O fotoğraftaki MİT'çi de izlensin mi?
Hürriyet'ten İpek Özbey'in sorularını cevaplandıran, MİT eski Müsteşarlarından Sönmez Köksal, kurumdaki FETÖ tahribatına dair şunu diyor:
"MİT; bu FETÖ denen melanetten kendisini beri tutma konusunda devlet kurumları içinde en başarılı olanıdır. Son dönem atılanların teşkilata girişleri bir milattır ve ondan öncesinde teşkilat kendisini tertemiz tutabilmiştir. FETÖ'cü takımı iyi ki kısa sürede dışlandı. Ancak önemli bir nokta; bunların hepsi eğitim de almış oldukları için devlete karşı yürütebilecekleri gizli faaliyet, başka servislere hizmet verme, ajitasyon gibi muhtemel faaliyetler nedeniyle önemli birer kontrespiyonaj hedefi olarak, hayatları boyunca izlemede tutulmalıdırlar..."
Röportajı okurken düşünmeden edemedim; MİT, kendisini başka melanetlerden, başka terör örgütlerinden, başka yeraltı teşkilatlarından, başka uluslararası tezgâhlardan geri tutma konusunda da devlet kurumları içinde en başarılı olanı olabilmiş midir acaba?
Şöyle sorayım:
PKK'yla mücadele yerine müzakere etmek özünde "devlete karşı faaliyet" midir, değil midir?
Topluma, PKK'lı teröristler için "eve dönüş" ve "genel af"fı dayatmak üzere barış senaryoları kurgulamak "ajitasyon" içerir mi, içermez mi?
Özellikle de Barzani'nin bugün zorladığı hedefi göz önünde bulundurunca, devleti, "Türkiye, Kuzey Irak'la ilişkilerini geliştirmeye çalışmalı. Vize kalkabilir. Ekonomik entegrasyon geliştirilebilir. Antep, Diyarbakır, Mardin gibi birtakım kentler bölgesel entegrasyonu kolaylaştırıcı bir ekonomik planlama içinde olabilir. Irak'ın kuzeyiyle Türkiye'nin güneydoğusu tek bir ekonomik bölge olmalı" diye, tam da peşmerge başının "önce ekonomik sonra siyasi entegrasyon" planı doğrultusunda politika üretmeye yönlendirmek "kontrespiyonaj"a dahil midir, değil midir?
Bir MİT yöneticisinin, içinde ABD'nin sivil darbe sponsorunun Soros'un Türkiye temsilcisi, iki gazeteci görünümlü Kandil ulağı (artı darbe zemini hazırlayıcısı, provokatör) ve bir CIA ajanı ile yaptığı "gizli görüşme"de "yabancı servise hizmet" şüphesi aranmalı mıdır, aranmamalı mıdır?
Bu soruların tamamının yanıtı "evet öyledir" şeklinde ise; devlet tıpkı MİT'e sızdığı tespit edilen FETÖ'cüler gibi, geçmişte bütün bu girift ilişkilerin içinde bulunmuş yöneticilerini de, mesela, 18 Şubat 2005'te, Bebek'te bir İtalyan lokantasında tam da yukarıda izah ettiğim türden bir görüşmeye katılan "MİT yöneticisi"ni de, hayatı boyunca izlemede tutmalı mıdır?
***
Metiner haklı; bence de "Kripto Kürtçü" yok AKP'de!
Cumhurbaşkanı'nın "milliyetçilik karşıtı" konuşmalarını eleştirenler için "Öyle asılsız iddialarla kaleme sarılıyorlar ki bilmeyen de Erdoğan'ın çevresinde veya AK Parti'nin içinde "Kripto Kürtçüler" var sanır" diye yazmış Mehmet Metiner.
Hiç!..
Misal, Metiner'in kendisi...
İslamcı çizgiden "HADEP"e transferinden sonra, herhangi bir üst akıl, paralel yapı filan değil, bizatihi dava arkadaşlarının "Kürtçülük"le suçladığı...
Çok değil, birkaç yıl önce, İmralı'daki cani için, "Öcalan'ın aslında durduğu yer, Türkiye'nin demokratikleşme sürecine katkı sağlayan bir yer. Öcalan'ın gösterdiği bu istikamete yönelik bir siyasetin henüz yürütülemediği kanaatindeyim. Öcalan İmralı'da çok anlamlı, çok değerli şeyler söylüyor..." diyen...
"Öcalan sağlam duruyor. Hükümetimiz kararlı bir biçimde bu sürecin arkasında duruyor... Paralel yapının doğrudan bir hedefinin de çözüm süreci olduğu ortaya çıktı. Dolayısıyla çözüm sürecini başarıya ulaştırmak, hükümetimizin olmazsa olmaz görevleri arasındadır. Biz çözüm sürecinin tam arkasındayız..." diyerek -PKK'nın palazlanmasına yaradığı iktidarca da itiraf edilen- açılıma, tartışmaya mahal vermeyecek netlikte sahip çıkan Metiner'in "kriptoluğu" mu kalmış Allah aşkına;
Her şey açık-seçik, ortada!
***
GEÇMİŞ OLSUN...
Deniz Baykal'a geçmiş olsun diyorum.
İnsan sağlığının/hayatının söz konusu olduğu böylesine kritik bir halde dahi sosyal medya ortamında Baykal'ın yaşı, sportif kişiliği, "sol" görüşlü olması vs..'den yola çıkarak sözüm ona "espri" yapabilerek, ülkenin insanlıktan çıkma eşiğini biraz daha aşağıya çeken densizleri kınıyorum...