Olaylar kimin işine gelir?
Berkin Elvan’ın ölümüyle başlayan olaylarla ilgili hem MHP’den hem de CHP’den çok doğru hamleler geldi... Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Halkımızın yüksek duyarlılığı, dayanışma ruhu ve haksızlık karşısında direnme erdemi, kişisel ve siyasi çıkarları için provoke edilerek istismara çalışılmaktadır. Kaos, kargaşa ve sosyal kamplaşmadan beslenerek kendi otoriter anlayışını kalıcı bir rejime dönüştürmeyi planlayan bu iktidarın provokasyonları konusunda halkımızın azami dikkat ve duyarlılıkla hareket etmesi son derece önemlidir. Bu provokatörlerin ve kaos projesi mimarlarının oyununa gelmeme konusunda halkımın yüksek irfanına olan güvenim tamdır” şeklindeki açıklaması tam bir sorumluluk örneği oldu...
MHP ve Genel Başkan Devlet Bahçeli’nin öteden beri bu konuda tavrı çok net... ‘Ağır bir tecrübe’den süzülüp gelen hareket sokak olayları, kaos ve anarşi konusunda ‘politik kazançlar’ı ‘ülke hassasiyeti’nin üzerine çıkarmayacak kadar hassas... Zaten bu her fırsatta vurgulanıyor ve son olaylarda da anında vaziyet alındı...
AKP açısından ise durum çok farklı... Uzun süreli iktidarın biriktirdiği yıpranmışlık ve açılım süreci oylarda ciddi düşmelere yol açmıştı... Gezi olaylarında masum kitlelerin arasına karışan marjinal grupların bu eylemlere damgasını vurması, sergilenen büyük Vandalizm ve anarşist görüntü iktidarın işine geldi... Olayların başlangıcından bir hafta sonra Kuzey Afrika’dan Türkiye’ye dönen Başbakan’ın tansiyonu düşürmek yerine yükseltmeyi tercih eden bir dil kullanması bir öfkenin değil, stratejinin sonucuydu... Daha önce AKP’ye oy vermiş ama artık dağılmaya yüz tutmuş kitleleri, ancak ‘düşman’ı işaretleyerek ve bloklaştırarak kendi saflarınızda tutabilirdiniz... Kendince istikrardan ve huzurdan yana ‘ürkek’ seçmeni bu görüntülerle, korkusunu ve endişesini bileye bileye yanınızda kalmaya razı edebilirdiniz... O da bunu yaptı...
Daha önce dillendirmiştik, yanmış otobüsleri, kırılmış seramikleri tamir etmek yerine, halka teşhir ederek seçmeni kamplaştırmaya ve böylelikle iktidarını sürdürmeye çalışan kafa o kafadır... Bugün ülkemizde kendisine karşı yapılan her şeyi ‘darbe’ gibi sunmayı çok iyi beceren bir iktidar var... Buna göre Gezi olayları ‘faiz lobisi’nin, 17 Aralık operasyonu ise ‘vaiz lobisi’nin darbe girişimiydi!.. Kendisini ‘millî iradenin tek temsilcisi’ olarak gösteren AKP topluma paranoya pompalayarak kendi yanında kalmaya zorluyor... Sokaklardan elde edilen provokatif görüntüler de bu paranoyanın haklılığını delillendirmekte kullanılıyor...
Doğrusu iktidarın kitleleri elinde tutmak için denemek zorunda olduğu başka yöntemi de kalmadı... Bu seçimler AKP’nin üçüncü mahallî seçimleri... Önceki iki mahallî seçimde bu propaganda dili yoktu... Şimdi seçimler sanki genel seçimlermiş gibi bir üslup tercih ediliyor... Bunun darbeye karşı ülkenin ‘istiklâl seçimleri’ olduğu pazarlanıyor... ‘Müjdeler’den ziyade ‘korkular’ üzerine strateji üretilerek, iyice daralmış alanda ‘soluklanma’ fırsatı aranıyor...
Şurası çok net: Seçimler öncesinde sokaklarda yaşanan her türlü şiddet eylemi, provokatif olsun veya olmasın, iktidara yarar... AKP’den kopan insanların önemli bir kesimini tereddüde düşürür, tereddütte olanları ise geri çevirir... Kaos görüntüsü, daha da otoriterleşme eğilimi taşıyan ve hâlâ milyonlarca insanın gözünde ‘istikrar’ı temsil eden siyasî iktidara avantaj sağlar, var olan çözülmeyi en azından yavaşlatır...
Bu gerçeği en iyi iktidar biliyor... Sürekli yaptıkları sondajlarla kamuoyunun eğilimlerini, korkularını ve beklentilerini toplayıp ‘propagandist akıl’ vasıtasıyla stratejiye dönüştürüyor... Zaten seçim akşamları yapılan balkon konuşmalarındaki o ‘olgun ve kucaklayıcı’ dilin, nerede bir kaos görüntüsü varsa abartılarak ‘anarşist bunlar, terörist bunlar, ülkeye hizmeti engellemek istiyorlar, hainler’ temalı bir dile dönüşmesi bu stratejinin sonucu... Korkuttukça, ürküttükçe, gelecek endişesi saçtıkça ‘saf’ devşiriyorsun, iktidarı ‘kestirme’ yoldan koruyorsun!..
Bugün sokakların her zamankinden daha fazla sükûnete ihtiyacı var... Kitlelere şiddet fotoğraflarını göstererek, kaos pazarlayarak, hatta kaosu alevlendirerek, mağlubiyeti görmektense, ülke adına hiçbir sorumluluk hissetmeden çılgınlık yapıp, o mağlubiyeti ertelemeyi veya hiç görmemeyi tercih edecek bir ‘siyasî hasım’ sahibiyseniz eğer!..