Öcalan'a ve PKK'ya makyaj yapanlar!
On binlerce insanı, bebek, yaşlı ve kadın demeden vahşice katleden terör örgütünün İmralı’daki elebaşısı Öcalan ile AKP hükümeti arasında görüşmeler sürüyor. Görüşmeler başlamadan önce AKP iradesi işe teröristbaşının imajını düzelterek başlamıştı.
Şanlı medyada “mahşerin üç atlısı” olarak pazarlanan üç isimden birisi Abdullah Öcalan’dı. Diğerleri ise Yakup İnce ve Durmuş Yılmaz. Teröristbaşı Öcalan, İmralı’da hükümlü, Yakup İnce, Suudi Arabistan’da iş kovalıyor ve Durmuş Yılmaz da Merkez Bankası eski başkanlarındandır.
Bu üç arkadaştan Yakup İnce, Abdullah Öcalan’ı şöyle anlatıyor: “Risale-i Nur talebesi Mustafa Yeşilyurt ağabey, bir gün bizi eve çaya çağırmıştı. Öcalan da gelmek istedi. Keşke ‘sen okula git’ demeseydim. Eğer o gün bizimle gelseydi, bugün Öcalan da Nurcu olacaktı”.
Durmuş Yılmaz da Ankara’da bulunan Tapu Kadastro Meslek Lisesi’nde 3. sınıfta okurken, Öcalan’ın 1. sınıf öğrencisi olduğunu söylüyor ve onu şöyle tarif ediyor: “Evet dindar biriydi. Namazını kılardı. Mütevazı, çekingen biriydi”.
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç ise Abdullah Öcalan’ı yukarıdaki zatların görüşleriyle tarif ettikten sonra bir başka BDP’li kadın milletvekiliyle ilgili şu açıklamayı yapacaktır. “... Bir BDP’li kadın milletvekiline çok kızıyordum... Şimdi artık kızmıyorum... O kadar ahlaksızca işkenceye maruz kalmış ki... Ben de aklıma gelse dağa çıkardım...”
Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakan Yardımcısı Arınç’a göre, zalim uygulamalar, bir zamanlar oruç tutup, namaz kılan masum (!) Öcalan gibileri dağa çıkartmıştır. Bütün suç masumu caniye, çocuğu katile çeviren sistemdedir.
Arınç, PKK’lıları şartların dağlara çıkardığını, gördükleri kötü muamelenin onları yanlış yere ittiğini söylemiş ve kendisi de aynı muameleye tabi olsaydı “dağa çıkacağını” söylemiştir. Böylece yol kesen, karakol basan, mayın döşeyen teröristler bir anda “sistem kurbanı” masumlar olarak kamuoyuna sunulmuştur. Şartlar Öcalan’ı terörist yaparken, onunla birlikte olan bazı arkadaşlarını Türkiye’ye hizmet eden insan yapmıştır. Suçlu Öcalan ve örgütü değil kaderdir.
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın, Diyarbakır Emniyet Müdürü’nün “Dağdaki PKK’lılara ağlamayan insan değildir” sözlerini büyük bir iştahla savunması da rastlantı değildi.
Ancak Öcalan’ı sistem kurbanı, yanlış yolu seçmiş, itikadı ve imanı olan bir insan olarak sunmak yetmezdi. Kendisine toplumsal bir rol biçmek de gerekirdi. Bunun için hükümet tarafından hazırlanan KCK’lıların ölüm orucu mizanseni sırasında bir talimatla ölüm orucunu bıçak keser gibi bitirmesi misyonu Öcalan’a verilmeliydi. Böylece onun “barış adamlığı” ve “önderliği” ortaya çıkarılabilirdi. Öyle de yapıldı. Öcalan’ı ziyaret etmesi için akrabaları çağrıldı, izinler verildi, araçlar tamir edildi ve o da rolünü oynadı. “Bitirin” ölüm orucunu dedi ve ölüm orucu bitti!
Bir eli yerde bir eli gökte kadir-i mutlak Öcalan imajı böyle yaratıldı. O şimdi Erdoğan hükümetinin muhatabı, barış elçisi (!) ve akil adamıdır.
Öcalan’ın muhatap alınması için bu kadarı yeterliydi. Öcalan’ın örgütünün mensuplarının da “genel affa” mazhar olacak şekilde imajı düzeltilmeliydi. Bunun işaretlerini de medya yavaş yavaş vermeye başlamıştır.
Mesela Cengiz Çandar’ın, Paris’te öldürülen üç PKK’lıdan birisini rahibe gibi tarif etmesinin nedeni budur. Çandar’ın kaleminden PKK’lı şöyle anlatılıyor: “Bembeyaz dişlerini açıkta bırakan sürekli gülümser haliyle, kıvır kıvır saçlarının altında sımsıcak bakan gözleriyle insanın içini ısıtıveren, alçakgönüllü ve son derece hareketli, sevimli, candan bir genç kız olarak canlandı hafızamda”.
Türk halkı teröristleri masum gösteren hikâyeleri dinlemeye hazırlanmalıdır. “Genel af” için bu her şeyden daha çok gereklidir.