Neden icap etti?
İlk gençlik yıllarımızda, "Dönmeler", "Yahudiler", "Masonlar" denilince gözlerimiz fal taşı gibi açılırdı. Üç grup da birbiriyle iç içeydi. Birbirinden çıkmaydı. Muhakkak "tehlikeli" idi.
Bir zaman Masonlar üzerine yazmıştım, Bizzat bana cevap vermişlerdi. Üstelik edepli dil kullanmışlar ve sormak istediğinizi sorun, demişlerdi. Sonra düşündüm: Keşke açık olsalar. Gizlilik insanı ürkütüyor.
"Dönme" (avdetî) Sabetay Sevi'nin yolunu takip eden, dışı Müslüman içi Yahudi olanlara denir. 12 Eylül öncesi, Abdi İpekçi'nin öldürüldüğü günlerde "Dönmeler" çok tartışılmıştı. A. İpekçi Milliyet gazetesinin genel yayın müdürüydü. "Dönme" olduğu yazılıp söylendi.
Prof. Dr. Yalçın Küçük kafayı dönmelere takmış. Mum ışığıyla "dönme" arıyor. Kitaplarının hiçbirine itibar etmedim ve hiçbirini okumadım.
Dönme de olur, Yahudi de olur, Mason da olur. Ülke aleyhine gizli bir faaliyetleri varsa, elbette söyleyecek sözünüz de vardır.
Yahudiler için de, hesabı şöyle, hesabı böyle denmiştir. Millî Mücadele döneminde diğer gayrimüslimlerden farklı olarak ülke bütünlüğünü savunduklarını biliyoruz.
"İsrail'in uydusu ABD" diye yazıyorsunuz, diyeceksiniz. Biz burada açıkladıkları hedeflerini ve politikalarını tenkit ediyoruz. İnsanı "Yahudi" olduğu için yargılamıyoruz.
"Dönme" olduğu için de yargılamayacağız, Mason olduğu için de...
Türkiye'de neler oluyor, siz neler yazıyorsunuz, diyeceksiniz. Haklısınız. Ancak, Türkiye'nin bugünkü vaziyetiyle bağlantılı yazdıklarım.
Hafta içinde "Dönmeler-Yahudiler-Masonlar"la ilgili bir köşe yazısı dikkatimi çekti.
Yazının bir yerinde şöyle deniyor:
"En meşhur ve etkili isimlere sahip oldukları halde bütün bunları gizleyebilmek elbette çok büyük bir başarıdır. Mesela Yalçın Küçük gibi araştırmacılar yazdıkları eserlerde Sabetaycıları tespit edip deşifre ettiği halde nasıl oluyor da M. Kamâl gibi en önemli şahsiyetlerden bahsedemiyor? Etrafında dönüp ima etmek; fakat ismini söyleyememek nasıl bir iştir?" (Vehbi Kara, "Dönmeler Sabetaycılar Kısaca Gizli Yahudiler", Yeni Akit, 14 Şubat 2018).
Yukarıdaki alıntıda ne dikkatinizi çekti?
1. M. Kamâl, 2. M. Kamâl'ın Sabetaycılığının (dönmeliğinin) iması.
Yazar, burada ya kanundan kaçmak, ya da Mustafa Kemal Atatürk'ün bir ara, uydurukçaya merak sardığı sırada kullandığı "Kamâl" ismine atıfta bulunarak Millî Mücadele liderini tahfif etmek için "M. Kamâl" demiştir.
M. Kemal Atatürk, soyadı kanununa kadar "Gazi M. Kemal" imzasını kullandı. Soyadı kanunundan sonra sadece "Kemal" adını ilk adı olarak kullanmaya başladı. Dilin sadeleştirilmesinde, kısa bir süre aşırıya gidildiği sıra "Kemal" yerine "Kamâl" yazdı. Anadolu Ajansı'nın 4 Şubat 1935 tarihli haberi:
"İstihbaratımıza nazaran, Atatürk'ün taşıdığı kamal adı Arapça bir kelime olmadığı gibi Arapça Kemal kelimesinin delâlet ettiği manada da değildir. Atatürk'ün muhafaza edilen öz adı, Türkçe 'ordu ve kale' manasında olan 'kamal'dir. -a- üstündeki tahfif işareti -l- i yumuşattığı için, telaffuz hemen hemen Arapça 'kemal' telaffuzuna yaklaşır."
Alıntı yaptığım yazar kimdir, maksadı nedir, bilmiyorum. Yarın M. Kemal'in sevmediği iki zümreden bahsedeceğim. Birinin "Dönmeler" olduğunu belirteyim.