Ne uğruna?
"İktidar ailesi"nden bir gazete, haftalardır çirkin, çok çirkin, çok vicdansız bir kampanya yürütüyor;
Her gün bir (bazen birden fazla) şehit ailesiyle konuşup, onlara 24 Haziran'da AKP'yi ve Cumhur İttifakı'nın adayını desteklediklerine dönük "siyasi mesajlar" verdiriyor.
Yıllarca rakiplerini "kandan beslenmek"le suçlamış bir iktidarın gelip dayandığı yerin burası olması ironik.
Çünkü yandaş medya bu "harp hiledir"le dahi meşrulaştırılması mümkün olmayan tavrıyla, iktidarı adeta "kanla besliyor"!
Bunu yapan gazeteye elbette kızıyorum.
O gazetenin bunu yapmasına yol açan iklimi yaratan iktidara elbette kızıyorum.
Ama hepsinden çok o şehit ailelerine kızıyorum!
Ne uğruna ya?..
Ne uğruna?
Bunu AKP değil de CHP de yapıyor olsa, MHP de yapıyor olsa, İYİ Parti, SP de yapıyor olsa fark etmezdi, tepkim değişmezdi:
Ne uğruna izin veriyorsunuz evlatlarınızın istismarına?
Ne uğruna gölge düşürüyorsunuz tertemiz hatıralarına?
"Açılım"ı, "çözüm süreci"ni, "Habur"u, "Oslo"yu, "İmralı müzkareleri"ni, "Ne istedilerse verdik"i, "Hocaefendi"yi...
Velhasıl o can alıcı zemini yaratanın kimler olduğunu ne çabuk unuttunuz?
Terörle müzakere edebilmek için terörle mücadele kahramanlarını "terörist" diye hücrelere tıktıklarını nasıl unuttunuz?
Baskı mı?
Korku mu?
Bir şehit ailesine, ne "Türkiye'nin -ama kanarak, ama kandırılarak, ama bile isteye- evladımın katledilmesine yol açan ortamı oluşturan kafa tarafından yönetilmeye devam etmesini istiyorum" dedirtebilir?
Hiç tanımadığım, yüzünü görmediğim, sesini duymadığım, kokusunu bilmediğim öyle bir genç kızın yaşadığını ancak kahpece öldürülmesinden sonra öğrendiğim o canım Aybüke'nin fotoğrafını AKP propagandasının manşetinde gördüm ya dün;
İçime bir öküz oturdu!
Kendi kendime nafile söylendim durdum:
Evladınızı kaybettiniz ondan daha vazgeçilmez, daha dayanılmaz, daha büyük, daha ağır neyinizi kaybedebilirsiniz?
Ne uğruna?
***
Ahmet Şık da "çekimser" mi?
Uğur Dündar'ın, 15 Haziran akşamı, Dikili Atatürk Meydanı'nda, Özgür Özel ve Ali Türkşen'i konuk alarak yapmayı planladığı Halk Arenası, -malumunuzdur herhalde- Dikili İlçe Seçim Kurulu tarafından engellendi; yasaklandı!
Dündar'ın bildirdiğine göre, Seçim Kurulu'nun AKP'li ve MHP'li üyeleri bu kararı desteklerken, HDP'li üyesi de karşı çıkmadı; çekimser kaldı!
HDP'ye demokrasiyle bağlaşık anlamlar yükleyen ve bu manada beklenti içinde olanlara arz ederim!
Ve, bu ülkede basın özgürlüğüne karşı inşa edilen yasaklardan en çok "çekmiş" gazetecilerden biri olan...
İktidarın hoşuna gitmeyecek şeyler yazmanın, konuşmanın bedelini üstelik de tekrar tekrar "özgürlüğünün gaspıyla" ödeyen...
HDP milletvekili adayı "gazeteci Ahmet Şık"a sormak isterim:
Siz de çekimser misiniz?
***
Bana pişkinliğin resmini çizebilir misin Abidin!
Biz belki ibret olur, utanır filan diye beklerken, "Hiç mütevazı olmayacağım. Çarşamba akşamı Habertürk'te bir rekor kırdık. Muharrem İnce'yi konuk aldığımız, Didem Arslan Yılmaz moderatörlüğünde gazetemizin Ankara Temsilcisi Bülent (Aydemir), gazeteci Gürkan (Hacır) ve benim soru sorduğum yayın birçok diziyi geçerek çok büyük bir reytinge ulaştı, inanılmaz bir izlenme oranı yakaladı..." diye övünmüş.
Diyeceğimi başlıkta dedim başka sözüm yok!
***
SORU-YORUM
Süleyman Soylu, katıldığı cami açılışında "Şunları bilmenizi istiyorum. Sizin Süleyman'ınızım, eski Süleyman. Hiçbir şekilde değişmiş değildir" demiş ya...
Merak ettim;
Bu durumda, Soylu hâlâ;
Fethullah Gülen için "Hakkında bütün dünyanın övgüler düzdüğü, aslında bütün memleketimizin minnettar olması lazım gelen bir anlayışa çirkin bir saldırıya muhatap olmamak lazım. Fakat insanın içi hazmetmiyor... Allah rızası için bu ülkenin her noktasına Diyarbakır'dan Edirne'ye kadar dünyanın her noktasında Afrika'dan Asya'ya kadar Balkanlara kadar Amerika'ya kadar her noktada bu milletin temel değerlerini dünyayla birleştirmeye çalışan bir anlayışa şiddetle saldırıyorlar. Benim bunu Müslümanlık adına, Anadolu insanı adına, Türklük adına milliyetçilik adına, bu ülkenin geleceği adına kabul etmem mümkün değildir" diyen,
Zekeriya Öz için, "Türkiye'de 4 yıldan beri hiç kimsenin cesaret edemediği, daha önce cesaret edilip bunu canıyla ödeyen insanlardan sonra bu iş için adım atan bir kişi çıktı ve arkadaşlarıyla beraber çıktı (...) hiç birimiz tarafından hayal edilmeyen hepimizin siyasi ve ülkenin geleceğiyle ilgili beynimizi formatlayabileceğimiz, bizi yeni bir alana doğru çekti. Bu ülkenin de haksızlık yapan insanlarının haksızlığının yanına kâr kalmayacağını, bir tek adam bir işportacının oğlu, ortaya koydu..." diyen,
Tayyip Erdoğan için, "7 yıldır bu milleti kandırıyorsun ülkemin insanını istismar ediyorsun", "Sen kim Menderes kim" diyen "eski Süleyman" mı?
Yoksa bu "değişmeme" iddiası Soylu'nun -siyaset dışı- sadece insani hasletleriyle mi sınırlı?