Obama, Ankara’ya bir şans daha verdi
Türkiye konusunda, içerideki iş birlikçileri ile birlikte oynanan oyunlar devam ederken, Türk basınında gene yer almayan, önemli bir gelişme oldu. ABD Başkanı Obama, New York’taki West Point Harp Okulu mezuniyet töreninde konuşurken, “ABD için gelecekte” doğrudan tehdidin hâlâ terörizm olduğuna dikkat çekip “Terör ağlarını barındıran her ülkeyi işgal etme stratejisi safça ve sürdürülemez bir yaklaşım” şeklinde konuştu.
Terör örgütü El Kaide tehdidinin, merkezi liderlikten değil, bağlantılı gruplardan geldiğine işaret eden Obama, bu nedenle büyük askeri birlikler kullanmak yerine, partnerlerle ve o ülkelerle çalışmanın önemine değindi. Obama, bu kapsamda, partner ülkelerin kapasitelerinin artırılması ve birliklerinin eğitilmesi gibi konularda kullanılmak üzere, 5 milyar dolarlık Terörle Mücadele Ortaklık Fonu oluşturduklarını belirtti. Ayrılan fon, tam 5 milyar dolar. Ve bilin bakalım partner ülkeler arasında kimler yer alıyor? Türkiye, Irak, Ürdün, Lübnan.
Yani bu 5 milyar dolardan, bu ülkelere yardım yapılacak, ama bu arada insansız hava araçları ile mücadele ve Yemen ile Somali gibi El Kaide ve bağlantılarının saldırı düzenlediği tüm ülkelere destek sağlayacaklarını açıkladı. Şimdi aklınıza, ne var bunda Obama Türkiye’ye yardım vaat etmiş, para verecek, oh ne güzel para geliyor diye geçebilir, ama kazın ayağı öyle değil.
Bir kere, Türkiye’nin başındaki iktidarın, ne yazık ki El Kaide bağlantılı terör örgütlerine silah yardımı yaptığı hep ileri sürüldü. Suriye’de neler olduğunu hatırlayın. Bu bir sır değil artık. Dünya basını, her gün bu konuda bir haber yayınlıyor. Ayrıca daha birkaç gün önce, Nijerya’da kız çocuklarını kaçıran, El Kaide’nin bir yan kuruluşu olan, Boko Haram örgütüne silah sevk ettikleri konusunda basında haberler uçuyor. İktidarın bağlantılı olduğu kişi ve kuruluşlar, Birleşmiş Milletler tarafından, teröristlikle damgalanan veya suçlanan kişiler.
Bence bu açıklama ile ABD Başkanı Obama ve yönetiminin, Ankara’ya bu ana kadar destek sağladığı, bu grupları satması için bir fırsat tanımaktadır. Tayyip Erdoğan ve takımı, ya kendilerine açılan bu kapıdan, bugüne kadar destekledikleri grupları satacak (ki bugüne kadar hiç yapmadıkları bir davranış değil) veya daha önce yaptıkları gibi, herkesi, enayi yerine koyup, bildikleri yolda yürüyeceklerdir. Düşünün bir de Suriye’de binlerce kişinin ölümüne yol açan, sarin gazı ham maddesinin, Türkiye’den gittiği de resmen doğrulandıktan sonra.
Hele, hele, İsrail konusunda son günlerde oynanan oyunda ABD’nin, İsrail yerine Türkiye’nin yanında yer almasını beklemekte oldukça büyük saflık. Türkiye’de, özellikle, son yıllarda saklayamadan ortaya koyduğu yönetim şeklinin, tipik bir Orta Doğu ülkesi diktatoryasından farklı olmadığı dikkate alınırsa.
Bence bu gelişme, bizim cahil basının yorumladığı gibi, Türkiye’ye itibar kazandıracak bir gelişmeden daha çok, Erdoğan hükümetine eldeki tüm verilere karşı temize çıkma veya en azından ABD’nin açık düşmanlığını kazanmadan olayı savuşturma şansıdır. Yalnız bu konuda bir başka tehlike, ABD’nin Türk askerlerini bu konuda eğiteceği yolundaki açıklamalar. Yani ABD’nin eğittiği bizim askerlerin, neler yaptıkları dikkate alınırsa, bence korkmak lazım derim. Yani özetle iki ucu pis değnek, bakalım bizimkiler neresinden tutacak.
Gelelim içerideki gelişmelere. Sizlere uzun süredir ekonominin yolunda gitmediğini yazdım. Başbakanın son açıklamaları bile bunu doğruluyor. Bakın sevgili okurlarım, ekonomisi sarpa saran ülkeler ilk olarak faiz hadlerini indiriyor. Sebep ortada, sermaye sağlayarak ekonomiyi canlandırmak. ABD, Avrupa ülkeleri hep bu yola başvurdu. Ekonomisi düzelen her ülke ilk iş olarak faiz hadlerini artırdı.
Peki, Başbakan Erdoğan, Merkez Bankası ve kendi ekonomi takımıyla neden sürtüşüyor? Faizleri düşürün diye, açık, açık azarlıyor. Buna karşılık, ekonomi takımı böyle bir düşüşe izin vermeleri halinde, Türkiye’de bulunan yabancı sermayenin daha da kaçacağını ve kredi notlarının düşeceğini iyi biliyor. Onun için ayak diriyorlar. Her konuyu iyi bilen Başbakan, bu konuda da kendi uzmanlarına kafa tutuyor. Sonucu yakında göreceğiz.
Bu arada, Cumhurbaşkanlığı seçimi gibi, demokratik ülkelerde olabilecek ayak oyunları ise beni, hiç mi, hiç ilgilendirmiyor. Ülkenin parçalanması konusunda, Başbakan bile terör örgütünden medet umuyorsa vay benim ülkeme, vay benim vatandaşlarıma derim.