İsrail, ateşkesi bozdu ve Gazzelileri katletmeye kaldığı yerden devam ediyor.
Önce gazetelerden aldığım şu son 14 günlük haberleri bir okur musunuz?
“Cehennemin kapıları açıldı.” diyerek ateşkesi bozup tekrar soykırıma başlayan İsrail, cenaze törenine uçaklarla bomba yağdırdı. Hastaneler ceset doldu.”
“İsrail ordusu son 48 saatte Suriye ve Lübnan’da da 200 hedefe saldırdı.
ABD ise İsrail’e destek için Yemen’in liman şehri Hudeyde, Husilerin merkezi Saada, Marib ve El Cevf vilayetlerini bombaladı.”
“Katil İsrail kana doymuyor. Gazze’nin güneyi gece boyunca bombalandı. Özellikle sivillerin kaldığı çadırlar hedef alındı. Hastane ve ambulanslar vuruldu.”
“İsrail, hem sürüyor, hem öldürüyor.”
“450’ye yakın Filistinliyi sahurda katlettiler. Ölenlerin 150’si çocuktu. Cesetler hastanede üst üste yığıldı.”
“Soykırımcılar Filistin halkını ‘Göç etmezseniz öleceksiniz.’ diyerek tehdit etti.”
“10’dan fazla Hamas yetkilisi aileleriyle birlikte öldürüldü.”
İsrail basını haberi: “İftar ve sahurda toplandıkları için Ramazan’da Gazzelileri öldürmek daha kolay oluyor.”
“Gazzeli bir yetkili haykırıyor: ‘Enkaz altındaki insanların seslerini duyuyoruz; ve onları kurtaramıyoruz.”
“Gazze halkı mübarek Ramazan Bayramına bombardıman altında giriyor.”
Evet, sevgili okuyucular, insanın yüreklerini dağlayan şu olanlara bakın;
Sözüm ona 21. Yüzyıl gibi modern çağdayız fakat 18 aydan beri insanlık tarihinin başlangıcından bugüne kadar nice Firavunlarda, Neronlarda görülmemiş bir insan katliamı yapılıyor ve dünya seyrediyor.
Konuya girmeden önce hemen şunu söyleyelim.
Biz, 19 Ocak’ta yürürlüğe giren, ateşkes anlaşması yapıldığında, bunun bir barış anlaşması olmadığını adı üzerinde sadece ateşin kesildiği ve esirlerin takas edileceği bir anlaşma olduğunu, gönül arzu etmez ama İsrail’in bunu her an bozabileceğini, onlara güvenilmemesi gerektiğini yazmıştık.
Bu böyle olmasına rağmen bizim hükümet yağcısı gazete yazarları koro halinde, “İsrail’in batağa saplandığı, planlarının bozulduğu, İsrail’in rezil olduğu, Hamaslılar’ın zafer kazandığı” gibi hamasi nutuklar atan makalelerle insanımızı aldattılar, oyaladılar. Sözüm ona katliam bitti ve hükümetimizin de bunda payı var.
Ateşkes olunca Başkan Erdoğan da “Gazze’yi yeniden inşa edeceğiz.” diye demeçler vermeye başlamıştı.
O günlerde, bakalım ne olacak diye, böyle zafer çığlıkları atan otuzdan fazla yalaka yazarlarımızın makalelerini bir kenara arşivlemiştim.
Şimdi o yazılarınızı suratınıza çarpayım mı, isminizi sayayım mı? Kalemlerini Müslüman kanı üzerinden kiraya veren zavallılar…
Başından beri yazıyoruz: Gazze denilen yer, yıllardan beri İsrail tarafından karadan, denizden ve havadan dünyaya kapatılan, 10 kilometre genişliğinde 42 kilometre uzunluğunda, elektriği, suyu kesilmiş, aç, susuz, 2 milyon 300 bin insanın yaşadığı dünyanın en büyük açık hava hapishanesidir.
İsrail, bunların her şeyini kontrol ediyor. Hamas da kesinlikle İsrail’in kontrolünde bir gruptur ve onları Ürdün üzerinden finanse etmektedir.
Bir devlet, girişini çıkışını, yediğini içtiğini hâsılı her şeyini kontrol ettiği bir halkla savaşamaz. Bu bir savaş değildir. Fevkalade bir gelişme olmadıktan sonra zavallı Hamas nasıl zafer kazanacak.
