Neden kaybettik diye sorabilseler!

Bugün muhalefetin adayı Ekrem İmamoğlu'nun İstanbul Belediye Başkanlığı -muhtemelen- ilan edilir. Hayırlı olsun. Oylar yeniden sayılacak. Seçim yenilenecek!" diyen halk nazarında bitmiştir. Despotlukla seçimi almak isteneceği açıktır. Bu vaziyet (kelimeyi, bilenler, "vaz'-ı yed" olarak da okuyabilirler!) "ebedî şefliğin" de ilanıdır. Bundan sonra seçimler göstermelik olacak, "Muktedir" istediği zaman seçim yapacak ve kazanacaktır. Muktedirlerin nasıl seçim kazandıklarına Orta Asya'da şahit oldum. Geçmişte yeri geldikçe yazdım. O muktedirlerden biri, halkı tarafından seviliyor da üstelik. Onu biliyorsunuz. Yakın zamanda başkanlığı -güya- bıraktı!

R. T. Erdoğan ve etrafının "Yüksek Seçim Kurulu ne derse o!" demeleri beni işkillendiriyor. Önceki gün, Ak Parti ekâbirinden iki kişinin YSK'ya gidip bir saat kalmaları, bir şeyler mi dönüyor, sorusunu akla getiriyor.

Ne kadar acı... "İslâmcı parti"nin baskısından, hilesinden çekiniyor insanlar. İstanbul'da sayım isteyen Ak Partililer, oy pusulalarının nöbetini tutan ise muhalefet! Bu saatten sonra Ak Parti tarafı ne yaparsa yapsın, hiçbir surette inandırıcı olamayacaktır. Hatta bir ayak oyunuyla seçimi yeniletmeye kalksa tümden kaybedecektir. Halk, hakkın teslim edilmemesine öfkelenecek ve bundan sonra Ak Parti'nin "inişini" hızlandıracak, tekrarlanacak bir seçimde, açık arayla kaybettirecektir.

Yukarıda belirttiğim gibi, "ebedî şeflik"se maksat, bu Türkiye'nin çöküşü demektir. Ortadoğu ülkesi de olsak, Cumhuriyet döneminde atılan temel, ne kadar sarsılırsa sarsılsın, sağlamdır. Bir yerde, bu temeli sökmeye kalkışanlar, çöken binanın altında kalırlar!

Ak Parti, seçim yenilgisini kendisi için bir ikaz kabul etmeli, "Nerede hata yaptık?" diye düşünmeli, halkı memnun edecek icraata imza atmalıdır. Türkiye'de yaşayan 82 milyon insanın birbirine üstünlüğü olmadığını bir idrak etseler! Hz. Peygamber'in "Veda Hutbesi" başuçlarında olmalıdır. Okudukça kendi eksikliklerini, İslâm'ın umdelerinden nasıl uzaklaştıklarını, üstelik İslâm'ı kullanarak insanları nasıl aldattıklarını görecekler; akraba taallukatı öne çıkardıkları, Cahiliye Devri özlemi çektikleri için kaybetmeye mahkûm olduklarını anlayacaklardır.

Ne zamandır benim bu yazdıklarımı, kendi adamları da kıyısından ucundan yazıyorlar.

Mehmet Metiner, Allah var, "Reis" dedi başka bir şey demedi! Bu dönem üstelik milletvekili de yapılmadı. Öyle bir savunma ki, "Reis'e laf edenin ağzını yırtarım! Siperi benim. Aha açtım göğsümü! Sıkacaksanız bana sıkın!" demeye gelen yazılar yazdı. Satır aralarına, kendi hatalarını da sıkıştırmayı ihmal etmedi. "Şimdi muhasebe vaktidir" yazısından:

"Kimsesizlerin kimsesi olmak için yola çıkan Reis'in o Ak misyonu kimsesizlerin ve garip gurabaların hatırlanmadığı bir kibirli anlayışa kurban edilmiş... / AK Parti'nin aile partisine dönüştürülmesine duyulan haklı tepki. / Bir ilde ve ilçede kurum amirleri bir vekilin, bir belediye başkanının veya teşkilat başkanının yakınlarıyla doldurulmuşsa, AK Parti adına hasbilikle çalışanlar tepki duymazlar mı, halk buna bakıp gönül koymaz mı?" (Star, 6 Nisan 2019).

Sevgili Mehmet! Baş neyse peşinden gelen de odur! "Muhasebe"ne keşke "Saray"dan başlasaydın.

"Hak şerleri hayreyler.../ Mevlâ görelim neyler..."

Yazarın Diğer Yazıları