O suikastçılar nerede?

Bizdeki suikast hikâyeleri bir tuhaf gerçekten... Siyaseten işe yaradığından olsa gerek, en yakın tarihimiz sonuç alınmamış ve de varlığı ispatlanamamış suikast hikâyeleriyle dolu...
Bülent Arınç’ı vuracaklardı ne oldu bilen var mı? Bu çağda adres tespitini kebapçı kuryesi gibi sokak sokak dolaşarak, her tarafın güvenlik kamerası kaynadığı bölgede Münih yerine İstanbul’a indirilmiş Bilo ve arkadaşı gibi sorarak yapan ‘suikastçılar’ ne oldu? Hani güya yakalanınca ellerindeki krokiyi sözde yutmaya çalışıp da yutmayı becerememiş askerler?
Ne fırtına koparmışlardı değil mi? Şimdi ses seda yok... “Silahlı örgüt kurmuşlardı, suikast yapacaklardı, hükûmete karşı halkı isyana tahrik edeceklerdi” bu karanlık eller!.. Sonra mevzu balon çıktı, iki asker serbest kaldı... Bu vesileyle kozmik odada arama yapan hâkimin meslekte yükselerek Yargıtay’a üye seçildiğini biliyoruz sadece...
HHH
Bir Melih Gökçek klasiğidir, her seçim kendisine suikast yapılacağını televizyonlarda anlata anlata kampanya yürütür... Nedendir bilinmez, her seçim Melih Gökçek’i vurmaya gelip işi beceremeyen kadrolu ‘başarısız suikastçılar’ seçimden sonra unutulur!.. Gariptir, bir savcı bile kendisinin ifadesine başvurup Türkiye’nin başkentinin belediye başkanına yapılacak suikastla ilgili belge veya bilgi istemez!..
Bunu iki sebebi olabilirdi: Birincisi savcılar da biliyordu bunun bir Gökçek klasiği olduğunu ve ilgilenmiyorlardı... İkincisi bu psikolojik bir rahatsızlık olabilirdi, o da adliyenin değil, tıbbiyenin ilgi sahasına girerdi...
İnternetteki herhangi bir arama motoruna ‘Melih Gökçek’ ve ‘suikast’ kelimelerini yan yana yazın son on yıla ait Gökçek kaynaklı binlerce haber görebilirsiniz... Gökçek suikastlar konusuyla öylesine bütünleşmiştir ki yeni bir bombayla yine hayranlarının karşısına çıktı...
Paris’teki saldırıyla ilgili lafı döndürdü dolaştırdı, kendine getirdi yine kendisine suikast yapılabileceğini anlatmaya başladı... Gökçek genellikle yerel seçim önceleri bu dile başvururdu ama şimdi neyi umarak bu bereketli tarlaya daldı bilemiyoruz elbette!..
HHH
Tayyip Erdoğan ve suikast kelimeleri da çokça yan yana geldi... Yüzlerce suikasttan bahsediliyor... Bugüne kadar ifadesi alınan, soruşturulan oldu da, ‘Erdoğan’a suikast’tan mahkûmiyet giyen olmadı... Son olarak kendisi de ailesiyle birlikte tehdit edildiğini söyledi ve Turgut Özal’ın o başarısız suikast girişimi sonrasında söylediği sözleri sarfetti, “Rabbimin bize vermiş olduğu bu canı Rabbimden başka kimsenin almaya gücü yetmez...”
Adı geçen isimlere bugüne kadar hiçbir şey olmadı... Onlara da başkalarına da suikast temenni etmeyiz elbette... İtirazımız suikast iddialarının siyasete hizmet aracına dönüştürülmüş olmasına... Hiç bitmeyen mağduriyet dizilerinin devamı gibi sanki...
Bu suikastçıların hepsi ya Yedi Bela Hüsnü’deki Kız İsmet veya Bombacı Niyazi gibi başarısız katillerdir ya da bu iddiaların önemli bir kısmı kurgudan oluşmaktadır, aslı astarı yoktur!..
Bu tür suikast organizasyonlarını önlemek ve failleri cezalandırmak, istihbaratın, emniyetin ve adaletin görevi... Devletin önemli makam sahiplerine yönelik suikast teşebbüsleri elbette kötüdür ama bu tür teşebbüsler hayal ürünüyse, devleti yönetenler sürekli ‘Suikasta uğrayabilirsiniz’ diye korkutuluyorsa ve o kişiler herkesten şüphelen bir ruh hâline dönüştürülmüşse bu ondan da kötüdür... Bu defa ‘devlet yönetme yeterliliği’ zaafa düşmüştür... En kötüsü ise muhayyel suikast hikâyeleriyle mağduriyet zincirine yeni halkalar eklemek suretiyle ‘millî iradeye yapılan suikastlar’dır...
Devleti şeffaflaştırmaktan söz edenler keşke işe ardı arkası kesilmeyen şu suikastlardan başlasalardı!..

Yazarın Diğer Yazıları