Ne provokasyonu,ne vandalizmi?

Devir, adamı ‘göz’ünden değil, ‘söz’ünden tanıma devri...

Kimi siyasetçileri, gazetecileri, akademisyenleri ve sözde aydınları görüyorsunuz değil mi? Sanki bir mağarada uzunca bir süre topluca eğitimden geçirilmiş gibi konuşuyorlar... Özenle seçtikleri kelimeler ve yaklaşımlar tam bir ekip uyumu içinde sırıtıyor!..

Terör örgütü istediği kadar ‘serhıldan’ desin, bunlar ‘isyan’ ve ‘ayaklanma’ tabirinden ısrarla kaçıyorlar... Genellikle sığındıkları ifade ‘provokasyon’!..

‘Provokasyon’ kelimesi neyi değiştiriyor veya kimleri kollamaya yarıyor Allah aşkına? Olayları böyle niteleyince, Apo’yu, örgüt ve parti yöneticilerini ‘suç’un içinden çekip alıyor, bir anlamda ‘masumlaştırıyor’, topu ‘faili meçhul’e yuvarlıyorsunuz!..

Sonra o ‘faili meçhul’un içine neyi doldurursanız doldurun... Dış güçler de olur, paraleller de olur, örgüt içindeki yaramaz çocuklar da olur, örgüte sızmış ajanlar da olur!.. Ama iktidarla masaya oturan ‘ailemizin teröristleri’ asla olmaz!.. Cezaevlerinden salınan KCK’lılar olmaz, Kandil’deki esas irade asla olmaz!.. Hatta onlar yaptıkları ‘yatıştırıcı’ çağrılarla sevimlileşebilir!..

‘Algı yönetimi’ dedikleri tam da budur? Televizyonlar aracılığıyla evlere hücum eden işgalcilerin algı yönetimi!.. Dün PKK’ya ‘pekeke’ diyerek kendini bilerek ifşa edenlerinkinden daha sinsi bir dil bu, ‘provokasyon’ dili!..

***

Ve özenle seçilmiş bir kelime daha: Vandalizm!.. Sanırsınız ailesiyle veya sevgilisiyle problemli genç belediye otobüsündeki koltuk derisini falçatayla kesiyor!.. Örgütlü organize bir kalkışma, bir meydan okuma ‘vandallık’la böylece ‘anlaşılabilir’dereceye indirilerek, basitleştiriliyor... Emir-komuta içindeki büyük bir isyan, durumu asla izah etmeyecek bir tıbbi rahatsızlıkla neredeyse sıradanlaştırılıyor...

‘Provokasyon’ ve ‘vandalizm’ dün çokça rastladığımız ‘tam da bu zamanda’ diye ifade edilen olayların içinden terör örgütü komuta kademesini sıyırma amaçlı o iğrenç yaklaşımın değişik bir şekli...

İktidar yanlısı olan-olmayan medyanın ezici çoğunluğu, ağırladıkları ‘hazine-i hassa’dan beslenen sratejistler ağzıyla ‘göstericiler’i nasıl tanımladı? ‘Terör örgütü IŞİD’in Kobani’ye saldırısını protesto edenler!..

Bu kadar basit yani!.. PKK’dan KCK’dan söz eden yok gibi!.. Olan da zaten ‘terör örgütü’ diyemiyor... Yani bir tarafta ‘terörist IŞİD’ var, diğer yanda onu protesto ederken memleketi yakanların ruh hâlini ‘anlamaya çalışan’ ve tepkili olanlara ise ‘empati kurmayı’ teklif eden ‘algı tüccarları’... Eh ‘IŞİD terör örgütü’, buna karşılık PKK/PYD de olsa olsa nakliyeciler kooperatifidir herhalde!..

***

Yaşananlar ne ‘provokasyon’dur ne de ‘vandalizm’... Bu, ayaklarını yere vura vura gelen ayaklanmanın bir aşamasıdır... Bu yalın gerçeği başka kavramlarla niteleyen kim olursa olsun, bu oyunun içindedir... Kimisi art niyetle içindedir, kimisi kompleksiyle...

Ulaşılan aşamayı anlamak için devletin ‘resmî dili’ne bakmak yetiyor aslında... TSK dışında ‘bölücü terör örgütü’ kavramını kullanan bir kurum veya yönetici kalmadı... Devletin televizyonu bile meseleye son derece ‘saygın’ yaklaşıyor!..

Bebek katili iktidara 15 Ekim’e kadar süre veriyor... Ne süresi bu, çoktan seçmeli testte düşünme süresi mi? Doğrundan ‘tehdit’ ve ‘şantaj’ın karşılığı bu yeni dilde ‘müzakere’ değil mi? Ama bizim ‘algı tüccarları’na kalırsa Apo, ‘sağduyu ve vizyon sahibi’, ‘çağı ve bölgeyi iyi okuyabilen’ bir profil!..

Bu tür savaşların ‘dil’i de farklı oluyor... Bir ton söz etmek yerine, tercih edilen kelime ve kavramlar savaşın önemli bir cephesini oluşturuyor... Televizyonları adeta PKK adına kapatmış, paralı kapıkulları ve strateji kuruluşlarının lejyonerleri, insanlara nasıl düşünmeleri gerektiğini dayatmaya çalışıyorlar...

Onun için artık devir, adamı ‘göz’ ünden değil, ‘söz’ ünden tanıma devri...

Yazarın Diğer Yazıları