O yürek ayaklanacaktır elbet

İngiliz yancısı kukla padişahın kendini kurtarmak üzere vatanı düşmana terk ettiği günler…

Kokuşmuş saltanat rejiminin yerine "milli irade"ye dayalı, "millet egemenliğini" temel alan "parlamenter sistem" inşa edilecek.

Ama neyle?

Alçı, sıva, taş, tuğla, kerpiç, kiremit değil…

Gaflet ve ihanetin ele geçiremediği her bir ferdin "neferi" olduğu savaşta topla, tüfekle yetmediği yerde baltayla, sabanla…

Kadınların kendilerini sürdükleri kağnılarla…

Yırtık potin, yamalı setreyle…

***

Düşman azgın…

Yakıp yıkarak ilerliyor;

Taş taş üzerinde, baş baş üzerinde bırakmadan…

İnegöl, Eskişehir yolunda silindir gibi üzerinden geçilen yerlerden; erkeklerin tamamı cephede… Hatta bileğine güvenen kadınların da öyle…

Bir yaşlılar, hastalar, bir de daha elleri silah tutamayan çocuklar kalmış top sesleri artık semasında gürleyen kasabada.

Sepiciler'in Durmuş 11 yaşında.

Babası, ağabeyleri, ailede ne kadar "er" varsa hepsi "savaşta" ve düşman şimdi onun "ersiz" kalmış evinin kapısında…

***

Ellerine bakıyor…

Hani "silah tutamaz" diye evde bırakmışlardı ya; o ellerine…

Bir onlar var davranabileceği, bir de tıpkı onun gibi " işe yaramaz" diye evde bıraktıkları eski bir tüfek. Çalışıyor mu, çalışmıyor mu belli değil… Kurşun var mı, yok mu; keza o da…

Evin kapısı yerle bir…

Kendisinden büyük, güçlü ve sayıca da hayli fazla işgalci evin mutfağında, yağmada…

Ninesini bodruma indiren Durmuş, cebine doldurduğu avuç avuç taşla bahçedeki ağaca tırmanıyor; taş yağdırıyor çatıya…

Sıra, içinde kurşun var mı yok mu bilmediği tüfeğin tetiğine basmakta. Basıyor:

Gümmmmmm!

O gürültüde evin sarıldığını ve kurşun yağmuruna tutulduğunu düşünen düşman arkasına bile bakmıyor kaçarken!

***

11 yaşında eli silah tutmadığı için cepheye götürülmeyen Durmuş gibi mi hissediyorsunuz;

Bağırsanız kimse sesinizi duymaz…

Görünmeyen duvarlar örmüşler göze, kulağa, dile, akla, mantığa, vicdana…

Güçsüz…

Çaresiz…

Kaderine terk edilmiş mi hissediyorsunuz…

Yalan da değil…

Evet öylesiniz…

Ama bu demek değil ki, şahsiyetinizi terk edip teslim olacaksınız kurşun gibi ağır tehditler dayadılar diye şakağınıza…

11 yaşında, tek başına ordu kesilen Durmuş'un yüreği var ya; ondan ümidinizi kesmeyin.

İçinizde bir yerlerde atıyordur, gün yüzüne çıkmak için sırasını bekliyordur mutlaka!

***

O bastığınız damar var ya…

Çanakkale'de 276 kiloluk top mermisini tek başına sırtlayıp İngiliz zırhlısını vuran Seyit Onbaşı damarı bu milletin…

Bilmem anlatabildim mi?

***

SENDEN… BENDEN… ONDAN…

-------

Ben, "İbrahim Kaboğlu" adına, Baskın Oran ile birlikte "Azınlık Hakları ve Kültürel Haklar Raporu"na imza attıkları gün koymuştum kişisel şerhimi;

Türkiye Kamu-Sen Genel Sekreteri Fahrettin Yokuş, kamuoyuna açıklanacağı basın toplantısında, Kaboğlu'nun elinden alıp, yırtıp atmıştı hani!

Onun gibi, son KHK ile ihraç edilip de ideolojik olarak zinhar aynı yerde duramayacağım yığınla isim var. öğrencisine siyasi nefret kusan mı istersiniz, bölücülük dayatan mı…

Ve fakat…

Hukuk devletinde, birini mesleğinden, ekmeğinden etmek "benden değil" gibi öznel bir koşula bağlanamaz;

Kaldı ki o "hukuk devleti" düne kadar Kaboğlu ve arkadaşlarına "gözünün üstünde kaşın var diyeni" yargılıyordu;

"Milliyetçilik" suçundan!

***

Bu ülke, kendisinden olmayanların da "hukukunu" korumayı öğrenene kadar, Diyojen gibi mahkumuz biz de, gündüz vakti elimizde fenerle adalet aramaya!

***

GÜNÜN SÖZÜ NİYETİNE

------

Ne milliyetçiler gördük; zaten yoktular!

***

İTİRAZIN VAR MI!

--------

Keşke insanoğlunun bu şuura erişmesi için Elie Wiesel gibi Auscwitz'le sınanmış olması gerekmese:

"Adaletsizliği engelleyecek gücünüzün olmadığı zamanlar olabilir. Fakat itiraz etmeyi beceremediğiniz bir zaman asla olmamalı."

Yazarın Diğer Yazıları