Kuş kadar aklınız varsa düşünsenize bir kere; İsrail, aylardan beri on binlerce ton bomba atıyor. Bombaları bitince ABD’den tekrar tonlarca bombalar, füzeler getirtiyor, tekrar atıyor.
Yani bir tarafta küçücük bir Hamas grubu, diğer tarafta dünyanın en gelişmiş imkânlara sahip İsrail devleti ve arkasında dünyanın en büyük devleti ABD… Bırakın Hamas’ı, İsrail şu anda Yemen’le savaşmıyor mu? Lübnan ve Suriye’de Hizbullah’la savaşmıyor mu? İran’a kafa tutmuyor mu? Siz hâlâ Hamas’ın zafer kazandığından bahsediyorsunuz.
İsrailli esirlerin Gazze’ye kaçırılmasına taktik icabı bizzat İsrail’in yardım ettiğini duymadınız mı? Kurtarılmalarının ise dünya kamuoyuna karşı bir bahane olduğunu, asıl amacın Gazzelilerin sürülerek oranın işgal edilmesi olduğunu hâlâ anlayamadınız mı?
Bunları yazdık; bu savaş İsrail tarafından Hamas tahrik ettirilerek başlattırılmıştır. 1948 ve öncesinden beri bölgede yayılan İsrail’in amacı; kendisi en az zayiatla kontrolü altındaki Gazze’yi yıkıp, halkını sürüp bu bölgeye de yayılmaktır. Savaş, İsrail’in planladığı gibi başlamış ve aynı planla devam etmektedir.
Yoksa siz, maaşlı kalemler olarak;
Hükümete yalakalık yapıyoruz diye dünyada eşi benzeri görülmedik bu kadın ve çocuk katliamına dolaylı olarak destek olduğunuzun farkında değil misiniz?
Sizin ağababalarınız, böyle istiyor diye neden, kötülüğün üstünü örtüyorsunuz? Siz nasıl insansınız, siz nasıl Müslümansınız? Siz, apaçık Kur’an’ın “İyiliği emret, kötülükten men et” kuralına aykırı davranmıyor musunuz?
Şimdi saf saf diyeceksiniz ki, işte biz İsrail’in ve Yahudilerin aleyhine şu kadar yazı yazdık.
Onun yetmeyeceğini? Onun da halkı oyalamaktan başka bir şey olmadığını, bilmiyor musunuz? Nefsimi elinde tutan Yüce Allah’a yemin ederim ki, siz hükümetin yaptığı gibi Türk milletini oyalamaktan başka bir şey yapmıyorsunuz.
Bazılarınızın isimlerinizin başında Prof. unvanı da bulunurken, Türkiye’nin aydını havalarında köşelere oturmuşsunuz da;
Siz, başka bir ülkede yapılan zulmün durdurulmasının yolunun diğer devletlerin baskılarından geçeceğini bilmiyor musunuz?
Siz, dünya halkları ayaklanmışken, Ortodoks Musevilerin ve Hristiyanlığın temsilcilerini dahi zulme karşı bas bas bağırdığı bir zamanda, bu hükümetin başından beri sadece kınamakla Türk milletini oyaladığını bilmiyor musunuz?
Siz, şehit İsmail Haniye’nin hâlâ kulaklarımda çınlayan “Bize yardımcı olacaksanız, hükümetlere baskı yapın da onlar da İsrail’e baskı yapsınlar.” sözünü duymadınız mı?
Siz, Hz. Ömer’in “Ben yanlış işler yaparsam ne yaparsınız? dediğinde cemaatten birinin çıkıp “Seni kılıcımızla doğrulturuz. Ya Ömer!” dediğini bilmiyor musunuz? Neden, elinde yetki olan hükümete baskı yapmıyorsunuz?
- Ne yapmamız gerek? demeyin. Bakın, siz bilmiyorsanız ben hatırlatayım:
Böyle bir durumda İsrail’i durdurmanın yolu şunlardan geçmez mi?
Bir: Taa Güney Amerika’daki Hristiyan Kolombiya Devleti aylar önce İsrail Büyükelçisini ülkesinden kovmuştur.
Biz de kovamaz mıyız?
