Nükleer de bir nevi "canlı bomba" olunca tabii…
Sinop ve Akkuyu'dan sonraki nükleer saldırı(!) mevkiinin İğneada olarak düşünüldüğünü açıklayan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Ali Rıza Alaboyun, "Nükleer enerji olmazsa olmaz" dedi.
Ha İğneada olmasa da olur yani!
O canım longoz ormanları ; Istranca olmasa da olur öyle mi!
Hamam ve Pedina'nın kuğuları olmasa da olur... Koruma altındaki o nadir balık türlerinin nesli tükense de olur, o çam kokusu olmasa da olur... Kıyıya vuran deniz kabukları olmayabilir pekala...
O sazanlar, kefaller, levrekler kovalasın sizi inşallah!
O yaban ördekleri kabusunuz olsun; uyku yüzü göremeyin!
Kimse size çağın gerisinde kalın, teknolojinin sunduğu "nimet(!)"lerden yararlanmayın demiyor ama bilmem farkında mısınız okunmuş fasulyeye bilim ödülü verilen bir ülkeyiz hâlâ! TÜBİTAK'ın başında Hayvanat Bahçesi Müdürü! Nobel bilim ödülü alan ilk ve tek Türk'e -o ne kadar milliyetperverliğinden her fırsatta Türkiye'ye, Türk Milleti'ne teşekkür etse de- "keşif" alanı açan ABD!
O gökdelenler, kuleler "rezidans"lar, "plaza"lar cila; doğru düzgün nohut oda bakla sofa bina inşa edemez hale geldik; ilk depremde yerle bir çoğu!
Maden ocağı işletemiyorsunuz maden; yerin altından üzerine çıkaramıyorsunuz kaynaklarınızı ama yoktan var edebileceksiniz demek;
Vay be!
Göçük üzerine göçüğe uğruyor insanlık; "kara elmas şehitlerinin" sayısını unuttuk artık!
Tablo buyken o reaktörleri, engelleme sistemlerini nasıl kuracaksınız; yakıtı korozyondan nasıl koruyacaksınız? Çevrelemeleri nasıl yapacaksınız?
A-aaaa, pardon! Siz yapmayacaktınız sahi değil mi!
Japonlar mı, Amerikalılar mı, Çinliler mi; hangisine layık görüldü bakir İğneada'yı kirletme şerefi!
Kurmayı bile beceremediğiniz santrali işleteceksiniz he mi!
Tam sizlikmiş! Canlı bomba gibi bir şey sonuçta nükleer santral de. Hani canlı bombayı patlamadığı sürece yakalayamıyorsunuz ya... Bu da öyle; patlamadığı sürece zarar vermiyor!
"Kafes"ten çıktık sonunda
Kafes, çok kısaca tarif etmek gerekirse;
"Her şey Türk için Türk'e göre Türk tarafından" değil de "Kanımız aksa da zafer İslam'ın"…
"Ey Türk titre ve kendine dön" değil de "Çağrımız İslam'da dirilişedir"…
"Bütün Türkler bir ordu, katılmayan kaçaktır; töremizde yazılı, harpten kaçan alçaktır" değil de "Müslümanlar küfre karşı tek yumruk"…
"Dökülen kan alınan can bizim, yıkılsın liberal kapitalizm" değil de "Allah'sız komünistler devlet sizden ne bekler"…
"Kapitalizmin insan yiyen gövdesi yok olmadıkça bozkurtların savaşı bitmeyecektir" yahut "İdam sehpasında söyledik düğün türküsü, yaşasın ırkımın turan ülküsü" değil de "Ülkücü gençlik ölecek, İslam güneşi sönmeyecek"…
Nasıl desem;
"Muhsin Başkan ekolü."
Ülkücü Hareket'teki bu "ekol"ler 'neden oldu, nasıl oldu'ya dair yazacak çok şey var aslında ama bir yandan da "Dursun" olunca aynı Kafes'in içinde, "Mustafa" olunca, "Kahraman" da sayılabilecekken pekala, "kahraman" olarak uyudukları gecenin sabahında hayata gözlerini "katil" olarak açan masumları var bugüne kadar hep yargısız infaz edilmiş bir mahallenin… Gözü yaşlı analar var, işkencedeki eşleri konuşsun diye işkence edilen kadınlar var, babasız kalan sonra baba saydığı ağabeylerini de babalarının yanına uğurlayan kız çocukları var, "derin ağabey"ler var, -Bizim Ocak'ta Atsız'la aşık olurdu gençler, Leyla'ları olmazdı Gökçen'di hepsinin "en güzel" sevgilisi Kafes'e kapatılan ülkücüler Niyazi Mısri'yle seviyorlar- ama yine de, vizyondayken ve izlemediyseniz hâlâ gidin Kafes'e mutlaka…
Ben, izlemeden önceki kaygılarımı haklı çıkaran birçok "detay"a rağmen çok ağladım. Türk Milliyetçilerinin kendi acılarına ağlamaya, içlerine oturan o paylaşamama yükünden kurtulmaya ne kadar ihtiyaçları olduğunu anladım.
Benim gittiğim gün, bana kesilen biletin üzerinde Kafes değil de Kara Bela yazıyordu, görevliyi uyardım yeni bilet kestirdim. Benim gibi yapan binlerce Türk Milliyetçisi sayesinde ilk haftasını salon sıkıntısına rağmen en çok izlenen ilk üç filmden biri olarak bitirdi Kafes. Kapalı gişe oynadı birçok ilde; bu -nihayetinde ticaret- yeni salonların açılmasını sağladı. Gösterim süresi uzadı. Sırf "ülkücülerin filmi gişe yapmasın" diye oynanan ucuz oyunları bozmak için Kafes'e gidin ve -izlemeden önce yazdığım gibi- "daha size ait olan" filmlerin çekilebilmesi için "vizyonu Tayyip Erdoğan'la özdeş olmayan yapımcılar"a da cesaret verin.