Neye yaradı...
Eşimiz, dostumuz, 15 yıldır -artık aslında onlarla da aile olduğumuz- okurlarımız, hiç ummadığımız kişiler/kurumlar -sağ olsunlar- önceki gece o aşağılık saldırının hedefi olduğumuz dakikadan bu yana arıyorlar, soruyorlar, ilgileniyorlar, yalnız olmadığımızı hissettirmeye çalışıyorlar.
Ama bir de -hani yangında ilk kurtarılması gereken önceliğinde- bu nevi bir hadisenin ardından yanımıza ilk koşması gerekenler var; sesini ilk duymayı, desteğini herkesten önce ve herkesten güçlü şekilde hissetmeyi umduklarımız... Ya da biz onlardan umudumuzu kessek dahi bunu yapması gerekenler...
"Deşifre olurum" diye mi, "çizik yerim", "fişlenirim", "kara listeye girerim" endişesiyle mi bilmem, garip bir şekilde sütre gerisinde duruyorlar.
Bu suskunluğu iradeleri üzerindeki ipoteğe bağlıyorum; prangalarına... Zira bu derece insanlıktan çıkmış olabileceklerine ihtimal vermek istemem.
İşte onlar için yazıyorum bugün; yine de, her şeye rağmen için için merak ediyorlardır belki diye...
***
Soruyorlarsa mesela kendi kendilerine;
-Bir şey var mı?
Kırık cam-kapı var.
Parçalanmış banko var.
Taşların çarptığı yerlerde ezik, çizik, bere var.
Başta çarşaf çarşaf kamera görüntüler; bir hayli delil var.
O görüntülerden yansıyan "ne yaptığını, neden yaptığını bilmezlik" hali yani "kullanışlı aptallık" var bolca.
***
Merak ediyorlarsa;
-Kim yapmış?
Bilmiyoruz.
-Tahmininiz de mi yok?
Yok.
Çünkü kim/kimler bu kadar alçak olabilir tahayyül edemiyoruz.
Kimselere konduramıyoruz. Kul hakkı büyük günah; kimse hakkında peşin hüküm verip, hem vebal almak, hem de ola ki iş içinde iş vardır tuzağa düşmek, kirli bir tezgâha gelmek istemiyoruz. Polisin incelemesini tamamlamasını bekliyoruz.
***
Hiç değilse üzerinde birlikte yaşadığımız ülkenin hali pür melalini idrak için içlerini kemiriyorsa şu soru;
-Neden?
Tabii en temizi "cinnet hali" deyip geçmek istiyor insan. Ama pusuda bekleyip, gözetleyip, sonrasında saldırıya geçtiklerine göre üzerinde düşünülmüş-taşınılmış, planlı, "organize" bir iş bu. Saldırganların çap beyanı olan hallerinden anlaşılan maşadan ibaretler; belli ki kendi dünyalarında "üst akıl" varsaydıkları birilerinin organizesi.
Böyle hesaplı kitaplı olunca bir "hedef" güdülmesi gerekiyor tabii...
Ama ne?
Susturmak için desen daha çok konuşturuyor...
Korkutmak için olsa garip bir cesarete bürünüyor insan böyle zamanlarda... "Can havli" diye bir şey var ya bütün gardını aldırıyor karşısına kim/ne çıkarsa!
15, 16, 17, 18'lerindeki, o üzerlerinden garibanlık akan zavallı çocukların sicillerini karartmak dışında neye yaradı şimdi bu sözde gözdağı?
Binamızın etrafını kuşatan polisler için birkaç tabak fazla koyduk dün yemek masamıza...
"Geçmiş olsun"a gelenler için birkaç demlik fazla çay demledik.
Ve devam ediyoruz işte cam kırıkları üzerinde de hafif yaralı, eh illa ki biraz buruk da olsa doğru bildiğimizi, vicdan süzgecimizden geçirip de yazmaya...
***
Ne güzel okurlarsınız siz
Milliyetçi Meslek Adamları Birliği'nden Musa Ertugan paylaşmış fotoğrafı... Nasıl güzel okurlarsınız siz böyle... Nasıl şanslı gazeteyiz biz...
***
Yazanı gerçekten muhatap almıyorum...
Türk Ordusu'na kumpas ortağı olan gazetelere "basın özgürdür susturulamaz" sahiplenmesi içine girenleri "Türk Milliyetçisi", bizi de, bize dair nasıl tükenmez bir kinleri olduğunun delili şu tiviti atanla aynı "taraf"taymışız gibi göstermeye çalışan bir grup aklı evvel utansın diye paylaşıyorum sadece...
***
Teşekkür...
İsim isim yazarsam bütün sütunu bu işe tahsis etmem gerekiyor ki sanırım pek uygun olmaz...
Bu ateşten günlerde yalnız olmadığımızı hissettiren herkese, özellikle dünyayı bambaşka ideolojik gözlüklerle okusak da vicdan da buluşabilmeyi başardığımız gazeteci arkadaşlarıma çok teşekkür ediyorum. Kendimizi "öz yurdunda garip" hissetmediğimiz nadir günlerden biriydi dün; sayenizde.