O şimdi Genel Başkan
7 Mart 2010’da Batman’da yapılan il kongresinde “Toplumsal barışa katkısı olacaksa, biz genel affa evet deriz” diyerek dikkatleri üzerine çekmişti... O vakitler Genel Başkan Yardımcısı’ydı... Kendi partisinin Genel Başkanı’ndan ve diğer muhalefet partisinden gelen tepkilere hiç aldırış etmemişti...
Sonu iyi planlanmış bir yürüyüş başlamıştı adeta...
Medyada müthiş bir imaj parlatma faaliyeti kendini gösteriyordu... Etnik kimliğiyle ilgili tartışmalara ya da onun etnik siyasetle ilgili yaklaşımlarına değil, sürekli olarak ‘iktidarın yolsuzluklarıyla en iyi mücadele eden, kendisine belge ulaşan ve bu belgeleri iyi değerlendiren dürüst siyasetçi’ yönüne vurgu yapılıyordu...
Kendisini ‘yeni Ecevit’ ilan edecek olan operasyonun medya ayağıyla hep uyumlu davrandı... Medya işi o kadar ileri götürdü ki, hafif kalan ‘yeni Ecevit’ rütbesi kısa zamanda ‘yerli Gandi’ye yükseltilecekti...
Cumhuriyet’i kurduğunu söyleyen partiyi, bölücü, mezhepçi ve hizipçi anlayıştan temizlediği ve tam hâkimiyet sağladığı için partiiçi iktidarı sarsılmaz zannedilen önceki Genel Başkan bir anda devrildi... Onca seçim mağlubiyetinin yapamadığını bir kaset yapmıştı...
Batman’da ‘genel af’ kavramını dillendiren Genel Başkan Yardımcısı’nın önü artık iyiden iyiye açılmıştı... Medyanın desteği sayesinde ışık hızıyla Genel Başkan seçildi... Ama bir problem vardı... Kendi ekibini kuracağı bir sonraki büyük kurultaya kadar devrik Genel Başkan’ın bakiyesiyle çalışmak zorundaydı...
Dişini sıktı, ilk büyük kurultayla birlikte kendi ekibini kurdu ve ‘mesai’ başladı... Kamuoyunun PKK’lı cenazelerinden görmeye alışık olduğu bir Baro Başkanı’nı adeta sağ kolu yaptı... Devrik Genel Başkan döneminde ‘üniter yapı’ hassasiyeti çok bariz olan parti, belli ki, eskisinden çok farklı yeni bir siyaset konseptine ısındırılıyordu...
Artık arka arkaya işaret fişekleri patlayabilirdi... İlki Tunceli’den gelecekti... 12 Eylül referandumu kampanyası için gittiği Tunceli’de kürsüye çıkacak olan yeni Genel Başkan, “Dersimliler seninle gurur duyuyor” sloganlarına şu tuhaf denklemle karışılık verecekti: “Bu anayasa değişikliğine ‘hayır’ deyin, doğudan batıya genel affın önü açılsın!..”
Buradan anlaşılıyordu ki, Batman’da dile gelen ‘genel af’ arayışı, bir boşboğazlığın veya klasik gafların son halkası değil, ısrarla sürdürülen bir stratejinin parçasıydı...
O sözleri Batman’da söylediğinde Genel Başkan Yardımcısı, Tunceli’de söylediğinde ise Genel Başkan’dı!.. ‘Genel’in içine teröristbaşı da gireceğine göre, böyle bir aftan söz ederken, partinin kurucusu Mustafa Kemal’in koltuğunda oturuyordu ve kendisinden hesap soracak kimse kalmamıştı...
Özellikle manevi değerlerimizle ilgilli politikalarına şiddetli ve haklı itirazlarımız olsa da, o partinin ‘üniter yapı’nın bozulmasına karşı bu ülkedeki en önemli direnç ayaklarından biri olduğunun hakkını teslim ediyorduk... Ama maalesef o ayağın artık hızla törpülenmeye başladığına ve partinin başka bir siyasî varlığa dönüşmeye başladığına şahit olacaktık...
Yeni Genel Başkan, bu gerçeği miting meydanlarındaki konuşmalarıyla teyid edecekti... Batı illerinde pek dile getirmediği söz konusu ‘dönüşüm’ü, Muş ve Siirt mitinglerinde açıkça ifade ederek, ‘bizi eskisiyle karıştırmayın’ anlamında yorumlanmaya yönelik’ ’yeni parti’ vurgusu yapacaktı...
***
Ana muhalefet partisindeki bu seyir bilinmeden, parçalar biraraya getirilmeden, bu iz doğru sürülmeden atılan ve atılacak olan adımları sağlıklı olarak yorumlamak mümkün değil... Üç gün önce CHP’nin ’Kürt sorununun çözümü’ adına diğer partilere sunduğu yol haritasını değerlendirirken, Kemal Kılıçdaroğlu’nun SSK Genel Müdürlüğü’nden beri bıraktığı izler ıska geçilirse büyük hata yapılmış olur...
Meclis’te Toplumsal Mutabakat Komisyonu ve Meclis Dışında Akîl Adamlar Grubu oluşturarak, ‘Kürt sorunu’na çözüm bulacağına inanan ‘yeni CHP’nin teklifini MHP reddetti... AKP ise şüpheyle yaklaştığını ve samimi olmadıklarını ifade etti... Bu teklif sadece BDP’den olumlu karşılık buldu...
Öyle bir eşiğe geldik ki, bundan böyle ‘yeni CHP’ ve onun farklı lideri çok iyi izlenmek durumda... Kapsamının nereye varabileceği çok iyi bilinen ‘genel af’ vurguları, Diyarbakır’da il teşkilatının PKK’nın yasına ortak olurcasına kepenk kapama eylemine katılması ve bu teşkilatın cezalandırılmaması, TSK’ya operasyonları durdurması çağrısı yapan milletvekiline hiçbir tedbir uygulanmaması, ‘Seçilmiş belediye başkanlarını nasıl tutuklarsınız?’ diye KCK operasyonlarına karşı çıkılması gibi örnekler bu dönemin eserleri... Ama belki de en acısı sadece BDP’lilerin katılımıyla Türk bayraksız Hakkari mitingi...
Bütün bunların sahipleri şimdi başkalarının eline yol haritası tutuşturmaya çalışıyorlar...
Hiç bir şey ama hiç bir şey tesadüf değil!..