Ne zaman akıllanacağız?
Biz Türkleri, “Araplar sizi arkadan vurdu” diye doldurdular. Arapların beynini de “Türkler sizi yüzyıllarca sömürdü” diye yıkadılar. Kimdi bunu yapanlar? Tabii ki Haçlılar, Siyonistler. Türkler Arapların taşını, kumunu mu sömürmüştü? Türkleri arkadan vuranlar Araplar mıydı, yoksa İngilizler, Fransızlar, Siyonistler, Amerikalılar mı? Evet, Arapların bir kısmı “devlet kurma” vaatleri ve “İngiliz altınlarına” tav oldu, ama, tarihi iyi bilenler bu Arapların kahir ekseriyetinin “Hıristiyan Araplar” olduğunu bilir. Bir kısmı ise Vahabileştirilmiş, yani “dönüştürülmüş” Araplardı. Yine bir gerçektir ki, pek çok Arap, Birinci Cihan Harbi’nde son ana kadar Osmanlı’ya sadık kalmıştı. Her devirde, her kavimde satılanlar olmuştur? Elinizi vicdanınıza koyun, İşgal altındaki Irak’ta, Ebu Garib’de, Afganistan’da. Libya’da Amerika, İngiltere, İtalya ve Fransa ile birlikte hareket eden Türkiye için o ülkenin Arap halkları ne düşünür acaba?
1921 yılında, o ihanet eden Arapların kurşunları gazi Mehmetçiğin sırtında, böğründe dururken Mustafa Kemal, Ankara Antlaşması’nda Fransızların, “Türk Demiryollarından asker sevkine izin verin” ısrarlarına karşı çıkıyor, “Siz buradan askerleri Cenuba, (Güneye) yani Suriye’ye sevk edeceksiniz. Biz demiryollarımızı Müslüman kardeşlerimizin topraklarına asker sevkinde kullandırtmayız” diye karşı çıkıyordu. 1921’den 16 yıl sonra, ölümünden bir yıl önce de, Filistin’de bir Yahudi devletinin kurulmasına asla izin vermeyeceğiz, diyen de Atatürk’tü. Çünkü o topraklar Müslümanların toprağı diyordu rahmetli.
Bir o günlere bakın bir bu günlere...
Şu günlerde..
Bir de “Arap Birliği” diye bir örgüt çıktı karşımıza. Türkiye’yi yönetenler de bu “birliğin” toplantılarına katılıp kararlarını etkilemeye çalışıyor. Nedir bu “Arap Birliği” . Yanlış hatırlamıyorsam 1997 yılıydı. ABD Temsilciler Meclisi’nin Kudüs’ü İsrail’in Birleşik Başkenti olarak tanımasının hemen ardından Birleşik Arap Emirlikleri resmi ajansı WAM, “Bu karar Müslümanlara bir meydan okumadır ve ABD’nin bölge barışı konusundaki tarafsızlık ve inandırıcılığına göle düşürmüştür” diye sert bir açıklama yapıyordu. Arap Birliği de bu görüşte idi. Söyler misiniz Allah aşkına ABD’nin aldığı hangi karar ve yaptığı hangi uygulama bölge barışı için “tarafsız” ve “inandırıcı” olmuştu ki, o gün cümle Arap âlemi bu tür esip gürlemelere itibar ediyordu. ABD, İngiltere ve bütün Batı 1937 yılından beri “Ne pahasına olursa olsun İsrail’in yanındayız” politikası izlemedi mi? Aynı politika bugün de devam etmiyor mu? Aynı Arap Birliği yine toplanıyor, yine ABD’nin, İsrail’in, İngiltere, Fransa, İtalya, Almanya ve cümle Haçlı dünyasının işine yarayacak kararlar alıyor, Türkiye de bu sürece katkı sağlıyor. Alınan kararlar neticesinde Haçlı askerlerini Müslümanların topraklarında, devasa şirketlerini Müslümanların doğal gaz ve petrol kuyularında görüyoruz. Şu BM, şu ABD, şu Müslümanlar bir kere bir karar alsalar da, mesela Çin’de zulüm gören Türkler, Gazze’de üstlerine kimyasal kurşun dökülen Müslümanlar istifade etseler? Neden hep Müslümanlar, neden hep Müslümanlar?
Ve onların arasında halkı Müslüman olan Türkiye’nin ne işi var?