Neyin “usta”sı?
Tüm bir hafta ev taşınma telaşıyla geçti. Her üç yılda bir taşınan biri olarak, kendimi artık deneyimli sayıyordum ama anladım ki; her bir taşınma ayrı bir ömür törpüsü. Siz ne kadar planlı programlı olursanız olun, olay tamamen sizin dışınızda gelişiyor. Yapılması gerekenleri, gelip gidecek ustaları önceden ayarlamış, evde yapılacak birçok tamiratı, bağlantıları çok önceden başlatmış olsanız da, eski evdeki hesap yeni eve uymuyor.
Kayıtsız şartsız teslim
Bir nakliye şirketinin ellerine teslim olmanız gerekiyor ki , abartmıyorum, bu sizin hayatta geçeceğiniz en büyük sınavlardan biri. İşin doğası gereği, hızlı ve pratik hareket edilmesi gerektiği için, iyi niyetin fazla bir önemi yok. Bunu niye mi söylüyorum, dürüst ve iyi niyetli nakliyecim İsmail Bey’le tam bir buçuk günde eşyalarımı taşıyabildim de, onun için. Hem eski oturduğum, hem yeni taşındığım mahalle zıvanadan çıktı. Cumartesi gece yarısına kadar süren taşınma, üç kere gidip gelmek gibi pek de pratik olmayan bir sistem üzerine kurulu olduğu için bitmek bilmedi. Aynı “operasyon” pazar öğleden sonraya kadar sürdü. Bir ara her şeyi bırakıp kaçmayı
düşünmedim değil.
Ondan sonrası zaten “Alacakaranlık Kuşağı”. Yığılmış bir dolu elbise, kutu, vazo, çarşaf, öte beri, kap kacakla günlerce boğuşmanız gerekiyor. Evin içinde süren mücadele yetmezmiş gibi, evin dışındaki taşların da aynı süreçte değişiyor olması, bizde kaosun beklenenden uzun sürmesine neden oldu.
Usta ustayı beğenmezmiş...
Türkiye’deki “ustalık” konusunun da, tartışılması gereken bir durum olduğunun farkına vardım. Bir tartışma programı bile yapılabilir bu konuda. Bir işi icra edecek kişinin, bu konudaki yetkinliğinin nasıl denetlendiğini merak
ediyorum doğrusu. İnanın bu taşınma sürecinde, daha gelip de, işini layıkıyla yapıp giden kimse olmadı. Marangoz, elektrikçi, tenteci, döşemeci, perdeci, güvenlik sistemi kuran ne kadar “usta” varsa, hepsi de bir başka işi bozduğu gibi, kendi işini de tam anlamıyla yapamadı. Aldıkları ölçüler bile tutmadı, montaj yapmaya geldiklerinde çözülmesi gereken bir dolu problemle baş etmek zorunda kaldım.
Bir “usta” ya bir işi vermek demek, onun eksiksiz ve zamanında teslim etmesi demek olmalı ama böyle bir sistem olmadığı gibi, şikayet edebileceğiniz bir yer de yok. Kendi kendinize söylenmek dışında yapabileceğiniz şey; çaresizce yine aynı kişiye başvurmak.
Yıkılmadım ayaktayım!..
Neyse sizi yormayayım, bu büyük sınavın ardından yorgun düştüm ama ayaktayım. Hala “usta”larla düzeltilmesi gereken işleri kovalıyorum, bir yandan da çekmecelerimi düzeltiyorum. Bundan sonraki taşınmamı kısmetse yaşlılığımda, deniz kıyısında bir adaya giderken yapmayı düşünüyorum. Onda da yanıma fazla bir eşya almayı düşünmüyorum.