Öksüz ve Tunalı, Almanya'da konuştu

Öksüz ve Tunalı, Almanya'da konuştu

Milliyetçi camianın önemli mütefekkirlerinden olan Öksüz ve Tunalı, Almanya'daki Türk vatandaşlarla buluştu.

Prof. Dr. İskender Öksüz ve A.Yağmur Tunalı, Almanya'da yaşayan Türklerle bir araya geldi. Almanya Türk Ocakları'nın davetlisi olarak Türk vatandaşlarla buluşan Öksüz ve Tunalı, hem Türk milliyetçiliği hem de büyük ilgi gören kitapları hakkında konuştular.

100. YILINI KUTLAYACAK

Konuşmasında Almanya ile ilgili gözlemlerini paylaşan Öksüz önemli değerlendirmelerde bulundu.

İşte Öksüz'ün konuşmasından öne çıkanlar:

"Almanya Türk Ocağı İskender Öksüz ve Yağmur Tunalı’yı Köln’e davet edince şaşırmamıştım. Demek ki Türk Ocağı’nın Köln şubesi de varmış diye düşündüm. Niye olmasın, buralardaki şubeler nasıl davet ediyorsa, Köln’deki de davet eder… Fakat isim ilgi çekiciydi: Almanya Türk Ocağı! Köln Türk Ocağı değil. Meğer sandığımdan da ilgi çekiciymiş: Almanya Türk Ocağı 1918’de hem de Hamdullah Suphi (Tanrıöver) tarafından kurulmuş. Önümüzdeki yıl 100. yıldönümünü kutlayacak!"

HEPSİ GENÇ

"Benim ezberime göre Almanya’daki Türk dernekleri buradan gitmiş işçilerimizin teşebbüsleridir. Başka? Belki öğrencilerimizin… Bu 1960’larda, 70’lerde doğru idi ama artık değil. Almanya Türk Ocağı’nın üyeleri, yöneticileri, ikinci, üçüncü nesil gençler … Yani bunlar Almanya’da doğmuş. Bazılarının anne-babaları da Almanya’da doğmuş. Bazıları kırkı aşmış ama enerjileri ve Türk Milliyetçiliği’ne bağlılıkları ile hepsi gepe genç. "

OKUYUP DÜŞÜNEREK TÜRK MİLLİYETÇİSİ OLMAK

"İki dilliler. Hatta biri Türkçesini geliştirmek için kursa gittiğini söyledi. Profesyoneller. Bazıları iş sahibi. Başkanları bilgisayar mühendisi idi. Bir başkası endüstri mühendisi ve eğitimlerinin işlerinde çalışıyorlardı. Profesyonel olanlar şirketlerinde üst düzey kadrolarda, yönetim katlarındalar. Facebook sayfalarının yapısı da ilk bakışta fikir dünyalarını aksettiriyor. Bir göz atın: https://www.facebook.com/AlmanyaTurkOcagi/ Başta 'Almanya Türk Ocağı – 1918' yazısı ve Türk Ocağı’nın bozkurdu var. Sonra Atsız, Atatürk, Gökalp ve Hamdullah Suphi Bey’in fotoğrafları sıralanıyor."

facebooksayfasi.jpg

TÜRKİYE'DEN FARKLI

"Türkiye’de alışık olduğumuz bir başka istatistik burada geçerli değil. Bu yetişmiş, entelektüel, okuyan, yazan Türk milliyetçileri, anne-babaları öyle olduğu için öyle değiller. Türkiye’de alışık olduğumuz gibi salondaki erkeklerin yarısının ismi Kürşat, diğer yarısının da Alperen değildi. Kendileri, kendi okumaları, kendi düşünceleri ile Türk Milliyetçisi olmuşlar. Laikliğin değerinin de farkındalar. Hatta Türk Milliyetçiliği dışındaki fikirlere yönelmiş ailelerden gelenler fikir maceralarını da iftiharla bize anlattılar. Öksüz ile Tunalı’yı da onların yazdıklarını okuyarak bulmuşlar.

Onları buldular ama salonu o kadar kolay bulamadılar. Her zaman kullandıkları salonun yöneticileri bugünlerde kusura bakmayın demiş. Ama onlar etkili ve itibarlı insanlar, başka ve pek de güzel bir salon tutmuşlardı."

dinleyiciler.jpg

TURAN KÖLN'E DAHA MI YAKIN

"Duyguları ve fikirleriyle bu derece birlik halinde bir dinleyici topluluğunu Türkiye’de bulmak kolay değil. Yalnız Almanya’daki Türkiyelilerle değil, bütün Türklerle ilgiliydiler. Herhalde Köln Turan’a daha yakındı. Dikkatleri Kırım’a, Kazan’a, Türk cumhuriyetlerine uzanıyordu; oralardan da üyeleri vardı. Yalnız mekânda değil zamanda da Türkçüydüler. Zaten başka türlüsü olamazdı. Bulundukları topraklarda da Hunların, Attila’nın izlerini kovalıyor,  Hunların ikmal yolları üzerinde kurdukları gıda üretim köylerini, Hun mezar taşlarını buluyorlardı."

kayihanveonsoz.jpg

SADECE KAVRAMLAR KONUŞULDU

"Onları günlük siyasette bir yöne ikna etmeye çalışmak boşuna. Yanlış yönler, çarpık yönler üzerinde hemen fikir birliğine varılıyor ve saçma tutum birlikte gülünen bir mizah konusu haline geliyor. Dolayısıyla kimse günlük olayları veya insanları konuşmadı. Hani küçük kafalar insanları, orta kafalar olayları, büyük kafalar kavramları tartışır ya… İnsanların ve olayların tartışılmasının hiçbir anlamı yoktu; çünkü o konularda herkes aynı fikirdeydi. Sadece kavramlar isteniyordu ve sadece kavramlar konuşuldu."

