"Ölmek üzere olan bir adamın son mektubu"

Vasif Çoban... Yazdığına göre 72 yaşında, en az 7 kuşaktır din adamı yetiştirmiş bir aileden gelen emekli bir vaiz. Kanser hatası. "Birkaç ay sonra Yüce Allah'a hesap vermeye gideceğim. Hasta yatağımda, bir din görevlisi olarak ölmeden önce son uyarılarımı yapmak istedim" diyor.

Yine yazdığına göre aslında "yiğit, özü sözü bir" dediği Cumhurbaşkanı'na ulaşmakmış niyeti. Başaramayınca bu yol gelmiş aklına.

"Geçmişte AKP'ye oy verdim ama sadece Türkiye değil, başka Müslüman halkların da felakete sürüklendiğini, NATO ve İsrail işgallerinde en büyük vebalin AKP'de olduğunu görünce uzaklaştım" diyor. Ha bir de altını çize çize vurguluyor:

"Hiçbir dini grup veya cemaatle bağım yoktur..."

Sonrasını Çoban'ın kaleminden okuyalım:

"...Suriye'yi fethetmeye gidiyor idik, şimdi Güneydoğu vilayetlerimizde isyan var, Irak'tan sonra, Suriye'de de Kürdistan kuruldu. Bu hep o "stratejik derinlik" denilen, Müslümanların mezarını kazmaktan başka bir misyonu olmayan, gerçekte İslam aleyhtarı yanlış politika yüzünden hayat buluyor.

Tayyip Bey, yiğit, içi dışı bir insandır. Çözüm sürecinde hatasını gördü ve şimdi PKK ile mücadeleye döndü... Şimdi aynı yanlıştan Suriye politikası için de vazgeçmeli ve "stratejik çukuru" çok derinlere gömmeli, yoksa bütün Müslümanlar kendilerine şimdiden mezar kazsın.

Hiç kimse unutmasın, mahşer gününde unvanımız ne olursa olsun hepimizi çok çetin bir hesap günü bekliyor olacak.

Rektör yardımcısı, Prof. unvanlı bir zat çıkmış, okumanın kötü, cahil olmanın erdem sahibi olmak olduğu anlamına gelecek talihsiz laflar ediyor ve büyük bir kurnazlıkla aklı sıra AKP'ye yandaşlık yapıyor. Tayyip Bey, bunlar gibi dalkavuklara itibar etmeyin. Okumak, Kur'an-ı Kerim'in ilk emri, hiç bir gerçek Müslüman, hiç bir gerekçe ile cehalet taraftarı olamaz.

Fitnenin, fesadın ve küfrün hem de İslam dinine çok sahip çıktığını söyleyen bir iktidar döneminde azdığı bir ortamda, ölmek üzere olan bir din kardeşiniz olarak sizleri uyarıyorum, şayet Müslüman kalabilmeyi başarabildi iseniz cehalete prim vermeyin..."

*

Gaziantep Barosu nerede?

Bu köşenin takipçilerinin artık ismine aşina olduğu Gaziantepli okurumuz Tamer Abuşoğlu şehrin "hukuk" ve "adalet"i de temsil durumunda olan bir numaralı meslek örgütü olan Baro'nun, teröre karşı tavır göstermekte çekimser kalmasından rahatsız:

"Ankara saldırısından sonra Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu bir açıklama yaparak teröre karşı hukukçuların aldığı tavrı toplumla paylaşmıştı.

Gaziantep özelinde ise bir avukat grubu son saldırıya karşı tavır aldılar.

Ancak her ne hikmetse ''PKK bir terör örgütü değildir'' diyen Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi'nin öldürülmesinin ardından durumdan kendine vazife çıkartan ve tartışmalı Kürtçe pankartla açıklama yapan Gaziantep Barosu bu kez sessiz kalmayı tercih etti.

Oysa ki Gaziantep, Türkiye'nin terör kronolojisinde PKK'nın kanlı 20 Ağustos 2012 saldırısıyla Ankara, Suruç ve Taksim katliamlarını daha önce yaşamış bir şehirdir.

Gaziantep'i Diloklaştırmak isteyen iş birlikçi-bölücü faşizme ve Amerikan menşeili dinci teröre karşı toplumu oluşturan bütün katmanlar yaşama hakkını savunmalıdır diye düşünüyorum."

