Nice Ramazan-ı Şeriflere...
Her şeyden önce, Ramazan-ı Şerif’in “bereketi” ile geldiğini, en azından bunu böyle düşünmek gerekiyor. Fakir fukaranın bile, yüzü gülüyor, iftar çadırları doluyor, minarelerde mahyalarla “güzel sözler”, “vecizeler” ve “ayetler” gökyüzünü anlamlandırıyor.
Gerçekten de, birbirinden anlamlı ve değerli sözler, benliğimizde adeta “derin” izler bırakıyor.
Bu arada her Cuma cep telefonlarımıza düşen mesajlar bile daha anlamlanıyor.
Hazreti Ömer’e ait olduğu kabul edilen “İnandığınız gibi yaşamazsanız, yaşadığınız gibi inanmaya başlarsınız” sözü bu yıl da yineleniyor.
Hele Ramazan-ı Şerif’te, böylesi anlamlı sözler, vecizeler, hadisler ve ayetler, bambaşka bir “tat” bir “ziyafet” veriyor.
Söz “tat” ve “ziyafet” ten açılmışken, Ramazan-ı Şerif’lerin bir başka güzel yanını da “toplu iftarlar” oluşturuyor.
Kimi iftar çadırlarında, kimi evindeki mütevazı sofrasında, kimi de lüks otel veya mekânlarda verilen iftarların gerçekten de tadına varılmıyor.
Başka bir yazımızda, kutsal iftar sofralarını anlatmamız icap ediyor. Eski Ramazanların özlemini çekenler belki “haklı” olmakla beraber, yaşanan mübarek günlerin “lezzeti” ve “bereketi” bol oluyor.
Ne var ki, madalyonun ters tarafında bulunan, “İslam dünyasının çektiği acıları” hiçbir zaman unutmamak bizlere düşüyor.
Bu arada, bütün dünyada özellikle Afrika’daki insanların büyük bölümünün açlık içinde kıvrandığını buna rağmen sözüm ona, hür ve müreffeh ülkelerin buna baktığını, göstermelik davranışlarında bulunduklarını da hatırlatmamız öne çıkıyor.
Ramazan-ı Şerif’in aslında, sırasıyla bireylerin, kurumların, vakıfların hatta devletlerin kendini gösterme yani özellikle yoksullara karşı ihsanda bulunma ayı olarak ta, dünyaya ışık saçıyor.
Dünyadaki gelir adaletsizliğine dikkatleri çekmek sanki bir görev oluyor. Her yıl rakamsal olarak dünya ekonomisinin daha da büyümesine rağmen, ancak ters orantılı olarak dünya coğrafyasında açlık ve yoksulluk artıyor.
Ne yazık ki, zenginlik az kişilerin cebine giriyor, adil bölüşülmüyor.
Buna rağmen, iftarla başlayıp, teravih namazı ve sahurla devam eden Ramazan-ı Şerif’te mahyalar gök kubbeyi, ayetler, hadisler ve vecizelerle süslüyor.
Kandiller yanarken, fakir-fukaradan en varlıklısına kadar, müminler, duaların eşliğinde hurma veya zeytin tanelerinin yanında, bir yudum su ile iftarı başlatıyor. Belki de Ramazan-ı Şerif’lerin en “manalı” taraflarından birini iftarlar, özellikle toplu sofralar teşkil ediyor. Gerçekten de, iftarlar dualarıyla, âdetleriyle, gıdalarıyla, heybetiyle “kutsal bir tören” i andırıyor.
Bu kargaşalı dünyada Ramazan-ı Şerif’in bütün insanlığa, hayırlara vesile olmasını da dilemek hepimize düşüyor.
Nice Ramazan-ı Şeriflere...