Nice bayramlara

Şükürler olsun ki, kutsal bir Kurban Bayramı’nın son günü, “bütün olumsuzluklara” rağmen yaşanıyor.
Her şeyden önce, idrak ettiğimiz, günlerin daha doğrusu bayramların değerini anlamamız ve yürekten kabul etmemiz öne geçiyor.
Özellikle, gerek Ramazan ve gerek Kurban Bayramlarının dini derinliklerinin yanı sıra, sosyal yönleri de hepimizi yakından ilgilendiriyor.
Kurban Bayramı’nın “kurban kesimi” yanı sıra en büyük özelliği, kutsal hac farizasının da bu zaman ve atmosferde eda edilmesi dolayısıyla “taçlanması” asırlardır sürüyor.
“Kutsal Topraklar” da, insanı sarıp sarmalayan ve asla unutulmayan izlenimler, bir ömür boyu hatırlanıyor.
Bu arada, yüce dinimiz icabı, her Kurban Bayramı’nda “hali-vakti yerinde olanların kurban kesmesi vacip” olmasını yanlış anlamamak gerekiyor.
Tabii ki, kurbanların cinsi, kişinin mal varlığıyla paralel olarak kendisi tarafından tespit ediliyor.
Müslümanlığın her safhasında olduğu gibi, hiçbir “zorlama”nın bahis konusu olmaması önemli bir özellik olarak ortaya çıkıyor.
Zaten, kurban etinin çoğunluğunun da öncelikle yoksullara ve işi-gücü bozuk olanlara dağıtılması ön görülüyor.
Kurban kesimine gelince, tabii her şeyden önce, ehil kişiler veya kasaplar tarafından ve elverişli ortamlarda yapılması şart oluyor.
Medyada yer alan ve hiç de hoş olmayan görüntülerden kimin sorumlu olması gerekli olduğu hâlâ, tam olarak belirlenmemiş bulunuyor.
Bu arada, “kurban kesimi”ni “hayvan katliamı” gibi görmek veya göstermek isteyenler gerçekten de yanılıyor.
Söz gelimi; nasıl ki, Hıristiyanlıkta Noel veya yılbaşlarında “hindi” kesip pişirip yemek varsa, Müslümanlıkta da hem de dinin bir vecibesi olarak koyun-kuzu veya sığır kesmenin hiç kimseyi “tedirgin” etmemesi bekleniyor.
Kaldı ki, son yıllarda kurbanlar artık “vekalet” verilerek, büyük kurum ve kuruluşlar tarafından usulünce ve hijyen koşullarda kestirilip, dağıtılıyor.
Özellikle, Kurban Bayramı’nın verdiği kutsal heyecanla, şehit ailelerinin ziyaret edildiği, yoksul yörelere gıda ve giyecek yardımı yağdığı biliniyor.
Ayrıca; ülkemizin terör ve afetlerden kurtulması için duaların yapıldığı mevlitlerin okunduğu haberleri
yayılıyor.
Kabir ve şehit ailelerinin ziyaretlerinde, dualar birbirine eklenirken, burukluk ve acı da birbirine karışıyor.
Zaten, milli ve dini bayramların değerini bilmek ve tam anlamıyla “samimiyet”le kavrayıp “candan” kutlamak icap ediyor.
“Ya Rabbim, aziz vatanımızı kem gözlerden, terör belasından, afetlerden koru, Türk milletine dayanacak güç ve sabır ihsan eyle”.
Yarın, Cumhuriyet Bayramı’nı “kazasız belasız” kutlanmasını da dilemek hepimize düşüyor.
Yüce ve anlamlı nice bayramlara.

Yazarın Diğer Yazıları