Olmadı be "Reis"
"Hayır" çadırını ziyaret etmen pek tatlıydı. Neticede "halk adamı"sın; iki dakikada "senden olmayanla da" muhabbeti koyulaştırabilmen hemen herkesin yüzünde bir tatlı huzur yaratmıştı... Uzun zaman sonra derin bir "oh" duyulmuştu toplumdan...
Ve fakat...
Gayet samimi şekilde sorduğun sorulara, gayet samimi şekilde cevap veren o insanları önce Samsun'da, sonra dün Beştepe'de tutup da hitap ettiğin kalabalığa şikayet ettin ya...
Gerekçelerini yuhalatmaya yakın bir tonda topa tuttun ya...
Olmadı be Reis!
Halbuki ne güzel söylemişti "niye" dediğinde verdikleri cevapları propaganda malzemesi yaptığın o kadınlardan biri:
"Hepimizin Cumhurbaşkanı olun diye Hayır!"
----
Buldum!
'Bizde "fesih" olmaz, bir kere "fesih" Türkçe bile değil' diye düşünüyorlarsa, ondan bir türlü kabul etmek istemiyor olabilirler, 16 Nisan'da "evet" çıkarsa "Başkan"ın Meclis'i fesih yetkisine kavuşacağı gerçeğini!
----
Neyine saygı duyacaktı!
Torun Sultan coşmuş yine:
-Mustafa Kemal Atatürk benim aileme saygı göstermedi!
***
Türk Dil Kurumu Sözlüğü'nden aktarıyorum:
Saygı:
Değeri, üstünlüğü, yaşlılığı, yararlılığı, kutsallığı dolayısıyla bir kimseye, bir şeye karşı dikkatli, özenli, ölçülü davranmaya sebep olan sevgi duygusu, hürmet, ihtiram.
***
Vatan toprağını, işgalcilere terk edip, düşman gemisiyle kaçanlara ne için "değer" atfedecekti de...
Üryan ve püryan; açlıktan ot otlayacak hale gelmiş Anadolu halkı süngü, balta, orak, sapan, sopa neyi varsa onunla cepheye koşarken, onlara bu inancı aşılayan millî mücadele kahramanları hakkında düzmece idam fetvaları yayınlatanlara neyin "üstünlüğü"nü atfedecekti de...
Ermeni Patrikhanesi ve İngiliz sömürge komiserleriyle bir olup da Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey gibi, Urfa Mutasarrıfı Nusret Bey gibi, Diyarbakır Valisi Reşit Bey gibi bu milletin birbirinden kahraman, birbirinden fedakâr evlatlarının kanına girenlere hangi "yararlılığı", hangi "kutsallığı" atfedecekti de -tarihin hatırına hak ettiklerinden fazlasını gösterdi ama velev ki göstermemiş olsun- nesine "saygı" duyacaktı?
---
Sen de zehirleniyorsun...
Sanayi kuruluşlarının bütün kural ve kanunları hiçe sayarak zehirlediği Ergene'de bir merada variller dolusu kimyasal atık bulundu dün...
O meraya zehirli atıkları boca ediyorsun...
Sonra...
Sen de Ergene'de yetişen meyve-sebzeyi yiyorsun...
Sen de Ergene'de pişen ekmekle besleniyorsun...
Sen de Ergene'nin suyunu kullanıyorsun...
Sen de Ergene'nin havasını soluyorsun...
Kendini çok akıllı, çok zeki, çok sinsi sanıyorsun ama ahmaksın be kardeşim;
Herkesle birlikte kendini de zehirliyorsun!
Fazladan kazandığın o üç kuruş sağlığını geri kazanmana yetmediği gün başını vuracak duvar arayacaksın ama neye yarar...
----
Şehit ailesinden terörist olur mu!
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun Kayseri konuşmasını yayımlayan televizyon kanalları tam o esnada "sessiz" moduna geçtikleri için muhtemelen çoğunuz duyamadınız, "Hayır" otobüsünün üzerine çıkan şehit amcası-gazi babasının söylediklerini.
Aktarmak, sesine ses vermek borcumuz ona...
Öz evladı "gazi", yeğeni "şehit" olan Kayserili baba dedi ki;
"Ben bir gazi babasıyım. Benim oğlum gazi oldu. Amcamın oğlu şehit oldu. Biz memleket için bedel ödedik. Bana hayır oyu vereceğim için terörist damgası vuruyorlar. Benden terörist olur mu?"
---
Sahte ekran milliyetçileri
***
Dikkatinizi çekmiştir, "JÖH"leri, "PÖH"leri, terörle mücadeleyi, açılım sürecindeki gibi "insani boyutuyla" değil "millî bakış"la ele alan televizyon dizisi enflasyonu yaşanıyor şu günlerde...
Ay-yıldızlı bayrağın gölgesinde gözleri buğulu kınalı kuzular, evlatlarını vatana fedadan çekinmeyen fedakâr anneler...
Türk Milleti'nin en derin ortak acısı üzerinden reyting kapmaya utanmayan o kanallara sesleniyorum;
Dizisini yaptığınız o insanların gerçek hayattaki feryatlarını sansürlemeye utanmıyor musunuz?
Aslını yayımlayamadığınızın suretini de yayımlamayın; riyakâr davranmayın!