O giderken, gelen felaket kimin?
ABD Başkanı Obama, her Pazar, tam da, keyif yapacakken, Türklerin ve Türkiye konulu İngilizce sloganlarla uyanıyor. ABD Başkanı, Beyaz Saray bahçe demirlerinin ardından gelen, “Tayyip istifa” sloganlarına bu hafta ek olarak “yolsuzluklarla mücadele” çağrılarını duydu. Yazıya oturmadan önce, Pazar öğleden sonra Washington DC’de, Beyaz Saray önünde, Türkler tarafından düzenlenen töreni izlemeye gittim. Genci, yaşlısı, kadın, erkek, her gruptan, her meslekten insanlar, koca, koca afişlerle, Amerikan hükümetini, İslam dinini kullanan AKP’yi desteklemekten vazgeçmesi için uyarıyordu.
Göstericilerin ellerinde, Metris ve Silivri’deki tutuklulara adalet ve Türkiye’ye ifade özgürlüğü pankartları da vardı. Çok sayıda Amerikalı, atılan İngilizce sloganları izleyip, resim çekerken, sahneye, bir başka grup daha girdi. İlginç taraf, Türklerin gösteri yaptığı yerin yanına yerleşen, bu grupta kadın ve erkekler ayrı ayrı duruyordu. Sonradan öğrendik, Alevilermiş. Pakistan ve öteki Arap ülkeleriyle, dünyada Alevilere yapılan baskıları protesto ediyorlarmış. İlginç bir tabloydu. Türkler laiklik diye bağırırken, bu kişiler göğüslerini yumrukluyordu. Aralarından birkaç kişi, kendi bildirilerini getirirken, Türklerin protestosu konusunda bilgi aldılar ve dönüp, kendi gruplarına bilgi verdiler.
Gösterilerden dönünce, evde oturdum Başbakanın, televizyonda konuşmalarını seyrettim. Konuşmada, dikkatimi çeken, o kendine güvenen adam gitmiş, yerine, güvenini kaybetmiş, sürekli savunmada olan biri gelmişti. Haklı olduğunu, çocuklarının yaptıklarının, doğru olduğunu söylerken, sağa, sola tehditler savuruyordu. Mahallede, tenceresini ateş üzerinde bırakıp, aceleyle toplatılarak getirtilmiş Ayşe teyzeler, alacakları yevmiye hatırına “gurur duyduklarını” haykırıp duruyordu. Oysa gurur duydukları, paralarının çalınmış olmasıydı, farkında bile değiller.
Erdoğan’ın, yolsuzluklarla ilgili savunması, geçmişteki bir anımı canlandırdı. Mahmutpaşa’yı gençler pek bilmez. Çocukluğumda, (yani Demokrat Parti iktidarında) dar gelirli bir memur olan ve gazozcu diye alay edilen asker babam, her yerden alış veriş edemezdi. Bu nedenle bayram öncesi, Mahmutpaşa’ya gider, oradan alışveriş ederdik. Mahmutpaşa’da, başına iç çamaşırı geçiren tezgâhtarların çığırtkanlığı, bana nedense, Başbakanın konuşmalarını hatırlattı. Aynı onlar gibi, söylediğinin doğruluğu ile değil, sesinin kuvveti ile mal satan insanlara benzettim. Erdoğan’ın konuşmasında, kafası azıcık çalışan kimse, çelişkileri görebilir.
Bu olaylar, Amerikan ve Avrupa basınında çok yoğun, dünya basın yayın organları, konu üzerinde sık sık duruyor. Ortak kanaat, AKP iktidarının bittiği yolunda. Bir kısmı bitti diyemese bile çöküş yolunda olduğunu ima ediyor. Yani, illa yabancılar bitti deyince mi bitecek, derseniz, tabii ki değil. Ama yabancılar tarafından görevlendirilip işbaşına getirilen bir kişinin görevinin bittiğini de, tabii kendisini işbaşına getirenler bildirecektir.
Olay, oldukça tehlikeli sulara doğru seyrediyor. Ancak AKP kurmayları korkularından, patronlarına bu tehlikeyi gösteremiyorlar. Biliyorsunuz, İran olayı artık saklanamayacak boyutta. Kimse, İran alışverişinde oynanan oyunu eleştirmiyor. Eleştirilen, bu özel alışverişlerden kişilerin nemalanması ve bu kişilerin, iktidarın çocukları olması. Ayakkabı kutuları meselesi yani. Muhalefet de İran ile alışverişi eleştirmiyor. Eleştirilen, ayakkabı kutularına giren yolsuzluk.
Bunun dışında, daha büyük bir tehlike yaklaşıyor. Daha önceki yazılarımda da anlatmaya çalıştım. Dolardaki yükseliş, bizdeki verilen yüksek faize gelen yabancı paranın kaçışıydı. Şimdi onlar da, tehlikeyi gördü. Doların artışını kesebilmek için, Merkez Bankası piyasaya para pompalıyor. Ama sonuç yok.
Benim korkum en az AKP iktidarı kadar kötü ve de yolsuzlukla ilişkisi olmayan, Türkiye’nin kapısını çalan, ekonomik kriz. Biliyorum, Erdoğan hükümeti, bu bunalımın suçunu, muhalefete ve kendi yolsuzluklarını ortaya çıkaran gruplara atacak. Ama hatırlarsanız, krizin gelmeye başladığını iki yıldır yazıyorum. Gamsız ve anlık kârlarını düşünen Türkiye’deki iş çevreleri de, en az bu iktidar kadar suçlu.
Artık eminim, AKP ve Tayyip Bey gidiyor. Ama azıcık Türkiye’yi düşünen varsa, oturup bu krize karşı önlem almak zorunda. Zira Erdoğan gittikten sonra gelecek kim olursa olsun, kucağında bulacak bu saatli bombayı. Hepinize mutlu ve sağlıklı bir yeni yıl dilerim.