İki: Kolombiya, Şili, Honduras, Güney Afrika, Çad, Ürdün, Bahreyn gibi ülkeler İsrail’le diplomatik ilişkilerini kesmek veya gözden geçirmek adına Tel Aviv Büyükelçilerini geri çekmişlerdir.
Bizde de, o günlerde göstermelik olsa gerek, Tel Aviv’deki Türkiye Büyükelçisi “İstişarelerde bulunmak için” denilerek Ankara’ya çağrılmıştı. Hâlâ Ankara’da mı bilmiyorum ama,
Bu, büyükelçimizin insan katliamı durduruluncaya kadar Ankara’ya çekildiği ilan edilemez mi?
Üç: Endonezya, Malezya, Pakistan ve hatta Bolivya, Nikaragua gibi ülkeler dahi İsrail’le diplomatik ilişkilerini askıya almış ve kesmişken, aylardan beri Müslümanları yakan, bebekleri öldüren 9,5 milyonluk bir ülkeyle hâlâ ilişkilerin devam ettirilmesi ne demek oluyor?
Biz de İsrail’le olan diplomatik ilişkilerimizi tümüyle kesemez miyiz yahut askıya alamaz mıyız?
Dört: Savaşın başladığı aylarda taa Güney Amerika’daki Brezilya Devleti Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyine “ateşkes sağlanması” yönünde karar taslağı sunmuştu.
Şimdi de biz sunamaz mıyız? Yahut barış gücü kurulmasını teklifi edemez miyiz?
Beş: Yıllardan beri İsrail’le yapılan onlarca ticari anlaşma, Müslüman kanı oluk oluk akıtılırken halen yürürlüktedir.
Bunlar iptal edilemez mi yahut askıya alınamaz mı?
Altı: Katliamlar durdurulana kadar İsrail’e hava, deniz ve kara sahalarımızı kapatamaz mıyız?
Yedi: İsrail’i İran saldırılarından korumak için kurulduğu iddia edilen Malatya’daki kürecik üssü kapatılamaz mı?
Sekiz: İsrail’le ekonomik abluka uygulanamaz mı ve hükümetini zor durumda bırakacak İsrail mallarına karşı vergi konması ve sair ekonomik yaptırımlar uygulanamaz mı?
Dokuz: Çifte vatandaş olarak Türkiye’den gidip İsrail’de savaşanlar olduğu söyleniyor, bunlara karşı ve diğer İsrail vatandaşlarına karşı vize verilmemesine karar verilemez mi?
On: Devlet yetkililerinin oturup karar vereceği daha birçok ekonomik, siyasi ve askeri kararlar alınıp hayata geçirilemez mi?
Haydi, şimdi hepiniz birden hükümete puan olsun diye koro halinde Hamas’ın zafer kazandığını yazdığınız gibi bunları da yazsanız ya, haykırsanız ya!
Şunu bilin ki, eğer siz bu mazlum insanların kurtulmaları için hükümete bu yönde toplu olarak baskı yaparsanız, bunun mutlaka bir sonucu olacaktır. Yaptırımlar için devletimizin ve iktidarın eli güçlenmiş olacaktır.
Bakın kıymetli okuyucular, yukarıda sayılanlardan sadece ekonomik olanları uygulansa ve bunu Ortadoğu’daki İslam ülkelerinin sadece bir kaçı uygulasa İthalatı kesilen İsrail halkı açlıkla karşı karşıya kalır ve Netanyahu da zulmü durdurmaya mecbur olur.
Evet, bunları yapmayan Hükümet de milletin gazını almak için altı ayda bir yürüyüş yaptırıyor, bazı İsrail ürünlerini boykot ettiriyor, arada bir de, “Zalim İsrail, katil Netanyahu” laflarıyla durumu oyalıyor.
Bakın iyi niyetli samimi insanımıza sesleniyorum! Bunlar bizi aldatıyorlar, bunlar samimi değil. Bunlar ikiyüzlülük ediyorlar.
Daha babalarımızın, dedelerimizin yaşadığı dün gibi zamanda Türklerin hâkimiyetinde huzur içinde yaşanan bölgede şu olanlara bakın.
Aylardan beri “Ticareti kesin” feryadı haykırılmasına rağmen, göstermelik birkaç kalem dışında İsrail’le ticaretin devam ettirildiği bilinmiyor mu?
