O büyük proje, adım adım uygulanıyor!
Beş yıl sonra yurda dönerek “Ergenekon Davası” nda yargılanan Bedrettin Dalan, duruşmada, “İddianameye öyle absürt şeyler yazmışlar ki... Almanya’nın en büyük hukukçusu inceledi, ‘Bu Türk hukuku, Alman hukuku, Amerikan hukuku değil. Guantanamo hukuku’ dedi. ‘Guantanamo hukuku nedir?’ diye sorduğumda ‘Düşman hukuku... Bunu sizinkiler bilmez, hazırlayanlara iyi öğretmişler’ dedi. Benim ülkemin hâkimleri böyle olmamalıydı. Kumpasın içindeydiler, zavallıydılar. Tamamen siyasi bir davadır” diye konuştu.
“Guantanamo hukuku” Amerikan hukukunun bir parçasıdır! Zaten Ergenekon, Balyoz ve Askeri Casusluk davalarının düğmesine 5 Kasım 2007’de Beyaz Saray’daki Bush-Erdoğan görüşmesinde basılmıştı. Yine soruşturmada görevlendirilen polislerin de Amerikalılar tarafından eğitildiği biliniyor.
* * *
Aslında, Türkiye’de askerlere ve aydınlara düşman hukuku uygulandığını söylemek için iddianameyi incelemeye de gerek yoktu. Yandaş basınla birlikte, öyle bir terör estiriliyordu ki, insanlar ilk anda kendilerini bile savunamıyordu! Sadece Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner’in tutuklanma sahnesini gözünüzün önüne getirin. Erzurum’dan gelen savcı, Cihaner’e nasıl düşmanca bakıyordu, hatırlıyor musunuz? Veya Kuddusi Okkır’ın zamanında tedavisine izin vermemek tam bir düşmanlık değil miydi? A’dan Z’ye bütün sanıklara düşmanca muamele edildi. Hatta düşmanlıktan da ileri bir kin ve nefretle hareket edildi. Savaşta esir alınan düşman subayına bile bu kadar çirkefçe davranılamazdı ama polislik, savcılık ve hâkimlik kadrolarına yerleştirilmiş insanlar, kendi vatandaşlarına bu kadar ağır bir saldırı yapabildiler. Fakat arkalarında “Delillendirin, savcı bulun, davayı açın” diyen Abdullah Gül ve “Bu davanın savcısıyım” diyen Tayyip Erdoğan, yani siyasi irade de vardı.
Dalan, “Ergenekon Davası Orta Doğu’yu şekillendirmek isteyen projenin bir parçasıdır. Paralel Yapı da bu projenin bir parçasıdır. 30 yıldır söylüyorum. Bu büyük projenin amacı, Türklüğü ve Müslümanlığı bitirmektir. ‘Türklüğe komplo kuruyorlar’ dedim. Bana ‘deli’ dediler. Keşke bugün haklı çıkmasaydım da ’deli’deselerdi” diye konuştu.
Şimdi İncirlik Üssü’nün IŞİD’le mücadele için ABD’nin kullanımına açılması da işte bu projenin aksamaması içindir. IŞİD’i kuran ve Müslümanların başına saran ABD’dir. IŞİD ile mücadele etmek bahanesi ile Orta Doğu’yu istediği gibi şekillendirmeye çalışıyor.
* * *
Siyasi iktidar, sonunda “millî orduya kumpas kuruldu” kabulüne kadar geldi ama kendilerini teslimiyetçi çizgiden kurtaramadılar ki, IŞİD’i kuran güce, Türkiye üzerinden saldırı yetkisi veriyor. IŞİD için Suriye’de toplananlar, zaten Batı ülkelerinde yaşayan ve sorun olarak görülen ve gerçekten sorunlu olan Müslüman gençler... Onları Suriye’de toplamakla hem Batı ülkelerinde eylem yapabilecek adam bırakmıyorlar hem de İslam ülkelerinde Müslümanı Müslümana kırdırıyorlar. Canları isterse Amerikan Hava Kuvvetleri de PKK’nın koordinat verdiği yerleri, yani Arap ve Türkmen köylerini bombalıyor.
Türkiye’de seçimler yapılmış ama milliyetçi partinin genel başkanı, “AKP’nin en uygun koalisyon partneri HDP’dir. Bu iki partinin toplam milletvekili sayısı 338 olup süreçle ilgili hedef ve politikaları hayata geçirmek için yeterlidir. AKP-CHP ortaklığının toplam oy oranı ise yüzde 65,82; milletvekili sayısı ise 390’dır. Bu da yeterli görülmüyorsa; tesis edilecek ortaklığa HDP de ilave edilmeli, toplamda yüzde 78,94 oy oranı ve 470 milletvekili sayısıyla üç partili bir koalisyon hükümeti derhal inşa edilmelidir. Böylelikle Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 7 Haziran öncesinde meydanlardan dillendirdiği ve talep ettiği 400 milletvekili aşılmış ve gerçekleşmiş olacaktır” diyor!
Projenin gereği de böyle değil mi zaten?