''dekiler değil, Anadolu''yu ithal ürünlerle önemli bir pazar haline getiren yabancı yatırımcılar da, sandıktan çıkacak sonucun kendilerine ne getireceğinin- ne götüreciğinin hesabıyla bir duraksama dönemine girmişler...
Ancak 14 Mayıs seçimlerini dikkatle izleyen sadece ekonomik faaliyetler üzerinde yoğunlaşanlar değil...
2023 seçimini varlık ve yokluk üzerinden, kaygıyla izleyen o kadar çok cumhuriyet ve laiklik karşıtı ile rant çevreleri var ki, onlar da büyük panik halindeler...
KİMLER SANDIK PANİĞİNDE?..
Evet; çarpık ekonomik gidişat Türkiye''de büyük bir kesimi yoksulluğun sefaletine sürüklerken, sırtını siyasete dayayan rant çevreleri zenginliklerine zenginlik kattılar...
İşte yoksullaşan kesimler karınlarını doyurma derdine düştükleri için, "memleket siyasi olarak nereye sürükleniyor, rejime ne olacak" gibi konuları pek umursayacak halde değiller...
Zenginleşen rant çevreleri ise siyasi ortam değişirse, nasılsa kaçarız düşüncesi ile boş vermişler Türkiye''yi de, laikliği de, cumhuriyeti de, ülke bütünlüğünü de...
Oysa İran örneği de ortada dururken; ekonomik istikrardaki belirsizliklerin ve laik rejimin gidişatının farkında olmayan gaflet çevreleri, son 20 yılda Tevhid-i Tedrisat''tan bürokratik örgütlenmeye kadar, cumhuriyetle kavgalı bir strateji ve kadrolaşma yürütüldüğünü çok net biliyorlar...
Mürit kadrolaşması bir taraftan cumhuriyetin temellerini sarsarken, diğer taraftan da sayıları hızla atan tarikatlar, cemaatler, mollalar- medreseler kendilerine çok geniş bir ekonomik alan oluşturarak, molla- mürit- rant üçgeninde yarattıkları imparatorlukların 14 Mayıs sonrası ne olacağını tartışıyorlar...
Bu arada; yazının başından itibaren sıralanan sosyo ekonomik çıkmazları- sorunları- çarpıklıkları örten bir yandaş medya yapılanması var ki, 14 Mayıs seçimlerinin sonuçları onlar için de adeta ölüm kalım savaşı gibi...
Yalnızca "yandaş" değil, bir de muhalefet kılığındaki sansürcü-ambargocu-belediye beslemesi "candaş" medya var ki, onlar ise bir yandan muhalefetin içindeki çarpıklıklara göz yumarak, (AKP''nin biraz da bu yüzden büyüdüğünü) görmezden geldikleri için, onların da sandık paniği az değil!..
Peki; 2023 seçimleri ekonomiden bürokrasiye, rant çevrelerinden yandaş-candaş medyaya kadar bir çok kesimi kaygılandırırken, en çok paniği kimler yaşıyor?..
KILIÇDAROĞLU''NA YAŞAMSAL ÇAĞRI...
Türkiye''de uzun yıllardır iktidar muhalefeti- muhalefet de iktidarı beslediği için; Anadolu''nun 20 yılı aşkın süredir içinde debelendiği sosya ekonomi çıkmazlar, laik rejimin gidişatı ve ülke bütünlüğü ile ilgili kaygıları büyütürken, siyasetin her alanı kendi içinde panik yaşıyor...
İktidarda uzun kalan tüm partiler gibi kaçınılmaz bir oy kaybı yaşayan AKP, 14 Mayıs seçim sonuçlarını varlık ve yokluk açısından en çok sıkıntılı gören parti...
AKP''nin iktidarı sürdürmek için ittifakına kattığı Yeniden Refah Partisi kendini gösterebilmenin kaygısını yaşarken, son günlerde adı Hizbullah bağlantıları nedeniyle manşetten düşmeyen HÜDA PAR ise ilk kez Atatürk''ün Meclisine girme fırsatı bulduğu için varını- yokunu, gücünü ortaya koyma telaşında...
HDP''ye gelince, bırakın varlık- yokluk mücadelesini, bu parti hedefini daha da büyüteceği iddiasıyla, cumhuriyetin değişeceğini, hatta Öcalan''ın bile özgürleşeceğini bile iddia edecek kadar pervasızlaşmış durumda...
Sınır ötesi hareket kaygısında bocalayan PKK ise bir yandan HDP''yi desteklerken, diğer taraftan da seçim sonuçlarının kendileri için varlık- yokluk savaşı olduğunu duyurmaktan kaçınmıyorlar...
Son günlerde en çok da CHP''lilerin taarruzuna uğrayan Memleket Partisi ise "ne HÜDA PAR, ne HDP" diyerek, üçüncü bir yol olarak tabanını genişletmeye çalışıyor...
Sinan Oğan''ı cumhurbaşkanı adayı gösteren Zafer Partisi ise ilk kez sandıkta mücadele edeceği için seferber olmuş durumda...
İşte, vahamette çırpınan sosyal, siyasal ve ekonomik belirsizlik içinde; yerel seçimden sonra, genel seçimlerde de seçenek olmaya çalışan CHP için de 14 Mayıs seçimleri varlık- yokluk mücadelesini geçmiş durumda...
Seçenek yaratamayarak AKP''nin 20 yılı aşkın süredir iktidarda kalmasının gerekçelerinden biri olan CHP, vatandaşta yılgınlık yaratan uydurma anketleri ve yandaş-candaş medyadaki iktidar kavgalarını bir tarafa bırakarak, ekonomiden sosyal yaşama, laik cumhuriyetin korunmasından Türkiye''nin bütünlüğüne kadar son 20 yıldaki tahribatları ortadan kaldıracak bir kadrolaşmaya gitmek zorunda...
Kılıçdaroğlu bilmeli ki; bu kadrolaşma Atatürk, laiklik, Anıtkabir düşmanları, bayrağa sahip çıkmayanlar, özerklik tellaları ve hatta kendisini bile "Türkiye için büyük problem" diye suçlayan vekillerden değil, CHP''nin kuruluş gerekçesine, tüzüğüne Altıok''a ve Aydınlanma Devrimi''ne inananlardan oluşmalıdır...
Aksi bir yapılanma, bir yandan muhalefetin enerjisini kırarken, diğer yandan AKP''nin yarattığı kaygıyı ortadan kaldıramayacaktır...