Ne ittifakmış be!
AKP Sözcüsü Mahir Ünal, "seçimi ikinci tura taşıyıp, ikinci turda 'herkesten oy alabilecek' bir aday" çıkarmak üzere ve parti mensuplarıyla yapılan uzun istişarelerin sonunda Cumhurbaşkanlığı'na CHP'li Muharrem İnce'yi aday gösteren Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu'nu hedef alarak;
"Bir siyasi parti kendi genel başkanını cumhurbaşkanı adayı olarak göstermiyorsa demek ki iktidar olma amacı yoktur" dedi.
MHP, Genel Başkanını aday göstermişti sanki!
***
Demek ki, AKP açısından mesele "Genel Başkan"ların aday olup olmaması değil partisini AKP Genel Başkanı lehine yarıştan çekip çekmediği!
De...
MHP Genel Başkanı niye kallavi bir "hoooop" çekmedi bu işe?
Öyle ya, Ünal kimi kast ederse etsin "genelleyerek" konuşmuştu ve söyledikleri kendisi aday olmadığı gibi MHP'den başka bir aday da göstermeyen, iktidarda geçirdiği 16 yılın 15'inde demediğini bırakmadığı, defalarca "vatana ihanet"le suçladığı AKP'nin adayını destekleyen MHP Genel Başkanı'na, Kılıçdaroğlu'ndan daha çok uyuyordu!
***
Sonra...
***
MHP Genel Başkanı, sözüm ona o da CHP'yi hedef alarak, "Pensilvanya ile Kandil arasına sıkışmış siyaset bezirganlarına Türk Milleti gereğini yapacak, günlerini gösterecek, beklenen ve hak ettikleri dersi Allah'ın izniyle verecektir..." yazdı Twitter'da.
Bir yandan Habur'da PKK paçavralarına "özgürlük" ilan edilir, diğer yandan "FETÖ kumpasıyla" terörle mücadele kahramanları hücrelere tıkılırken iktidarda AKP değil de CHP vardı sanki!
Hayret...
Bire bir kendi iktidarlarının kısa özgeçmişi olduğu halde, bu sözleri de AKP üzerine alınmadı, "karıştırma şimdi o işleri" diye çıkışmadı Bahçeli'ye...
Ne ittifakmış be!
"Aman arayı bozmayalım" diye bakalım daha neleri sineye çekecekler önümüzdeki günlerde!
***
Hepsi mi celladına aşık oldu?
Kimsenin birbirinin gözünün yaşına bakmadığı "sert" bir seçim dönemi... Daha aday listeleri belli değil, beyannameler ortada yok, kampanyalar doğru düzgün başlamış değil ama "atışma" bütün dönemlerin herhalde en sınır tanımayan formunda!
Elbette her siyasi parti rakibini eleştirecek, seçmenin gözünden düşürmeyi deneyecek ama bütün bunlarda bir ahlaki ölçü gözetmek gerekmez mi?
Daha kurulmadan hakkında "FETÖ" imaları yapılan İYİ Parti'yi hedef alan itibarsızlaştırma senaryoları mide bulandırıcı bir hal aldı.
Seçmen sormayacak mı;
Aylardır, hatta yılı geçti "FETÖ'cü" deyip duruyorsunuz da niye bugüne kadar hiçbir işlem yapmadınız haklarında? Seçim arifesinde mi geldi aklınız başınıza?
Onu geçtim...
"Kardak'ta kahraman"ken FETÖ kumpasıyla bir anda kendini "Hasdal'da esir" halde bulan, SAT Komandosu, Deniz Kurmay Albay Ali Türkşen, İYİ Parti'de...
FETÖ kumpasına uğrayan Balyoz Mağduru Deniz Kurmay Albay Yusuf Afat, İYİ Parti'de...
Balyoz mağduru emekli Tuğgeneral Ali Aydın, İYİ Parti'de...
