Nevruz’dan Türklere özgürlük kıvılcımları (22 Mart 2015)
Asırlar önce, Altaylardan doğan “Diriliş Günü” yaşanan bütün zorluklara, istilalara rağmen, Türk dünyasında, özgürlüğün müjdecisi ve yeni bir yıl olarak kutlanıyor.
Her ne kadar; Türkistan’da esaret, Kırım ve Karabağ’da istila, Irak’ın Kuzeyi’ndeki çatışmalarda can kaybı sürüyorsa da, Nevruz’un ateşinden “özgürlük” kıvılcımları saçılıyor.
Ne var ki, her şeyden önce ve her güçlüğe rağmen Kerkük, Musul, Telafer gibi Türk toprakları kurtuluşu bekliyor.
Yani; Asya’nın derinliklerinden, Adriyatik’in kıyılarına kadar “buruk” olsa da, “Nevruz Bayramı” heyecanı yaşanıyor.
Nevruz Bayramı’nın ruhu; Türk dünyasının acılar, fedakârlıklar ve kahramanlıklarla dolu geçmişini diri tutuyor.
Gök sancaklar el sancaklar
Aslında Nevruz, Cumhuriyet’le birlikte Anadolu’da daima yanan bir “ateş” Türk boylarına, Türk devletlerine bir “özgürlük” işareti kabul ediliyor.
Mustafa Kemal Atatürk’ün emriyle, Gök Sancaklar ve Al Sancaklarla süslü Nevruz törenleri yapıldığı hatırlanıyor.
Kütahya Mebusu Besim Atalay’ın “Ergenekon-Nevruz” adlı açıklaması Hakimiyet-i Milliye Gazetesi’nde; Türk Milletine şöyle anlatılıyor:
“Milletler her ne şekilde yaşarlarsa yaşasınlar, her nereye giderlerse
gitsinler, onların aralarında asırların söküp götüremediği birçok ananeler
vardır, töreler devam eder.
İşte Nevruz adı konmuş Ergenekon bayramı bu suretle pes-zinde halinde yaşamakta olan bir ananemizdir.
Yaklaşık olarak bundan 3 bin 500 yıl önce Türkler, Çinlilerle yaptıkları bir savaşta mağlup oluyor...
Yalnız 9 kahraman kurtulup, ıssız dağlara çekiliyor.
400 yıl kaldıktan sonra bir Bozkurt’un öncülüğünde oradan çıkıp, Çinlilerin üzerine çullanıyor ve Atalarının intikamını alıyor.
Dört asır kaldıkları yaylaya Ergenekon yani ” sonsuz vatan “ deniliyor...
Türkler, Ergenekon’dan Mart dokuzunda çıktıkları için (Güneş takvimine göre 22 Mart) her yıl Mart dokuzunda bayram yapılıyor.
Ateş yakılır, demir döğülür, kurt başlı bayrakları takdis edilirmiş...”
Ergenekon’dan önemli anlamlar çıkıyor.
Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk yıllarında Ergenekon-Nevruz bayramı resmi bayram olarak büyük törenlerle kutlanıyordu..
21 Mart 1925’te Ankara’da Ergenekon-Nevruz Bayramı’nda; Cumhurbaşkanı Mareşal Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün huzurunda yapılan bir resmi geçitte; Şanlı Türk Ordusu, “Gök Sancaklar, Al Sancaklar” , olduğu halde törene katılıyor.
23 Mart 1922 günü: Türkiye Büyük Millet Meclisi önünde ve Taşhan Meydan’ında yapılan Ergenekon-Nevruz Törenlerini; Hakimiyet-i Milliye Gazetesi’nin 24 Mart 1922 Günlü sayısında; “Resmi geçit dün bütün göğüsleri kabartacak derecede muntazam olmuştur” diye yazılıyor.
Nevruz belleklerden silinmek isteniyor
O an, en eski törelerimize uyarak, tüm askerlerimiz daha sabahtan şehir içinde harekete başlıyor.
Öğlen Meclis’te, bütün Mebuslar, Bakanlar dışarıda da binlerce kişi toplanır ve bayram heyecan içinde kutlanır.
Tabii ki, Nevruz’un Türk dünyasında yıllardan beri daha etkili ve anlamlı kutlandığını belirtmemiz icap ediyor.
Nitekim, 24 Mart 1919 tarihinde Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümet Başkanı Neriman Nerimanof’un Nevruz dolayısıyla Gazi Mustafa Kemal Paşa’ya çektiği kutlama telgrafı büyük değer taşıyor.
Özellikle, Türk devletlerinde büyük coşkuyla kutlanan Nevruz, aynı zamanda baharın müjdecisi olarak sayılıyor.
Türk dünyasının kutladığı Nevruz Bayramı ayni gün yapılan ve çoğu siyasi ağırlıklı gösterilerle karıştırmamak gerekiyor.
Üstelik, bu tip toplantılarda siyasi gövde hatta güç gösterileri yapılırken, ne yazık ki zaman zaman Türk devletini yeren konuşmalara yelteniliyor.
Türk milletinin belleklerinden silinmek istenen Nevruz’u sahiplenmenin o kadar kolay olmadığını bildirmenin zamanı bugün olmasa yarın geliyor.
Zira, Türkiye’yi yönetenlerin yıllardan beri yaptıkları tahribatın en büyüğü kendini Nevruz’da gösteriyor.
Türklerin esaretten kurtulduğu günün başlangıcı kabul edilen Nevruz’da, 90 yılını aşan Türkiye Cumhuriyeti’nin özgürlüğüne ve bağımsızlığına göz dikmenin elbette sorulacak hesabı bulunuyor.