Öldürmeyen müdahaleler güçlendirir
Konvansiyonel silahlar insanı öldürür. Biyolojik/kimyasal ve nükleer silahlar ise insanlığı öldürmektedir. Bu nedenle kimyasalla işlenen katliamlara küresel vicdan, son zamanlarda sıfır tolerans göstermektedir.
Türkiye/ABD/İsrail ve Batı kimyasal katliamın Suriye rejimi tarafından işlendiği kanaatine vardılar. Bu ülkeler Suriye rejiminin daha önceki sabıkası, kimyasal kapasitesi ve içinde bulunduğu şartları dikkate alarak kitle kıyımını gerçekleştirmiş olabileceğini düşündükleri anlaşılmaktadır.
Suriye’de işlenen insanlık suçunu teorik olarak onaylayan hiç kimse yoktur. Ancak yine hiç kimse bu suç dolaysıyla herhangi bir adım atmayı da düşünmüyor. Obama, ’herkes Suriye için bir şey yapılmalı diyor ama kimse harekete geçmiyor’derken bunu kast ediyor.
ABD Başkanı, “...olana bitene sırtımızı dönersek tarih bizi çok ağır yargılayacaktır” diye de ilave ediyor.
ABD Dışişleri Bakanı ise “Bazıları bir şey yapmanın risklerinden bahsediyor. Ama kendimize Hiçbir şey yapmamanın riski nedir? diye sormalıyız” diyor.
Mevcut durum Suriye’ye müdahale konusunda İngiltere ve Almanya’nın denklemden düştüğünü gösteriyor. Müdahale ABD’ye ihale edilmiş durumdadır. Fransa da müdahaleye istekli görülmektedir.
Vur ama öldürme stratejisi!
ABD, insanlık suçu karşısında sessiz kalmamak, Şam’daki rejimi devirmeden cezalandırmak ve muhalif unsurları rejim karşısında sonuç alacak kadar güçlü kılmamak esasları üzerinden bir müdahale düşünüyor. Bu bağlamda yapılacak operasyonun ülkede meydana getireceği etkileri kestirmeye çalışmaktadır. ABD müdahalenin bölgede Cihadçıların ve El Nusracıların da içinde olduğu muhalifleri daha da güçlendireceğinden endişe duyuyor.
ABD Başkanı, sınırlı olacak Esad’ı cezalandırma operasyonunun kara harekâtını kapsamayacağını açıklamış ve konuyu Kongreye havale etmiş bulunmaktadır. ABD müdahalesinin amacı; Esad rejimini çökertmek değil kimyasal silah kullanılmasını cezalandırmak, kimyasal kullanım kapasitesini yok etmek, ya da caydırmaktır.
ABD’nin , çok sayıdaki sınırlandırıcı etki altında; vur ama öldürme stratejisi uygulayacağı anlaşılmaktadır.
ABD’nin Müdahale İsteksizliğinin Nedenleri!
Obama, “ABD halkı savaştan yoruldu” derken, harekâtı isteksiz ve zorunluluktan yapmak durumunda kaldığını da itiraf etmiş oluyor.
ABD’nin Irak/Afganistan müdahalelerindeki deneyimlerinden sonra gelişmelere sonuç odaklı bir biçimde yaklaştığı anlaşılıyor. ABD için Suriye’de kimin kimi yendiği ya da iç savaş sürecinde nelerin yaşandığı çok da önemli değildir. ABD’yi iç savaş sonrası karşı karşıya kalınacak tablo daha çok ilgilendiriyor.
ABD yönetimi, Suriye iç savaşının iki istenmeyen sonucundan daha az istenmeyeni tercih etmek gibi bir durumla karşı karşıya olduğunu bilmektedir. ABD’nin, El Nusracı ve Cihadçı unsurların içinde olduğu muhaliflerdense, Esad’ın Baas rejiminin daha tercih edilir gördüğü de bilinmektedir.
Bu yüzden ABD, Esad yönetimi ile muhalifler arasında mevcut güç dengesini bozacak bir müdahaleden ısrarla kaçınmaktadır. ABD yönünden bu tavır anlaşılırdır. Zira ABD ile İsrail, Suriye’de iç savaşın, tarafların birbirlerini tüketerek güçten düşürene kadar devam etmesini istiyor. Bu yüzden taraflardan birinin lehine durumu değiştirecek olan operasyonlardan uzak duruyor. ABD, Suriye’ye yapmayı düşündüğü deniz ve hava operasyonlarıyla muhaliflerin elini güçlendirmeye, Esad’ı da masaya oturtmaya zorlayacaktır.
Obama, müdahalenin ‘sınırlı’ olacağını, ucu açık operasyon düşünmediğini söylerken bunu kast ediyor. Operasyonun sınırlarını ve amacını da önceden açıklayarak muhalif güçlerin moral ve motivasyon bularak daha enerjik hale gelmesinin önünü kesmeye çalışıyor. Çok açıktır ki ABD’nin yapacağı müdahalenin amacı Esad’ı devirmek, iç savaşı bitirmek ya da muhaliflere iktidar yolunu açmak değildir.
Esad güçlerine karşı yapılacak ABD’nin vur ama öldürme türünden müdahalesinden herkes kendisine göre bir sonuç bekliyor. Öldürmeyen darbenin diriltici etkisi olduğunu ise çoğu kimse ıskalıyor!