Daha 1999'da "Fethullah Gülen'in mutlaka yargılanması gerekiyor" diye bas bas bağıran, 2000'lerin henüz başında "İçinde bulunduğumuz kapkara dönemde, devletimizin altının nasıl oyulduğunun, nasıl zaafa düşürüldüğünün binlerce örneğinden sadece birine ışık tutuyor: Türk Devleti'nin istihbarat birimlerine sızmış, kadrolaşmış Fethullahçıları!.. Şeyhleri A.B.D.'de yaşayan, ancak kendi ülkesinde Devlet Güvenlik Mahkemesi'nde yargılanan; C.I.A., MI6 ve BND gibi yabancı ülke istihbarat örgütlerine taşeronluk yapan bir cemaate mensup müritlerin, asli görevi kendileri ile mücadele etmek olan istihbarat birimlerinde kadrolaşabileceğini, devletin gücünü, devleti savunanlara karşı kullanabilecek düzeye gelebileceklerini kim tahmin edebilir ki? "Köstebek", bu ihanet öyküsünün adıdır..." yazan merhum Necip Hablemitoğlu'nun eşi Prof. Dr. Şengül Hablemitoğlu, İYİ Parti'de...
15 Temmuz; o ihanet gecesi... Daha İl Emniyet Müdürü'nün "herkes tam teçhizat toplansın" mesajı gelmeden yedek şarjörlerini, silahını hazırladı... Eşi, çocuklarıyla vedalaştı. Ankara Emniyeti'ne koştu... Tanklar nizamiyeyi kesmişler. İçeride kargaşa var. Karartmadan kimse birbirini göremiyor... Aralarında sureti haktan görünüp "asker bizim askerimiz, kimse silahını çıkarmasın" diye mücadeleyi engellemeye çalışanlar var... Silahla tanklara karşı bir şey yapmak olanağı yok... Emir-komuta oturana kadar zaman kazanabilmek için güvendiği birkaç memurla kol kola girip etten duvar oluşturdu. Bir rütbeli bulup, konuşarak oyalamayı planlıyordu... Tanklara 20-25 metre kala, taradılar... Üç arkadaşını şehit verdi... Karnından giren mermi, mide, bağırsak, böbrek, ciğerinin arasından geçip vücudunda soba borusu gibi bir delik açarak çıktı. Haftalarca hastanede yattı... "Mucize" yaşaması... Kendisini "ülkücü" olarak tanımlayan o Emniyet Müdürü Fatih Eryılmaz, İYİ Parti'de...
Velev ki, iddialar doğru İYİ Parti de "algı operasyonu" için kattı bu insanları bünyesine...
Her biri en az bir üniversite bitirmiş, içlerinde iki üniversiteli, mastırlı olanı var, profesörü var, "kurmay zeka"ya sahip olanlar var; hiçbiri mi kokuyu almadı? Hepsi mi celladına aşık yani?
Yapmayın Allah aşkına...
***
Fransa'nın da ödü kopmuştur şimdi!
Gerilimi oranında komik de bir ülkeyiz...
Fransa'nın "Kur'an-ı Kerim değiştirilsin" cüretine tepki Diyanet'ten önce YÖK'ten geldi!
YÖK, "Henüz öğrencisi olmayan Fransız dili ve edebiyatı ve Fransızca öğretmenliği bölümlerine yeni bir karar alınıncaya kadar öğrenci alınmamasına karar verdi."
Neresinden tutsan elinde kalıyor.
Uçak alımlarını iptal gibi caydırıcı, yaptırım tadında tepkiler göstermek varken aslen Fransa'yı hiç bağlamayan bu karar ödünü koparmıştır şimdi Fransızların! Nasıl geri adım atacaklarını şaşırmışlardır!
Açıldıktan sonra zaten hiç öğrenci almamış, tercih edilmemiş, fiilen kapalı durumdaki bölümlere öğrenci almamaya karar vermenin zekamıza hakaret boyutunu söylemiyorum bile...