Ödemiş’in ödedikleri
Öyküleri yazılmakla bitmeyen tek Kurtuluş Savaşı bizimkidir. Bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olan ülkelerin çelik zırhlarına karşı verilmiş bir milli mucizenin ta kendisidir çünkü.Günümüzün nitelikli yazarlarından Halit Payza, bu büyük direnişin İzmir ve İlçesi Ödemiş’e dair küçücük bir bölümünü 464 sayfada romanlaştırmış.
Kitap İlkim Ozan Yayınları arasından çıkmış ve “İşgal ve İsyan / İzmir’in İşgalinden Milli Mücadeleye” adını taşıyor.Romanın iskeletini yedek subay Ali Orhan İkkurşun’un anılarına dayandırmış sevgili Halit Payza. O anılar, edebiyatla yeniden hayat bulmuş, dalbudak salıp görkemlenmiş böylece.
Kahramanlar da, hainler de, bu iki kesimin arasında ikircikli kalanlar da, bir tamam anlatılmış ruh halleriyle, yücelik ve alçaklıklarıyla, aymazlıklarıyla...
Kurgusu mükemmel bir roman... Anlatımı akıcı ama kuru değil, felsefe ve imgelerle göz alıcı. Şöyle mesela:
“Sessizlik de konuşur, yeter ki sen dilinden anla”,
“Tarih bizi yazarken yaptıklarımızla mı yargılayacak, başkalarının yapmadıklarıyla mı?”, “Barışta evlatlar babalarını toprağa verirler, savaşta babaları evlatlarını”.
Betimlemelerse yeterince ve imgesel çoğu kez...
İşte iki örnek: “Sular intihar etmiş gibi beyaz köpükleri çürümüş”,
“Akşamları babasının ellerindeki incir sütünün keskin kokusunu duyumsardı”,
Kahramanları olağanüstülükleriyle ama abartısız anlatıyor Halit Payza, sevdiriyor, belleklere işliyor.
Bu kitabı okurken, “Ödemiş, deyip geçerdik, bu Ödemiş neler ödemiş neler...” demekten kendimi alamadım.
Tavsiye ederim, okuyun mutlaka.
KOCAELİ’DE BİR EDEBİYAT ÇINARI
Yirmi yıl önce Kocaeli’de oluşturduğumuz “Kocaeli Edebiyatçılar Platformu” etkinlikleri sırasında tanıdım onu.
Bugün tam 90 yaşındadır Selahattin Uyuşan büyüğüm...
90 yaşında geçmişi çağırmak gereğini hatırlattılar sık sık, o da yazdı, başına gelenleri... 1930’lar, 1940’lardaki yoklukları, ekmek derdi ve geçim sıkıntılarını... Memleketi Erzincan’da yaşadığı 1939 büyük Erzincan Depremini... Türkiye’nin devrile devrile evrilmesi sırasında insanların nasıl savrulduklarını bir güzel anlatmış. Bütün bunları yaşar ve boğuşurken o hep kitap, dergi, gazete derdinde olmuş, dergi ve gazetelerden yapılmış kesekâğıtlarını bile okumuş ve yararlanmış onlardan. Zengin bir kütüphanesi olduğunu ve hâla kitap tutkusuyla dolu olduğunu yakından biliyorum.
Sivas’taki o utanılası Madımak yangınında ölen değerli eleştirmen Asım Bezirci, Uyuşan’ın çocukluk arkadaşı ve kadim dostu. Onu daha çok anlatıyor bu kitabında doğal olarak.
Ama yolunun kesiştiği birçok ünlü hakkında da bilgiler vermekte.
Ankara’ya gitmiş bir tarihte Hasan âli Yücel’e hâlini anlatmak için, ilgi görmemiş. Askerliğini bitirdiği günlerde birkaç arkadaşı ile Mareşal Fevzi Çakmak’ı ziyaret edip elini öpmüşler. Şair Coşkun Ertepınar edebiyat öğretmeniymiş Selahattin Ağabeyi’nin, şair İsmail Gerçeksöz’le frekansları tutarmış. Bir tren yolculuğunda Âşık Veysel’i tanımış. Müzisyen olarak bildiğimiz Fecri Ebcioğlu’nu kaleci olarak tanımış, asıl adı Fecrettin’miş. Musa Anter’in sahibi olduğu bir öğrenci yurdunda çalışmış bir süre.
Selahattin Uyuşan’ın bu kitabı “Geçmişi Çağırmak” adını taşıyor, Aydili Sanat Yayınları arasından çıkmış.