Nerede bu Cumhuriyet'in savcıları?

Üç müptezel yahut bir meczup öyle dedi diye öyle olacak değil;

Bu yüzden "Atatürk öyle değildi, böyleydi" diye savunmaya kalkmak bile "sanık" sandalyesine oturtup "yargılatmanın parçası olmak" onu bir yerde...

Oysa, Atatürk değil, bizzat bu reziller oturmalı o sandalyede.

Oturmalı ve kanunlarda öngörülen en ağır bedel ne ise o ödetilmeli kendilerine;

Gözlerinin yaşlarına bakmadan.

***

Kronik nefreti "iddia" yerine koyup da aksini kanıtlamaya kalkışmak da, genetik şuursuzluğu "bilgi" kabul edip de yanlışlığını iddia etmek de emin olun şu birkaç gündür savrulan hakaretlerden de büyük hakaret Atatürk'e!

Hangi derin, hangi balçıklı, hangi irinli çukur olursa olsun mümkün değil onun adını kirletmesi;

Asla düşmez çünkü o seviyeye!

Öyle yüksekte ki; hiçbir alçaklık erişemez olduğu yere.

Dolayısıyla...

Ciddi ciddi tarihi izahatlar filan verecek değilim.

Şunu sorup geçeceğim:

Cumhuriyet'in savcıları nerede?

***

Mustafa Armağan'ı Atatürk düşmanlığı mı kurtardı?

--------

Öyle bir iklim oluştu ki; Zaman gazetesinin önünden geçen bile "FETÖ'cü" ilan edilecek neredeyse...

Eskaza selam veren herkes potansiyel darbeci, potansiyel terörist...

Lakin ne hikmetse, yıllarca Zaman gazetesinde yazan, "FETÖ yapılanması" olduğu iddia edilen Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı'nda yöneticilik yapan Mustafa Armağan'a "gözünün üstünde kaşın var" bile demiyor kimse!

El bebek gül bebek...

Maksadını da aşmasın yazdıklarım; kimse için "tut, tut, tut" yapıyor, hedef göstermeye çalışıyor değilim;

Herkes için "adalet" dileğim.

Lakin...

Yemin etse inanmayacağımız isimler misal düne kadar meslek hayatını "FETÖ"nün kumpaslarını açığa çıkarmaya adayanlar, ne olduğunu, nasıl olduğunu anlayamadan kendilerini bu çuvalın içinde bulurken, Gülen'in "Kozadan Kelebeğe" dönüşünü, "Diyaloğa Adanmış Hayat"ını yazan, Cumhurbaşkanı Erdoğan "Haşhaşiler" benzetmesini yaptığı vakit "Hizmet hareketine Haşhaşi demek hakkaniyetle bağdaşmaz" diye kripto filan değil açık seçik arkalarında duran Armağan'ın "dokunulmazlığının" da bir kaynağı olmalı değil mi?

Şeytanın sor dediği:

Bu "dokunulmazlığın" kaynağı, Atatürk ve silah arkadaşları, Cumhuriyet'in kurucuları hakkında yürüttüğü amansız olumsuz propaganda olabilir mi!

***

Cevap ver ey meczup

--------

Atatürk'ün hilafeti yıkmak üzere İngilizlerle anlaştığını, Yunan ordusunun da bu plan dahilinde Anadolu'ya girdiğini iddia eden meczup cevap ver:

Şimdi "ecdad" diye iade-i itibar kazandırmaya çalıştığın o hain şeyhülislam ve şeyhler neden Yunan ordusunu "Hilafet Ordusu" ilan edip "haç"a tutundu o zaman?

Madem bu bir "İngiliz oyunu"ydu;

Ne diye memleketin en önemli bürokratlarını, aydınlarını, yazarlarını, alimlerini İngilizlerle bir olup Malta sürgününe yolladılar?

***

Hiç ders almamışlar

-------

Haftalardır, referandumda "hayır" dediği kayda giren -bir de girmeyenler var muhtemelen- yüzde 49'un 2019'daki adayının kim olması, nasıl bir profil olması gerektiği tartışılıyor.

Aslında olmaması gerekiyor.

Yanlış okumadınız;

Yüzde 49'un temsilcisi olarak çıkacak bir adayın olmaması gerekiyor.

2019'da iki adaylı bir yarıştan ziyade; seçimi ikinci tura taşıyacak çok adaylı bir yarış lazım Türkiye'ye!

Bunu görmemek, 2014'teki Cumhurbaşkanlığı seçiminden ve "çatı" garabetinden hiç mi hiç ders almamış olmak demektir.

***

Döne döne...

-----

Referandumdan önce organize biçimde tırmandırılan Avrupa karşıtlığı, Avrupa düşmanlığı, meydanları çınlatan o "saygısız"lar, "iki yüzlü"ler, "sen kimsin"ler, "kimsin ya"lar gitti.

Yerine, sözde posta koydukları, sözde çıkmak istedikleri, sözde kafa tuttukları AB onuruna yayımlanan "Tarihi, coğrafi ve kültürel olarak yüzyıllardır Avrupa'nın bir parçası olan ülkemiz, stratejik hedef olarak gördüğü AB üyelik sürecini, karşılıklı saygı, eşitlik ve kazan-kazan anlayışı çerçevesinde devam ettirmek arzusundadır" mesajı geldi.

Böyle dönmek görülmedi.

Yazarın Diğer Yazıları