Biz savaş yapın demiyoruz ama en azından yukarıda sıraladığımız icraatlarla İsrail’in durdurulabileceği bilinmiyor mu?
Ana muhalefetin bu konudaki tutumu da yürekler acısıdır ki, Hamas grubuna terörist gözüyle bakılmaktadır. Hâlbuki hernekadar İsrail tarafından kontrol edilse de Hamas, binyıllardan beri bölgede yaşayan halkın ülkesini ve topraklarını savunmak için kurduğu bir teşkilattır.
Muhalif yazarlardan sadece aşırı sol dediğimiz kesimin yazarları eskiden beri mazlum Filistin halkının yanındadırlar ve kalemleriyle hükümete baskı yapmaya çalışmaktadırlar.
Yunan vatandaşlarından bile sosyalist ve komünist görüşlü bazı insanların, İsrail’e erzak götüren ticaret gemilerini Atina’nın Pire limanına uğradığında limanda protesto ederek oradan kovduklarını duymadınız mı?
Avrupa’nın bir başkentinde 50’li yaşlarda batılı bir kadının, “Bebekler öldürülmesin, çocuklar öldürülmesin!” diye şehrin meydanında ağlayarak, haykırarak kendini yerden yere attığını duymadınız mı?
ABD Hava Kuvvetlerinde aktif görev yapan bir askerin, İsrail'in Washington Büyükelçiliği önünde "Artık soykırıma iştirak etmeyeceğim." dedikten sonra başından aşağı benzin dökerek kendisini ateşe verdiğini ve nefesi kesilene kadar da "Filistin'e özgürlük!" diye bağırdığını duymadınız mı?
Akp’nin kurucularından Cüneyt Zapsu’nun dahi, zulme başkaldırdığını, iktidara sitem ettiğini ve binlerce ölümden başka Gazze’deki binaların sadece yüzde ikisi ayakta diye kahrolduğunu duymadınız mı?
“Netanyahu’nun, ‘Evleri, çadırları yıkın! Elinizdeki her şeyle bombalayın!” emri üzerine;
Güneye gidin diyorlar, orada bombalıyorlar; kuzeye gidin diyorlar, orada bombalıyorlar; halk çadırlara sığınıyor, orada bombalıyorlar; cenaze kaldırmak için toplanıyorlar, orada bombalıyorlar; ambulansla taşıyorlar, orada bombalıyorlar; hastaneye düşüyorlar, orada bombalıyorlar; sahura kalkıyorlar, orada bombalıyorlar; iftar yapıyorlar, orada bombalıyorlar;
Hasılı, insanın nefes aldığı her yeri bombalıyorlar da bombalıyorlar.
Sonuç, İsrail ve ABD, Gazze’yi 9 şiddetinde deprem olmuş gibi yakıp yıkmış ve 65 binden fazla insanı katletmiş ve katletmeye devam ediyor.
Bu, insan ve Müslüman katliamına karşı iktidar, telefon trafiği, mekik diplomasisi derken günahsız bebekler uçaktan atılan bombalarla parçalanırken, BM nezdinde yapılan bir teşebbüsten ve Gazze’ye gönderilen birkaç kamyon yardımdan başka somut ve elle tutulur fazla bir şey yapılmıyor.
Bugünlerde Dışişleri Bakanı Fidan, ABD’de görüşmelerde bulunmakta ve Erdoğan için yeni göreve gelen dostu Trump’tan ABD’de görüşme için randevu talep edilmektedir.
Sevgili dostlar, lütfen uyanalım. Yıllardan beri Müslümanların tepesine bomba yağdıran bir devletin yetkilileriyle dost olunur mu?
Yoksa ona “Bu zulme destek olmayın, akan kana siz de ortaksınız.” diye, karşı mı durulur? Devlet olarak bazı yaptırımlara mı girişilir?
Yazacak o kadar çok şey var ki, ne diyelim; şu mübarek Bayram sabahı dahi zalimlerin bombalar yağdırdığını ve 20 Gazzeli’nin öldürüldüğünü doydum ki, mazlumların feryadı arş-ı âlâ’ya yükselirken Yüce Allah’tan da dilerim ki, dünyadaki bu zulmü yapanlar da, destek olanlar da, destek olanları destekleyenler de ıslah olsunlar, ıslah olmazlarsa kahru perişan olsunlar inşallah.