O silah kime dönecek?
Siyasî rakibiyle veya yok olması gereken düşmanıyla böyle çukurca yöntemlerle hesaplaşmak elbette düzgün kişi ve kurumların işi olamazdı... Tabii ki, kasetlere malzeme olan kişilerin yaptıkları hoş görülemezdi ve zaten Devlet Bahçeli de gereğini yapmıştı... Yine de sonuçta kaset skandalı MHP’yi çok yıpratmış ve yormuştu...
Doğrusu, hafızalardan bir an önce silinmesi istenen bu olaylar zinciri, önceki akşam CNNTürk’te Enver Aysever’e konuk olan Deniz Bölükbaşı’nın açıklamalarıyla yeniden gündeme geldi... Aslında yine de üzerinde durmamak, bu sütuna taşımamak daha doğru olabilirdi... Fakat, kendisi de ’kasetten emekli’Bölükbaşı öyle bir iddia ortaya attı ki, duymazlıktan gelmek mümkün değildi... Bölükbaşı, skandalının üç ayağı olduğunu öne sürdü ve bunları şu şekilde sıraladı: Emniyet ve istihbarat örgütleri, onlara siyasî himaye sağlayan güçler ve son kongreden sonra oluşan Merkez Yönetim Kurulu ve Başkanlık Divanı’nda yer alan (bazı) kişiler...
Konu MHP açısından çok önemli... Bilindiği üzere MHP’nin aldığı bazı kararları anlamlandırmakta, bir muhalefet partisine yakıştırmakta kamuoyu zorlanıyordu... Bu da beyinleri kemiren şu şüpheye yol açıyordu: MHP yönetimi kararlarında ne kadar ’bağımsız’? Elbette buna sebep olan faktörler vardı... Mesela, bu skandaldan sonra ağır yazılar yazan ve bilgi sahibi olduklarına dair ipuçları veren Yiğit Bulut, Ergun Babahan ve Hüseyin Gülerce hakkında herhangi bir dâvâ açılmamıştı... Özellikle Gülerce, Zaman’daki köşesinde, bundan fazla şeyler çıkacağını, MHP’nin seçimlere bile giremeyebileceğini öne sürmüştü... Buradan iz sürülebilirdi... Bu operasyondaki gizemin çözülmesi ve MHP’nin iyiliği için yapılması gereken buydu, yapılmadı...
Söz konusu dönemde, kasetleri ’milliyetçi hareketin iyiliği’için yayınladığını iddia eden ’Farklı ülkücüler’, ne dediyseler hepsini yaptılar... Ellerinde kimlerin görüntüsü varsa önce isimlerini yayınladılar, ardından verilen mühlet içinde kim istifa etmemişse görüntülerini internete düşürdüler... İstifa edenler, görüntüleri internete düşmeden sahneyi terk edebildiler... Bu arada ’Farklı ülkücüler’twitter’dan son bir mesaj yayınlayarak, seçimler öncesinde partiye zarar vermemek için yayına şimdilik ara verdiklerini ama seçimlerden sonra ’daha ağır görüntülerle’ devam edeceklerini duyurdular... O gün bu gündür ’Farklı ülkücüler’den bir ses yok... Bu bir zamanlama meselesi de olabilir, blöf de... Dileğimiz, MHP’nin bütün bu sıkıntılardan arınmış biçimde yoluna devam etmesi elbette... Çünkü, mevcut siyasî iktidarın, ’tek kale maç’a çevirdiği oyunu bozacak en önemli güçlerden birisi MHP’dir, en azından öyle olmalıdır... Yok, dün seçimler öncesinde MHP’yi kasetlerle tehdit eden güç, bazı insanların tasfiyesiyle yetinmemiş ve devam mahiyetindeki kozlarıyla pazarlığa oturmuşsa veya partiyi siyasî anlamda ’rehin’almışsa, işte o kötü...
Bu konuda kuvvetli ihtimal hangisidir, ’tahmin’ bile yapacak bilgiye sahip değilim, ancak ’inşaallah öyle değildir’diye ’temmeni’de bulunabilirim... Fakat önceki günkü açıklamalarından anlıyoruz ki, Deniz Bölükbaşı tahminlerin de ötesine geçmiş... Bölükbaşı sıradan birisi değil... Dün devlet için değildi, sonra da parti için... Bahçeli’nin en yakınında yıllarca bulundu, kritik kararların arkasında hep o vardı... Görev yaptığı süre içerisinde, Bahçeli üzerindeki en etkili kişi o oldu... Şimdi o Bölükbaşı, bir yandan kaset operasyonunun ’MHP’yi evcilleştirme amaçlı’ olduğunu söylerken, diğer yandan “Hiç bir zaman unutulmasın ki, hiç bir silah sahibine sadık kalmamıştır, gün gelip kendisine çevrilmiştir” diyebiliyor... Üstelik bu sözlerle, ’kaset olayının arkasındakiler’ dediği bugünkü (bazı) MHP yöneticilerini işaret ediyor...
“İşaret edilen bu kişiler kimlerdir? Bunlar doğruluğu ispatlanabilir bilgiler midir, yoksa husumetle sarfedilmiş sözler midir” sorularının acilen cevaplanmasına ihtiyaç var... Zaten skandal dolayısıyla izleri yıllarca silinmeyecek yara almış olan parti, Bölükbaşı’nın bu açıklamalarını yok sayamaz... Bu sözler, şayet doğruysa, o kişilerin kimler olduğu isim isim ortaya çıkarılmalı ve bu deşifreden sonra o kişiler üzerinden ’siyasî’kaynağa doğru iz sürülmelidir... Hayır, bu sözler gerçeği ifade etmiyorsa, bazı parti yöneticilerini, parti aleyhine komplo kurmakla suçlayan ve böylelikle partinin tüzel kişiliğini yıpratan Deniz Bölükbaşı hakkında dâvâ açılmalıdır... Bu işin üçüncü yolu yoktur... Eğer bu konuda hiç bir şey yapılmazsa, Gülerce, Bulut ve Babahan’da olduğu gibi konu yine yargıya taşınmazsa, var olan soru işaretlerine, onlardan çok daha büyük bir soru işareti daha eklenir...
İlk defa birisi çıkıp ’o isimler’i bildiğini söylüyor ve silahın kendilerine doğrulma ihtimalinden söz ediyor... Bu sözler ’yok sayan’ı yakacak, üzerine gidilmediğinde partiyi sürekli ’tartışma’nın, yöneticileri de ’töhmet’in içinde bırakacak sözler... Çünkü bu sözler ’yok’sayıldığında, bu operasyonun ’evcilleştirme’ operasyonu olduğu, bunu yapanların da parti yönetiminde bulunduğu ’ikrar’ edilmiş olacak... Öyle olursa bu zilleti MHP’ye yaşatanlar ömür boyu vebalden kurtulamazlar...
Bekleyip, göreceğiz...