Aydınlık ve refah vaat etmişlerdi… Oysa karanlık bir tablo içindeyiz.
Şaibeli referandum, Avrupa'nın bile kafasını karıştırdı. Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi'nin Türkiye'ye demokrasi liginde küme düşürtmesi bundandır. Derin kuşkular yaratan referandum sonuçları ülkemizi nerelere götürecek, ileride daha net göreceğiz. Avrupa, bitmeyen bir OHAL düzenini ve gazetecilerin patır patır hapse tıkılmalarını da anlayamıyor. OHAL kararlarını denetleyecek (Anayasa Mahkemesi dahil) hiçbir makam yok.
Terör nedeniyle Fransa'da da OHAL var ama orada terör konusunun dışında hiçbir karar çıkarılamaz. Bizde ise akla gelen‐gelmeyen her karar alınıyor, Anayasa Mahkemesi "Benim inceleme yetkim yok" diyor. O zaman bu mahkeme ne işe yarar ki?
Ülkemizde demokrasi askıda, insan hakları rafa kaldırılmış durumda… Bunu gören elin oğlu da bize küme düşürttü.
Şimdi "Hâkimler Savcılar Kurulu" seçilecek? Kurulun yarısını Cumhurbaşkanı, diğer yarısını da onun partisi seçecek. Yani hepsini Cumhurbaşkanı seçmiş olacak. İşte yargımız ve adaletimiz!
Rahmi Turan Sözcü
***
17 Nisan sürprizlerini merakla bekliyoruz
--------
Cumhurbaşkanı Erdoğan sadece kendisi için biçilen yeni rejim elbisesini hararetle halka kabul ettirmeye çalışırken birkaç temel propaganda hedefi belirlemişti. Bunların başında hayır oyu verenlerin terörist, hain, darbeci olduklarıydı.
İkinci temel propaganda malzemesi Avrupa'ya ayar vermekti. Bu propaganda sonunda milyonlarca seçmenin "Avrupa'ya tokat atıldığını sanarak" evet oyu verdiği anlaşılmıştı. Erdoğan Avrupa'ya her gün ayar verirken "Bekleyin" diyordu. "Hele şu 16 Nisan geçsin 17 Nisan gelsin, bu milletin attığı tokattan sonra asıl sürprizimiz gelecek." 16 Nisan'dan bu yana 10 günü aşkın süre geçti, sürpriz önce Avrupa'dan geldi, Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi Türkiye'yi siyasi denetim altına alma kararına vardı. Saray ve hükümet ise "Biz bu kararı tanımıyoruz, en hafif deyimle ayıptır diyoruz" dedi ama bir yaptırımdan da söz etmedi. Tam tersine üyelik işlemlerinin askıya alınması, anlaşmaların bozulması konusunda "itidalli" bir tutum izleneceğini açıkladı.
Peki ya sürprizimiz ne oldu?
Bunca hakarete uğrarken hâlâ bir sürpriz yapmayacak mıyız?
Can Ataklı Korkusuz
***
Yargısal aktivizm ve referandum
--------
Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan'ın, mahkemenin kuruluş yıldönümünde yaptığı konuşmada şöyle bir bölüm var:
"Anayasa koyucunun, lafzı, anlamı ve amacı bakımından açık bir şekilde düzenlediği kuralları yorum yoluyla değiştirmek esasen mahkeme eliyle Anayasa değişikliği yapmak anlamına gelir. Bunun da yargısal aktivizm ve meşruiyet tartışmasına yola açacağı her türlü izahtan varestedir."
Arslan, bu sözleriyle Anayasa Mahkemesi'nin hangi sınırlar içinde hareket edeceğini tarif ediyor.
(...)
Öte yandan YSK'nın referandumun kesin sonucunu ilan ettiği kararında da Başkan Sadi Güven'in açıklamasına göre şöyle bir bölüm var:
"Bireye tanınan hakkın güvenli şekilde kullanıldığının tespit edildiği hallerde, hakkın kullanılmasının korunmasına yönelik bir araç olan usul hükümlerinden birine aykırılığın, hakkın özünü ortadan kaldıracak şekilde yorumlanması mümkün değildir. Anayasal hakkını yükümlülüklere uygun olarak kullanan seçmenin oyunun geçerli sayılmamasının, yönetime katılma hakkının özünü ortadan kaldıracak bir sonuç yaratacağı açıktır."
Büyük Türk hukukçusu Cevdet Paşa'nın "Usul, esastan önce gelir" sözünü yüksek yargıçlara hatırlatacak değilim. Ancak YSK, bu gerekçeyle kanunun açık hükmüne bir yorum getiriyor ve referandumda kullanılan mühürsüz zarf ve pusulaların geçerli olduğuna karar veriyor. 298 sayılı kanunun 101. maddesinde şöyle açık bir ifade var: "Arkasında sandık kurulu mührü bulunmayan oy pusulaları geçerli değildir."
101. maddenin tümünü buraya aktarmak için yerim yetersiz ve gerek de yok. Ancak bu maddenin tümü okunduğunda kanun koyucunun, hangi oy pusulalarının geçerli, hangilerinin geçersiz sayılması gerektiğini açıklıkla kanuna yazdığı görülüyor.
Kanunda açıkça yazılmış bir ifadenin, yorum yoluyla değiştirilmesi, yok sayılması, Anayasa Mahkemesi Başkanı'nın dikkat çektiği durumu oluşturuyor: Yargısal aktivizm ve meşruiyet tartışması!
YSK'nın kesin sonucu ilan etmesinden itibaren artık referandum tamamlanmış durumda. Bu karar her ne kadar kanuna açıkça aykırı olsa da kesin. Belli ki kanun koyucu Meclis, günün birinde yüksek yargıçların kafa kafaya vererek kanunda açıkça yazılı bir ifadeyi yorumla değiştirebileceğini aklına bile getirmemiş.
Elimizde artık itiraza kapalı, kesinleşmiş bir referandum sonucu var ama bu sonuç referandumun "tartışmasız" olduğu anlamına da gelmiyor. YSK, bu kararıyla hem "evet" oyu verenlere hem de "hayır" oyu verenlere haksızlık etti. Uzun yıllar boyunca ilk kez tartışmalı bir referandum yapmış olduk.
Mehmet Y. Yılmaz Hürriyet
***
Avrupa Parlamentosu, Türkiye'yi yeniden gözetim altına aldı ve bu karara ülkeyi yönetenlerin tepkisi "karar siyasi" oldu. Siyasetçilerden oluşan Avrupa Parlamentosu'nun kararının ne olması bekleniyordu ki?
Orası mahkeme değil, siyasi bir kurum!
Yazgülü Aldoğan Posta
***
"AİHM"le korkutmak isteyenlere pabuç bırakmayın
-------
...Türkiye'de yalana dayanarak saltanat sürmek isteyen bir diktayı savunanlar, buna karşı koyanlar hakkında karalamak için söyleyecek hiçbir şey bulmasalar bile şunu diyebilirler:
- Evet, resmen, açıkça başvurmuyorlar ama el altından gammazlayarak, ihanetlerini sürdürüyorlar!
Yılarak, pısarak, sinerek bunları engellemenin olanağı yoktur.
Bunların üstesinden gelmenin tek yolu, diktaya karşı demokrasi mücadelesi verirken, anayasadan ve altında T.C'nin imzası bulunan uluslararası anlaşmalardan doğan hakkını kullanmakta olduğunu ve kullanmaya devam edeceğini yüksek sesle haykırmak ve asıl ihanetin demokrasinin yerine diktayı ikame etmek olduğunu tok sesle söylemektir.
Ali Sirmen Cumhuriyet