AKP-MHP ittifakına ilişkin "Siyasi tarihimizde bir partinin, bir başka parti adına cengaverce mücadele ettiği böyle bir örnek yok" ifadelerini kullanan Ocaktan, "Son dönemde yapılan kamuoyu araştırma sonuçları da gösteriyor ki MHP bırakın yüzde on barajını aşmayı, yüzde beşleri bile bulmakta zorlanacaktır" yorumunda bulundu.
İşte Mehmet Ocaktan'ın "MHP için tek yol AK Parti listelerinden seçime girmek" başlık o yazısı:
"AK PARTİ'NİN YAN KURULUŞU"
Son dönemde hemen herkes MHP lideri Devlet Bahçeli’nin MHP’yi adeta AK Parti’nin bir yan kuruluşu haline dönüştürmesini anlamakta hayli güçlük çekiyor. Zira Cumhuriyet dönemi içindeki siyasi tarihimizde bugünküne benzer manidar bir örnek bulunmuyor. Evet geçmişte de seçim ittifakları yapıldı, partiler birlikte seçime gittiler. Ama siyasi partiler yine de birbirlerinin rakibi olmaya devam ettiler.
Oysa bugünkü durum, geçmişteki örneklere pek benzemiyor. MHP bir muhalefet partisi gibi değil, daha çok AK Parti’nin bir yan kuruluşu gibi hareket ediyor. Mesela iktidara yönelik en küçük eleştiri karşısında bile iktidardan önce MHP lideri ya da sözcüleri anında cansiperane bir savunma refleksi gösteriyorlar. Hatta AK Parti’nin aile içi meselelerinde taraf olup görüş serdedebiliyorlar. Mesela geçmişte AK Parti adına Cumhurbaşkanlığı ve başbakanlık yapmış isimleri hedef haline getirip itibarsızlaştırma kampanyaları bile düzenliyorlar.
"AK PARTİ'NİN AKINCI GÜCÜ HALİNE DÖNÜŞTÜ"
Peki, 17/25 Aralık sürecinde AK Parti düşmanlığında zirve yapan Bahçeli’yi AK Parti’nin akıncı gücü haline dönüştüren nedir?
Elbette Bahçeli’nin farklı gerekçeleri vardır. İyimser yaklaşım; 15 Temmuz’da devletin karşı karşıya kaldığı beka sorunu, MHP liderini bu mücadelede AK Parti ile omuz omuza çalışmaya sevk etmesidir. Kuşkusuz bu tavır takdire şayandır ve buna kimsenin diyeceği bir şey olamaz. Ancak MHP’nin kendi siyasi kimliğini bir tarafa bırakarak AK Parti’nin bir neferi haline dönüşmesi izaha muhtaç bir durumdur.
"İKİ AYRI PARTİYE GEREK YOK"
MHP liderinin, AK Parti’yi böylesine içselleştiren tavrı karşısında galiba şöyle bir yaklaşım daha doğru olacaktır; eğer durum gerçekten böyleyse iki ayrı parti halinde devam etmenin bir anlamı yoktur. Zaten seçmen sandıkta bu birleşmeyi gerçekleştirecektir.
Son dönemde yapılan kamuoyu araştırma sonuçları da gösteriyor ki MHP bırakın yüzde on barajını aşmayı, yüzde beşleri bile bulmakta zorlanacaktır. Muhtemelen MHP’nin kamuoyu nezdinde giderek kan kaybetmesi, Bahçeli’yi AK Parti’nin adeta bir öncü kuvveti gibi davranmaya mecbur bırakmaktadır. Mesela Bahçeli geçtiğimiz günlerde, ciddi bir şekilde barajın düşürülmesi gerektiğini dillendirdi ama sonrasında derin bir sessizliğe büründü.
"TEK KURTULUŞ YOLU AKP LİSTESİNDEN SEÇİME GİRMEK"
Öyle anlaşılıyor ki barajın düşürülmesi söz konusu değil, zira AK Parti kesinlikle istemiyor. Bu durumda MHP’nin kurtuluşu için bir tek yol var; AK Parti listelerinden seçime girmek...
Ayrıca AK Parti’nin de MHP’ye borcu var, bunca desteğin ve güç aktarmanın ardından Bahçeli’ye karşı bir vefasızlık yapması akıldan bile geçirilemez. Kaldı ki 2019 seçimlerinde MHP’nin desteğine şiddetle ihtiyacı var. Kuşkusuz siyasette 24 saat bile çok önemlidir ve yine siyasette her zaman matematiksel doğrular geçerli değildir. Ama matematiği aşan bir gerçek var ki bu ‘derin koalisyon’ iki parti için de gereklidir ve de elzemdir.
Ancak MHP’nin AK Parti listelerinden seçime girmesinin, seçmen tercihleri açısından sakıncalı sonuçlar üretme riski de var. Böyle bir durumda MHP parti olarak seçime girmeyecek demektir. AK Parti’nin şemsiyesi altında seçime girmek, MHP’nin seçmen tabanını ürkütüp başka partilere kaçırabilir. AK Parti açısından ise Güneydoğu’daki Kürt oylarını tümden kaybetme gibi bir tehlike var. Kuşkusuz bütün bu söylediklerimiz, birer varsayımdan ibaret. Belki de bu ittifak, Türk siyaseti açısından daha güçlü sonuçlar üretebilir, onu da not etmek gerekiyor.