Okuyucularımla dertleşmek...
Geçen hafta, Hürriyet ve İtilaf partili, İngiliz oyuncağı -sözde din adamı- Mustafa Sabri’yi kısaca anlatmıştım. Tokat’lı kimi okuyucularım “o adamın adı her anıldığında utanıyoruz” dediler. Özellikle Ahmet Y. iletisinde “(...) Tokat’ta yaşayan kişiler olarak bizler daha iyi tanıyoruz ve her andığımızda da utanıp kahroluyoruz. Çünkü; bugün Tokat Belediyesi’ne ait Aşevi’nin adı ” Mustafa Sabri Efendi “dir.” diyor... Araştırdım; gerçekten Tokat Belediyesi aşevini “Şeyhülislam Mustafa Sabri Efendi Vakfı” adına işletiyor. Aşevi’nin telefonunu açan hanım, “Burası Mustafa Sabri Efendi aşevi olarak da anılıyor” dedi. Doğrusu dehşete düşmemek elde değil! Acı olan şudur ki; bu gerçek, Türkiye’nin ’vücut kimyasının’nasıl bir değişime uğradığını da anlatıyor... Değerli okuyucularıma Ahmet Bey’in şahsında, şunu demek isterim: Mustafa Sabri’nin idam fetvasını verdiği millî şehidimiz Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey’in hücresinin duvarına -’Mütareke zulmü’ne karşı- şu söz kazılmıştı: “Bu da geçer ya hu!” Doğru; geçti! Cihanın karşısına dikildik ve Cumhuriyetimizi kurduk! İngiliz etkisiyle vatan evlatlarının asıldığı o günler geçti. Aklımızda, vicdanımızda deprem yaratan yaşadığımız bu ’durumlar’da, kesinlikle geçecek; geçmelidir de! Hiç üzülmeyiniz.
Sayın Mehmet Akay, iki öğretmen babası olarak, derdinizi anlıyor; sizi kutluyorum. Değerli okuyucularım, Mehmet Bey Muğla’nın Milas ilçesi Ovacıkkışla köyünde öğretmen. Bu sevgili öğretmenimizin okulundaki öğrencilerin; kalem, defter, kitap, bilgisayar... Kısaca; her şeye ihtiyacı var. Okul Telefonu: .252. 549 03 33. e.Postası ise “menek sem090@mynet.com.tr” Yardımlarınızı bekliyorlar. Sayın Gökalp Bozkurt, yazılarıma gösterdiğiniz ilgiye teşekkür ederim. Özellikle Anadolu kültür coğrafyamızı irademizin önüne yöneliş pusulası olarak koyan Prof. Dr. Mehmet Eröz’ün akrabası olmanıza ayrıca çok sevindim. Bizler Mehmet Eröz’e çok şey borçluyuz; durağı uçmak olsun. Yolum Didim’e düşerse kesinlikle sizi ziyaret edeceğim.
Sayın Deniz Turnabaş, fikir dünyam hakkındaki yargılarınız doğrudur. İstanbul’da 1960’lı yıllarda Türkçüler Derneğine ilgi duyarken, Türk Devrim Ocakları’nın da etkinliklerini izliyordum. Toplumcu olmayı erdem sayarım. Madde gücünün insanı ezmesini kabul edemem. 70 milyonluk bir ülkede, 350 bin kişinin maddi varlığı, 69 milyon 650 bin kişinin maddi varlığına eşitse, burada bir çarpıklık var demektir. Bu çarpıklık, insanın doğal hukukuna aykırıdır. Evrensel anlamda ise; Türk ruhuyla yönetilen Türk devletinin dünya üzerinde etkin olmasını; sömürülen, ezilen toplumların garantisi olarak görürüm. Bu konudaki fikirlerimi daha geniş olarak öğrenmek için www.turkdirlik.com sitesindeki “Maddenin Paylaşımı” başlıklı yazımı okumalısınız. Sizin gibi sorgulayan yurttaşları tanıdıkça mutlu oluyorum. Esenlikler dilerim.
Sayın Sadettin Yılmaz, doğrudur; günümüzde de “Kadızadeliler” var. Hem de çok etkin. Lütfen yazınız; ışık olunuz. Aydınlık, ışıklar çoğaldıkça gelir. Dikkatinizi alkışlıyorum.
Sayın Suzan Demiryol, haklısınız “Osmanlı’nın Arka Bahçesi” zor bulunuyor. Son baskısını Emre Yayınları yapmıştı. Bu yayınevine kimse ulaşamıyor. Sözleşmeye uymaları konusunda belirtilen adrese gönderdiğim ihtarname geri döndü. Bugünlerde başka bir yayınevine vereceğim. Sanırım yakında tekrar basılır. İlginize teşekkür ederim
Haftaya buluşmak dileğiyle...