 MİLLET VE MİLLİYETÇİLİK

"Günümüz Marksistlerinin millet ve milliyetçiliğe bakışlarıyla; bilhassa iki Marksist siyaset bilimcinin, Tom Nairn ve Benedict Anderson'un fikirleri ile başladı… Koyu bir İrlanda milliyetçisi olan ve bizde “bak millet hayalîdir diyor” diye tanıtılıp, “Hayal Edilen Toplumlar” kitabı yanlış başlıkla “Hayalî Cemaatler” diye çevrilen Anderson’un kesin ve keskin milliyetçiliği dikkat çekti. “Milliyetçilik sevgi, ırkçılık nefret üzerine kurulmuştur” değerlendirmesi de… Marksist Tom Nairn’in “Milliyetçiliğin altın çağı henüz gelmedi bile” ve “Milliyetçiliğe muhalefet, kesinlikle eski veya yeni imparatorlukları desteklemek demektir ve ‘metropol solu’nun pozisyonu işte tam budur” ifadeleri de…"

DEVLET VARSA MİLLET DE VARDIR

Öksüz konuşmasına sosyolojinin, sosyobiyolojiye, evrim psikolojisine dayanan yeni bulgularıyla devam etti: "Bunlara göre milliyetçilik, genetiğin, isterseniz insan fıtratının deyin, tabiî bir sonucu idi. Çıkan hüküm şöyle özetleniyordu: Devlet varsa millet de vardır. Bu ifadenin doğru olup olmadığını araştırmak için zaman ve mekân içinde seyahate çıkıldı. Milattan Önce 17 ve 16. asrın Mısır’ı,  14. asrın Çin’i bu seyahatin parçalarıydı. Siyaset bilimci Azar Gat’ın Osmanlı için söyledikleri dillendirildi:

'… Osmanlı İmparatorluğu çok etnisiteli, hoşgörülü ve dinî kimliği temel ilke yapmada müstesna (bir devletti). Fakat Osmanlı’da çok etnisiteliliğin sınırlarını da unutmamak gerekir. Bütün imparatorluklar gibi Osmanlılar da güçlü bir zor kullanımına, bu güç de son tahlilde Türk bileşeninin askerî üstünlüğüne dayanırdı. İmparatorluktaki açık ara en kuvvetli — ve en sadık— bileşen buydu, bütün diğer etnisiteler bu gerçek üzerinde birleşirdi, hemfikirdiler. Türkler hem hassa süvarisini hem de imparatorluğun yarı-feodal süvarisinin çoğunluğunu (sipahileri) teşkil ederdi. Elit piyade gücü olan yeniçerilerin kaçırılmış Hristiyan çocuklarından yetiştirilmiş Müslüman muharipler oldukları meşhur hikâyedir. Fakat onların eğitimleri de Türkçe idi ve Türk kimliğiyle büyütülürlerdi.'

YAĞMUR TUNALI TÜRK KARAKTERİNİ ANLATTI

Yağmur Tunalı ise konuşmasında Türk kültürü üzerine önemli değerlendirmelerde bulundu. Türklüğün ana karakter çizgileri üzerinde duran Tunalı," Albert Sorel’in, Paris’teki evinde öğrencisi Yahya Kemal’e, “Bilir misiniz ki tarihte iki şey hala meçhuldür: Tarihte Türk ve coğrafyada kutup.” ifadelerini kullandı.

“Evet devamlı hareket halindeki Türk, nasıl oldu da bin yıl dünyayı yönetti? Ne yaptı ve nasıl yaptı? Bunlar tam olarak anlaşılabilmiş değildir."

İşte Yağmur Tunalı'nın konuşmasından öne çıkanlar:

KIZIL ELMA BUDUR

“Bin yıllar içinde Türk’ün, teşkilatçı-kurucu vasfı öndedir. Yönetme, patronaj Türk’ün yaratılış sebebidir. Buna inanır. Cihan Hâkimiyeti ülküsü budur. Kızıl Elma budur. Bununla birlikte, belli dönemlerde krizlere girdiğinde, çok ağır durumlara düşebilir,  yok oluş tehlikesiyle bile karşılaşabilir.  Böyle gaflet ve uyuşukluk halleri sıkça başına gelir. Orhun Âbideleri’nde bu vasıflar da açıklanır: ‘Çin’in ipeğine kadınına kanmak’tan, ‘tokken açlığı düşünmemek’ten ağır bir dille bahsedilir. Böyle hallerde düşmek kaçınılmazdır. Diriliş hamlesi yine bir gen özelliği gibi o durumlarda devreye girer. Yok edilemez. Ergenekon dediğimiz de işte budur."

ORDU MİLLET

“Tarihçiler, Türk’ün yaratıcılığında ordu millet olma özelliği üstünde dururlar. Bütün hayatı ordu fikri etrafında şekillenen birkaç milletten biri Türk’tür. Devlet kurma, şehirler kurma, bütünüyle imar faaliyeti, bu askerî disiplin çerçevesinde şekillenir. Hareket halinde pek çok milletle karşılaştığı için başka millet ve toplulukları yadırgamaz, kültürlerine açıktır. Hoşuna gideni almakta komplekssizdir.

“Bugün, yine bir uyuşukluk döneminden geçiyoruz. Bilgi ve çalışmayla genetik şifrelerimiz bizi yeniden bir uyanış ve silkinme dönemine zorluyor…”