"Obamın başı göğe değene kadar"

Meral Akşener'in, "Cumhurbaşkanlığı Seçim Kampanyası Başlangıç Toplantısı"nı yaptığı ATO Congresium'dan bildiriyorum:

Sabah namazını müteakip mi gelmiş bu insanlar arkadaş; "tam zamanında" gidelim dedik neredeyse salona giremeyecektik!

***

Hafta içi olmasına rağmen salon doldu taştı, kalabalıktan kaynaklanan türü aksaklığı anlarım da, Ankara'nın "otopark sorunu" yaşanmaması beklenen üç beş mekanından biri olan Congresium'un otoparkını kapatmak da ne Allah aşkına! "Protokol dışında kimseyi almadılar demek ki" desem bizimle birlikte "protokol" olduğunu iddia eden ve geç kalmaktan hayli muzdarip görünen bir hanımefendi ve bir yabancı misyon aracı otopark kapısından geri çevrildi.

Civar otoparklar dolu, yol kenarları dolu, hatta kaldırımlar dolu...

Ham vücutlarımıza, sporun ilk günü travması yaşatacak kadar yürümemizi gerektiren, hatırı sayılır bir mesafeye bırakabildik aracımızı...

***

Alana ulaştık bu defa da "aşırı dozda güvenlik önlemi" konseptli "engelli koşu" başladı. Beş metrede bir arama mı olur? Velev ki "güvenlik tehdidi" var; o zaman arıyormuş gibi yapmayın da arayın çektiğiniz/çektiğimiz çileye değsin bari!

Bir de aklımdayken;

Devlet ciddiyetini asık suratlı olmak zanneden "memur"ların tutum ve davranışları "caydırıcı" olur diye umuluyorsa tam tersi "bileyici" etkisi oluyor toplumda!

***

Salona girdikten sonra -her zamanki gibi- basına ayrılan yerin partili teyzelerce zapt edildiği ve oturacak yer kalmadığı gerçeğiyle yüzleşip, "Yakarsa dünyayı garipler yakar" diyerek yere bağdaşımı da kurduktan sonra...

Yazı alanın yarısını "söylenerek" tüketmiş olarak geleyim artık asıl mevzuya:

***

Bir kere Hatay, Hakkari, Edirne, Sinop, Muğla gibi Türkiye'nin dört bir yanındaki İYİ Parti İl Başkanlıklarının toplantıya interaktif katılımı, Congresium'a yakın çalışma ekibiyle giren Akşener'in kürsüye gelene kadar ki her adımının dev ekranlardan izlettirilmesi çok havalıydı!

"Köyde doğan ve kimsenin ihtimal vermediklerini yapan bir kız çocuğunun başarı öyküsü" niteliğindeki Meral Akşener kısa filmi başarılıydı... İçişleri Bakanlığı, 28 Şubat dönemi, TBMM Başkanlığı'ndaki duruşuna "flashback"/geri dönüşler akıllıcaydı ve "engelleri aşa aşa yürüyen/yükselen kadın" imajının tekrar tekrar parlamasını sağladı.

Bu bölümdeki vurgu öyle güçlüydü ki, kampanya sloganının da "Engelleri aşa aşa" olacağını sandım. Ancak Akşener ters köşe yaptı ve vurucu, güçlü, sert bir slogan yerine yumuşacık, sakin, huzurlu ve umutlu bir davetle özdeşleştirmeyi tercih etti kampanyasını:

Yüzünü güneşe dön Türkiye!

Mevsim müsait, dallar kiraz; neden olmasın!

***

Salondaki sloganlara gelince; en sık "Cumhurbaşkanı Meral Akşener" tekrarlandı elbette. Ara ara "İktidar olmamız engellenemez"ler duyduk.

Akşener, yapacaklarını anlattığı bölümde, "İktidarların suçunu binalara ödetmek gibi yamuk bir anlayışın ortaya çıkardığı sorunları çözeceğiz Mesela FETÖ'nün sızmasına göz yumularak perişan edilen ancak gözbebeğimiz Türk Ordusunun beşiği olan Kuleli Askeri Lisesini yeniden açacağız" dediğinde ise alkıştan yıkılan salon tek ses oldu:

Mustafa Kemal'in askerleriyiz!

***

Akşener'in konuşmasının temel unsuru "insan"dı keza söze "önce insanı seveceksin" diyerek başladı.

"Adaleti eşit dağıtmanın lütuf sayılmayacağı", "insanın insan olmaktan kaynaklanan haklarına saygılı", "insanı sizden bizden diye ayırmayan ve kimden olursa olsun çektiği acıya duyarlı", "devletin başa inen yumruk yerine omza dokunan el olarak konumlandığı", "insanlık suçu işlemeyen", "insanların ölmesi değil yaşaması üzerine politikalar üreten" bir yönetim anlayışına sahip olduğunu ve sadece bu anlayışta olanlarla çalışacağını anlattı.

***

Salonda Akşener için "Tomris Han" pankartı açanlar vardı ama o idealini "Hayme Ana"dan nakletti:

"Türbesi oradan oraya taşınan Süleyman Şah'ın Fırat'ta boğulmasından sonra Kayı boyu Hayme Ana'nın önderliğinde devam eder...

Büyük yürüyüşte Hayme Ana'ya sorarlar:

Daha ne kadar yürüyeceğiz?

Cevabı şöyle olur:

Obamızın başı göğe değinceye kadar!

Bana da soruyorlar "Nereye kadar?"

Milletimizin başı göğe değinceye kadar yürüyeceğiz!

Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün dediği gibi "Dinlenmemek üzere yürümeye karar verenler asla ve asla yorulmazlar.!"

***

Akşener'i dinlerken bu ülkenin ihtiyacının çılgın projeler, dev vaatler olmadığı inancımı pekiştiren bir şey oldu:

Akşener, salondaki herkesten "Türkiye Cumhuriyeti kimlik kartlarını" çıkartmalarını istedi. Ve sonra şöyle dedi:

"Devletinin tapusu budur!

Ağa da budur...

Reis de budur...

Paşa da budur...

İrade sahibi de budur...

81 milyonun tamamı aynı haklara sahiptir;

Tamamı birinci sınıftır...

Tamamının devlet karşısındaki tek torpil belgesi de budur..."

Düne dair yazacak daha çok şey var aslında ama özetle;

Budur!

Yazarın Diğer Yazıları