Nuri Okutan, parlamentoda düzenlediği basın toplantısında CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Adalet Yürüyüşü" ve CHP Milletvekili Enis Berberoğlu’nun tutuklanması hakkında açıklamalarda bulundu.
Okutan’ın basın toplantısının tamamı şu şekilde:
Değerli Basın Mensupları, Hepinizi saygıyla selamlıyorum. İki gün önce CHP Milletvekili Enis Berberoğlu yargılandığı MİT tırları davasında mahkûm oldu ve tutuklandı. Bunun üzerine CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu verilen karara isyan etti ve “adalet” diyerek Ankara’dan İstanbul Maltepe’ye bir yürüyüş başlattı.
'ADALETSİZLİĞİN ZİRVE YAPTIĞI BİR DÖNEMDE'
Damatların salıverildiği bir ortamda davanın Yargıtay aşaması beklenmeden Enis Berberoğlu’nun tutuklanmasının tepki çekmesi kadar tabii bir şey yoktur.
Ben şahsen adaletsizliğin zirve yaptığı bir dönemde Sayın Kılıçdaroğlu’nun “Adalet” diyerek ayağa kalkmasını ve yürüyüşe geçmesini son derece önemli buluyorum. Sayın Kılıçdaroğlu’nun “adalet” talebiyle yürümesine hiçbir şerh koymadan “ama”sız, “lakin”siz destek veriyorum. Milletimizin günümüzdeki en temel taleplerinden “adalet”i dillendiren kim olursa olsun ona destek verilmesini de milletimiz adına bir borç biliyorum.
Ancak tüm bunlara neden olan “MİT Tırları” olayına ve sonrasındaki gelişmelere baktığımızda, hem Adalet ve Kalkınma Partisi’nden hem de Cumhuriyet Halk Partisi’nden farklı düşündüğümüzü çok net olarak söylemek durumundayım.
Biz iktidarda devlet aklını, ana muhalefette ise demokratik sağduyuyu görememekten şikâyetçiyiz.
Biz her şeyden önce Sayın Erdoğan’ın devlet yönetme tarzı ve anlayışını onaylamıyoruz.
Aynı şekilde CHP’nin muhalefet tarzı ve anlayışını da onaylamıyoruz.
Milletimiz Sayın Erdoğan’ın baskıcı ve kural tanımayan yönetim anlayışını da bunun karşısında yer alan CHP’nin kritik milli meselelerdeki sorumsuz ve fakat etkisiz muhalefet anlayışını milletimizin onaylamadığını değerlendiriyoruz.
'KABİLE DEVLETİ YÖNETİR GİBİ'
Çünkü bu yönetim ve onun karşısındaki muhalefet anlayışı Türk devletini ve demokrasimizi çok büyük sıkıntıların içine sokmuştur. Sokmaya da devam etmektedir.
Bunun en bariz örneğini MİT tırları olayında görüyoruz.
Sayın Erdoğan’ın devlet teamüllerini, devletin içindeki işleyiş mekanizmalarını ve işin inceliğini dikkate almadan kabile devleti yönetir gibi komşu bir ülkeye mahiyetini tam olarak bilmediğimiz bir sevkiyata kalkışması büyük bir hata olmuştur.
Böyle bir olay patlak verdiğinde demokratik ülkelerde yapılan şey sorumluların istifa etmesidir. Bu hem yapılan işin iç ve dış hukuka aykırı olmasının hem de beceriksizliğin bir cezasıdır.
Bizim devlet ve demokrasi terbiyemiz, devlet gücünü kullananların bu güçlerini içeride ve dışarıda hukuka, ahlaka, demokratik teamüllere uygun şekilde kullanmasını, aksi halde de ciddi bedel ödemesini öngörüyor.
Biz bu şekilde yapılan bir sevkiyata karşı olduğumuz gibi bu yanlışa karşı bir başka yanlışla karşılık verilip baskın yapılmasına, bu baskınla ilgili görüntü ve bilgilerin çarşaf çarşaf medyada yayınlanmasına da karşıyız.
Bu sevkiyat, ona yapılan baskın ve bu baskına ilişkin görüntülerin yayını devletin çivisinin çıktığını göstermiştir.
Üstüne üstlük intikam alır tarzda sevkiyata baskın yapanların ve görüntüleri yayınlayanların yargılanmaları daha vahim bir neticeye yol açmıştır. Bu vahamet konunun sürekli ülke ve dünya gündeminde kalmasıdır. Yargıyı talimatla yönetmeye çalışanlar bu yaptıklarıyla kendi ayıplarının tüm dünyaya duyurulmasına yol açmışlardır.
