"O profesöre hakkımı helal etmiyorum"
Haftanın ilk mektubu Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesinde okuyan -hocasının hedefi olmasın diye adını paylaşmıyorum- bir öğrenciden.
Şu meşhur akademisyenler bildirisi sonrası, ilgili öğretim üyesi hakkında başlatılan soruşturma dolayısıyla medyaya da yansıyan, 19 Ocak 2016 tarihli Uluslararası Hukuk sınavında yaşadıklarını paylaşıyor genç kız:
"... Sorumlu olduğumuz konuları da önceden belirteyim ki, sınav kağıdını elime aldığımda yaşadığım şokun nedenini siz de anlayın. Konular özetle "Uluslar arası antlaşmalar nasıl yapılır, Uluslar arası hukukun kaynakları/dayanakları nelerdir, Uluslar arası hukuk ve öteki hukuk düzenleri ilişkileri...
Alttan dersim olduğu için son şans bütünlemede geçebilmek için iyice çalıştım. İsmi Gökçen olan hanımefendi yukarıda belirttiğim konuları sormak yerine dersle alakasını anlayamadığım "Barış İçin Akademisyenler İnisiyatifi"ni sordu... Kendisi gibi PKK güdümlü cevap vermemizi istedi herhalde. Ki sınav akabinde hakkında açılan soruşturmanın siniriyle, PKK teröründen bahsettiğim sınav kağıdıma 10 vererek beni bırakmış.
Şimdi sizin vasıtanızla soruyorum:
Bizi bu şekilde alakasız ve kasıtlı soru sorarak mağdur etmeye hakkı var mıydı?
Beni, bir ülkücü olarak canından çok sevdiği devletini kötülemeye zorlamaya ve bu alçak bildiriyi okutarak zulmetmeye hakkı var mıydı?
Dersi geçemeyip kuvvetle muhtemel okulu uzatmama sebep olduğu için, bana bu iğrenç bildiriyi sınav sorusu olarak dayattığı için, bu vatanda yetişip devlet üniversitesinde profesör olup da kıymet bilmediği için, Fırat'ı şehit eden zihniyetin ürünü olduğu için, tüm gaziler ve şehitler hakkı için, ha bir de 10 verip de ilk defa aldığım puanın sıfır olmadığından ar etmeme sebep olduğu için hakkımı helal etmiyorum..."
*
CHP nereye?
Avukat Hüseyin Özbek son kurultayla, CHP'nin 92 yıllık politik kimliğinin hükümsüz hale geldiğini savunuyor:
"... CHP'nin parti felsefesi, politik koordinatlarıyla Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş kodlarının örtüşmesi tarihsel bir olgudur. CHP' nin politik pusulası ve gelecek tasarımı kuruluş felsefesinden ayrı düşünülemez. Olması gereken de budur. Onun geleceğe yönelik iddiası aynı zamanda mazideki var oluş nedenidir.
Liberal süflorlerin, küresel akıl hocalarının, tekelci sermayenin dolma kalemlerinin yıllardır CHP'ye politik geçmişini, varlık nedenini inkara yönelik tavsiyelerinin gerçekte intihara teşvik olduğu bilinmelidir.
(...)
CHP, 32. Kurultayla 92 yıllık politik kimliğini hükümsüz hale getirmiştir. Kurultay sonucu ortaya çıkan tablo geçmişten günümüze uzanan siyasal kimliğin, neredeyse 100 yıllık Cumhuriyetle özdeşleşen onurlu mirasın reddi anlamına gelmektedir.
Bu güne kadar muhalefette olmasına rağmen -rejimi tasfiyeye niyetlenenler üzerinde oy oranının çok üstündeki caydırıcılığı nedeniyle- Türkiye'nin etnik ve mezhepsel temelde ayrışmasının, Ortadoğu bataklığına sürüklenmesinin önünde siyasal set olagelmiş CHP'nin içine düşürüldüğü durum geçekten hazindir. Partide etnik ve mezhep kotalarının, alt kimlik gettolarının, küresel dükalıkların oluşturulması Cumhuriyeti kuran partinin siyasal hüviyetini kaybetmesinin doğal sonuçları olarak görülmelidir.
Atatürk'ün siyasal emaneti olan CHP'yi ulus devletin, üniter yapının, çağdaş uygarlığın politik sigortası olan gören milyonlara yaşanılan süreçte büyük sorumluluk düşmektedir. CHP yalnız CHP'lilerin mülkiyetinde değildir. Onu diğer partilerden ayıran en büyük özelliği, devleti kuran kadroların kurduğu parti olması nedeniyle her yurttaşın hissedarı, paydaşı olduğu bir siyasal miras olarak görülmesindendir."
*
Can Asya...
Kalpsiz bir çağda tuhaf geliyor okurken ama yazdığı şiiri paylaşmış Remzi Taşdemir. Hayli uzun ama birkaç mısra olsun aktarmak istedim emeğe saygı kavlinde:
"...
Kırmızıçizgilerim vardı benim aşıldı
İkna edilmesi zor duvarlarım vardı
...
Öyle köhne, öyle çaresiz ve bazen de öyle sebepsiz
Olsun birde yılmayışlarım var benim
Tekrar ayağa kalkışlarım can aysam
Avuçlarımda sımsıkı tuttuğum duygularım
Yılmak nedir bilmeyen kalbim var benim can as yam"
*
Ne bitmez cephaneymiş!..
Coşkun Telciler aylardır kuşatma altında olduğu söylenen teröristlerin bitmeyen cephanesine dikkat çekiyor:
"Teröristler altı aydır kurşun sıkıyorlar, bombalı tuzak kuruyorlar. Ne kurşunları ne bombaları bitiyor. Altı ay, kapalı yer, etrafı çevrili, yardım alma olanağı yok (olmaması gerekir), isterse bütün şehre silah stoklasınlar, şimdiye kadar çoktan bitmesi gerekirdi. Derler ya, "su yakmıyor" diye, teröristlerde şu sıkmıyor, kurşun sıkıyor. Nasıl oluyor da bitmiyor, anlamıyorum..."