Ne işi var o "figür"ün MHP'de?
Madem öyle…
Madem, MHP'de olağanüstü kurultay çağrısı yapanlardan biri "Fethullah Gülen hareketinin MHP'de görevlendirdiği siyasi figürü", o zaman çok basit, temel bir gazetecilik faaliyeti olarak sormak, sorgulamak durumundayız;
Ne işi vardı MHP'de?
"İhraç" kararı halihazırda mahkemelik olduğu için Sinan Ogan'ı "aday"dan kabul etmediğine göre; MHP liderinin kast ettiği kişi Meral Akşener ise; Akşener MHP'ye "daha dün" gelmediği gibi hakkındaki "cemaat" iddiaları da "daha dün" ilk defa MHP lideri tarafından atılmadı ortaya.
Eğer bu "figür" Akşener ise, hakkındaki "yeni olmayan" bu iddialara rağmen MHP'ye katıldığı 2001 yılından bu yana 1 Kasım 2015'e kadar, yapılan her genel seçimde neden milletvekili yapılmasının sorumlusu kim? 2004'te kim İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Adayı yaptı Akşener'i? 2007'den itibaren 7 Haziran 2015'e kadar, neden milletvekili seçildiği her dönemde TBMM Başkanvekilliği gibi sembolik değeri çok yüksek bir makam emanet edildi kendisine?
Akşener değil de MHP liderinin kast ettiği kişi Koray Aydın ise; Aydın da "daha dün" gelmedi MHP'ye, "teşkilatın öz evlatlarından" biri. Kaldı ki, Akşener gibi "ilk" değil Aydın'ın da "cemaat operasyonu" iddialarının hedefi haline gelmesi.
Eğer bu "figür" Aydın ise, hakkındaki "yeni olmayan" bu iddialara rağmen kim ısrarla milletvekili yapmaya devam etti kendisini? Bakan oldu, MHP Grup Başkanvekili oldu; hadi bunlar "mazi kalbimde yara" faslından; peki 7 Haziran 2015'ten sonra neden bir de madalya takar gibi MHP adına TBMM Başkanvekili yaptınız o zaman?
MHP liderinin iddiasının aslı astarı yoksa ayrı skandal varsa ayrı…
Öyle ya, "kendini koruma içgüdüsü" bütün diğer siyasi organizasyonlardan güçlü, "savunma mekanizması" her an tetikte olan -"parti disiplini"ni saymıyorum bile- MHP'de, her kimse artık mevzu bahis "figür", bu denli "etkin" hale gelmesi ve bir "beka sorunu" yaratabiliyor olması bir zafiyet göstergesi değil mi?
Sadece bu çaptaki bir "zafiyet" bile bir siyasi partinin "her şeyin en iyisini biz biliriz, en iyisini biz yaparız" inadından vazgeçmesini, gözündeki perdeleri yırtıp atmasını ve kendisini gözden geçirmesini gerektirmez mi?
Kaldı ki bu bağlamda "zafiyet"le birlikte, MHP artık kronikleşen "sakatlık" mı denir, "hastalık" mı, "alışkanlık" mı bilmiyorum ama başka bir "durum"u daha tartışmak zorunda;
Genel Başkan adayı olarak ortaya çıktıkları gün bu denli vahim iddiaların, karalamaların, çok ağır suçlamaların muhatabı olan isimler nasıl oluyor, nasıl olabiliyor da Genel Başkanlık makamına dair arzu, istek, heves, hırslarından vazgeçtiklerini beyan ettikleri gün itibarıyla "makamla onurlandırılabiliyorlar"? Nasıl oluyor olabiliyor da bir anda "aklanıveriyor" bizzat parti yönetimi tarafından ilan edilen "kötü, lekeli sicilleri"?
Son, güncel örnek;
1 Kasım 2015 seçimlerinden sonra -bütün fenalıkları AKP'nin bakanlık teklifini kabul ettiği gün anlaşılan(!)- Tuğrul Türkeş'in yerine Başkanlık Divanı'na alınan Gaziantep milletvekili Prof. Ümit Özdağ…
MHP Genel Başkanlığına aday olmaya kalkıştığında "pentagonun maaşlı elemanı", "İsrail ajanı" olduğu ileri sürülmemiş miydi Özdağ'ın?
Ne oldu?
Öyle olmadığı mı anlaşıldı?
Öyle olmadığı anlaşıldıysa "iade-i itibar" mahiyetinde önünde hakarete, iftiraya uğradığı kitle önünde "resmi" bir özür dilendi mi mesela kendisinden?
Sadece sözlü değil biliyoruz ki o dönemde fiziki saldırılara da uğramıştı Özdağ…
Nasıl olacak?
Genel Başkan Adayı olduğu gün "ajan" diye yolunu kesenler, tekme, tokat, yumruk şiddetin boyutunu bilmiyoruz, her ne olduysa artık onları savuranlar Genel Başkan Yardımcısı olarak Özdağ'ın önünde düğmelerini ilikleyecekler ve herkes "hiçbir şey olmamış" gibi sevip sayacak birbirini öyle mi?
Sonra…
Bu "adaysa hakaret değilse takdir et" bir döngü haline geldiğine göre;
Velev ki olağanüstü kurultay toplanmadı yahut toplandı da muhaliflerin maksadı hasıl olmadı Devlet Bahçeli MHP'nin Genel Başkanı kaldı; Meral Akşener'i, Koray Aydın'ı yahut bugün türlü "doğruysa MHP'nin önünden dahi geçememelerini gerektiren" suçlamaya maruz kalan diğer adayların MHP Başkanlık Divanı'na davet edilmeyeceğinin garantisi var mı?
Aynısı MHP lideri Devlet Bahçeli için yazılan, söylenenler için de geçerli;
Ne demek "MİT elemanı", "görevli" vs…
Devlet Bahçeli bu kurultay sürecinden de Genel Başkan olarak çıktığında ne olacak?
"MHP, MHP'yi bitirmek için görevlendirilmiş biri tarafından yönetiliyor ama siz yine de oy verin" mi diyecek partililer seçmene?
Ali, Veli, Ayşe beni hiç ilgilendirmez; MHP delegesinin işi… Kendi adıma günlerdir anlatmaya çalıştığım tek bir şey var;
Ölçü!
Hangi parti olursa olsun, siyaset kurumunun, mensuplarını "yüz yüze bakamaz" hale getirmeden yönetmesi ve nihayetlendirmesi gerekiyor bu süreçleri. Çünkü, birbirinin yüzüne bakamayacak hale gelmiş olan insanlar devran dönüp de birbirlerinin önünde düğme iliklemek, birbirlerinin elini sıkmak, birbirleriyle aynı sıraları paylaşmak durumunda kaldıklarında bir şey olmuyor yanlarında;
Şahsiyet.
Ve ben kendi adıma, bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak ülkemin "şahsiyetsizleştirilmiş" kişilerce yönetilmesini istemiyorum. Oyun değil; "parti genel başkanı" dediğiniz yarının potansiyel "Başbakan" adayı aynı zamanda, "parti yöneticisi" dediğiniz yarının potansiyel "bakan" adayı…