İktidarda devlet aklı, CHP’de demokratik sağduyu ortadan kalkmıştır.
Hem Sayın Erdoğan’ın hem de CHP’nin peşpeşe yanlışları olayın hala büyüyerek devam etmesine neden olmaktadır. Yabancı basın “Adalet” yürüyüşünü haberleştirirken Enis Berberoğlu’nun mahkûmiyetine ve sonuçta da “MİT Tırları” olayına atıf yapmaktadır. Konunun taşıdığı ağırlıktan dolayı tam bir yanlışlıklar dizisi yaşıyoruz. Kimse bu konunun ülkemizi nerelere sürükleyebileceğini ve maliyetinin ülkemize nelere mal olabileceğini görmüyor.
Devlet gibi bir devlet, adam gibi bir devlet bu hallere düşmemeli. Hele ki Türk devleti asla. Kimsenin Türk devletini böyle zor duruma düşürmeye hakkı olamaz. Ne iktidarın ne ana muhalefetin.
'ORTAYA ÇIKAN BAŞKA GERÇEKLER DE VAR'
Değerli Basın Mensupları,
İktidar devlet aklıyla, ana muhalefet demokratik sağduyuyla konuya yaklaşmalı ve sorun bu noktada dondurularak çözülmeli.
Tarafsız, siyaset üstü bir Cumhurbaşkanına olan ihtiyacımız bu olayda çok açık bir biçimde ortaya çıkmıştır. İktidarda devlet aklı, CHP’de demokratik sağduyu ortadan kalkmışken böyle önemli konularda yaşadığımız sıkıntıları tarafsız cumhurbaşkanının riyasetinde bir masa etrafında toplanarak çözme imkânından şimdi mahrumuz. Belki TBMM Başkanımız durumdan vazife çıkarır da Erdoğan’la Kılıçdaroğlu’nu bir masa etrafında toplar ve konu daha büyümeden orada tartışılarak çözülür. Bu talebimi Sayın Kahraman’a buradan iletmek istiyorum.
Bu olay vesilesiyle ortaya çıkan başka gerçekler de var.
HDP’li milletvekillerinin bölücü terör örgütüyle bağlantılı fiilleri gerekçe gösterilerek dokunulmazlıklar kaldırıldı. Ancak şimdi görülüyor ki bu silah CHP’ye doğrultulmuş durumda. Yarın ise kime doğrultulacağı meçhul. Muhalif milletvekilleri için şimdi her türlü bahaneyle fezlekeler hazırlanıyor. Dün PKK faaliyetleri gerekçe gösterilerek dokunulmazlıklar kaldırıldı. Ancak Enis Berberoğlu olayı gösterdi ki, PKK bahane. Kapı bir kere açıldıktan sonra işin nerelere gideceği bir meçhuldür.
Böyle bir dönemde milletvekilliği dokunulmazlığı dâhil, demokrasiyi yaşatacak, muhalefeti muktedirlerin şerrinden koruyacak her konuda hassas olmak gerekiyor.
Bir oldubittiyle Meclis İç Tüzüğü değiştirilmek isteniyor. Bu yaklaşım zaten zayıf olan muhalefetin gücünü bütünüyle yok etmek ve sesini bütünüyle kesmek düşüncesinin ürünüdür. Uyarıyorum: Muhalefeti iyice güçten düşürmek önce muktedirlerin belki hoşuna gidecek. Ancak sonucundan en fazla zararı onlar görecek. Muhalefetin olmadığı yerde sahip olunan iktidar gücünün hiçbir kıymeti ve meşruiyeti olmaz.
Kılıçdaroğlu’nun “adalet” temalı demokratik yürüyüşünü destekliyoruz. Kılıçdaroğlu bu olayda takındığı tutumu referandum akşamı YSK’nın kanunlara aykırı “mühürsüz zarf ve oy pusulası” kararının hemen ardından da takınmalıydı diye düşünüyoruz.
Son birkaç yıldır her vesileyle gördük, şimdi bu olay vesilesiyle de görüyoruz. “Korku İmparatorluğu yükseliyor.” “Karanlık yükseliyor.” Devlet aklı da demokratik sağduyuda yerlerde sürünüyor. Biz hem iktidarda hem de muhalefette devlet aklını ve demokratik sağduyuyu bir an evvel hâkim kılmanın zaruretine inanıyoruz. Bu anlayışı siyasete taşımanın arayışı içindeyiz. Milletimizin bizi çok iyi anladığı kanaatindeyiz. Tekrar hepinizi saygılarımla selamlıyorum.”