*

Eğitimcilerden "firavun" tepkisi

Aday öğretmelerin "yandaş sendikaya üye ol" baskısıyla karşı karşıya olduğu ve tehdide uğradıklarını öne süren Türk Eğitim-Sen Tekirdağ Şubesi yönetimi "zorbalık" dediği bu tavra çok öfkeli:

"Bilindiği gibi yayınlanan MEB yasasından sonra yandaş sendika yöneticileri ve idareci olacakları haksız hukuksuz bir şekilde " bize üye olmayan müdür olamaz, bize üye olmayan müdür yardımcısı olamaz, bize üye olmayan tayin olamaz" diyerek insanları zorla üye yapmışlardı. Şimdi aynı zorbalık aday öğretmenlere yapılmaktadır. İl Milli Eğitim Müdürlüğü şube müdürü başta olmak üzere ilçelerin şube müdürleriyle birlikte sözde aday öğretmenler ziyaret edilerek adaylık sürecinin ne kadar zor olduğunu ama yandaş sendikaya üye olursanız, yardım edeceğiz diyerek aday öğretmenler gelecekleriyle tehdit edilerek zorla üye yapılmaktadır. Aday öğretmenlerin tedirginlikleri ve şikâyetleri ayyuka çıkmıştır. Bu feryat İl Millî Eğitim Müdürüne ve yetkililere defalarca anlatılmasına rağmen maalesef bir sonuç alınamamıştır. İl Millî Eğitim Müdürlüğü adeta; görmedim, duymadım, bilmiyorum oyununu oynamaktadır. Göreve yeni başlayan insanlar manevi olarak yara bere içindedir.

Kamu çalışanlarını, aday öğretmenleri tehdit ederek üye yapmak "bize üye olmayan müdür olamaz, bize üye olmayan müdür yardımcısı olamaz, bize üye olmayan tayin olamaz, bize üye olmayanın aday öğretmenliği kalkmaz" diye tehdit ederek üye yapmak zalimliktir, firavunluktur. Her zalimin ve firavunun sonu kötü olmuş ve kötü bitmiştir. Kazananlar ise firavuna karşı olup, Musa' nın ve haklının yanında duranlardır..."

*

Vakıf personeli de kadro istiyor

Sosyal Dayanışma ve Yardımlaşma Vakfı çalışanları adına yazan Abdullah Yılmaz, "taşeron işçilere kadro veriliyorsa, asıl işi yapan bizlerin de hakkı" diyor ve ilave ediyor:

"Türkiye'de faaliyet gösteren 1000 Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı, 10 bin çalışanı işe alınırken, devlet memurlarında aranan genel şartlar yanında, görevin niteliğine göre; 4 yıllık yükseköğrenim, kamu personeli seçme sınavı puanı, yabancı dil ve bilgisayar bilgisi gibi şartlara tabi tutuluyor. Memur gibi işe alınan, memur gibi görev yapan ama işçi statüsünde çalışan vakıf görevlileri kadro istiyor... İsteğimiz, taşeron işçilere bile kadro verilecek bu süreçte, asıl kamu işini yapan kurumumuzun kamu tüzel kişiliği sayılması ve biz çalışanlara da kadro verilmesidir..."

*

Önce "ulus" karar verecek

Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı Kırşehir Temsilciliği eski Başkanı Rıza Ağırman, "PKK, ülkemizin bağımsızlığının yapı taşı olan üniter sistemi bozma girişimidir; millet olmayı, aidiyet duygusunu yok etme oluşumudur. Kürt halkını temsil ettiği söylenen, ancak adeta kıyımlar yaparak yok etmeye odaklı hareket eden PKK ve onun güdümündeki oluşumlara Kürt halkı ne zaman karşı duracak? Hadi, Güneydoğu ve Doğu Anadolu'da yaşayan halk tehdit altında diyelim, peki, neden Batı bölgelerinde yaşayan vatandaşlarımız tepkisini göstermiyor" diye sorduktan sonra Mustafa Kemal'in o ünlü sözünü hatırlayor -hepimize-:

"Bağımsızlıktan yoksun bir ulus, uygar insanlık karşısında uşak olmaktan kurtulamaz. Bilelim ki, milli benliğini bilmeyen milletler başka milletlerin avıdır.

Ulusun bağımsızlığını, yine ulusun kesin kararı ve direnişi kurtaracaktır."

*

Duymadınız zahir (!)

Hatay Dörtyol'dan Kazım Yalçın, muhalefet partilerinin dikkatinden kaçtığına inandığı bir bilgiyi paylaşmış:

"Gençlik ve Spor Bakanlığı, Kredi ve Yurtlar Kurumu Genel Müdürlüğü'nün resmi internet sitesinde ilan ile sabit olan İskilipli Atıf Hocaya vefa etkinliğinden haberiniz yok anlaşılan... Eğer haberiniz olsaydı 'İngiliz ve Yunan muhibbi', 'Mustafa Kemal eşkıyadır asılması farzdır' fetvası veren ve İstiklal mahkemelerinde yargılanıp idam edilen bir şahsın, yine Cumhuriyetin resmi bir kurumu tarafından düzenlenen vefa etkinliği için mutlaka(!) söyleyecek bir sözünüz olurdu diye düşünüyorum. Yanılıyor muyum?"

Yazarın Diğer Yazıları