Ne içli bir Başbakan….
Sayın Başbakanımız, Birleşmiş Milletler Temsilcileri ve diğer bütün yetkili, ilgili, ilgisiz kim varsa -büyük oranda erkek erkeğe- "kadına yönelik şiddet"i konuşurken salondakilerden biri fenalık geçirdi;
Geçmiş olsun!
Dayanması hayli güç bir durum tabii; anlıyorum.
Ben de, henüz bayılmışlığım olmasa da, Sayın Başbakan ne zaman zaten çekik olan gözlerini kısıp da hepten çizgi haline getirerek, öfke ile acı arasında titreyen bir sesle "yüreklere" hitap etmeye yeltense, paket paket kağıt peçetelere vurmak istiyorum kendimi. Hülya Koçyiğit ile Ediz Hun'un bir türlü kavuşamadığı o kan kusmalı siyah beyaz dramlardan izliyormuşum gibi hönkürmeler filan; sormayın ne çektiğimi!..
***
Bu ülkenin gelmiş geçmiş en "içli" Başbakan namzeti olduğuna inandığım Davutoğlu, dün yine en mazlum, en boynu bükük, en ciğeri yanık haliyle, gözünün önünden bir türlü gitmeyen "zulme uğrayan kadın hikayeleri"nı anlatırken, "zalim bir rejimin bombardımanı"yla rüyaları, hülyaları çalınan kadınlar adına dertlenirken, Gazze için, Bosna için, Halep için isyan ederken anlamak için hayli çaba sarfettim;
Bu kadar "kudretli(!)" bir iktidarın sahibi olup da bunu unutmak ve durmadan yakınmak nasıl bir ruh halinin tezahürü acaba? Toplumsal şokumuzu mu paylaşıyor; kendisi de hâlâ inanamıyor mı yoksa bu şartlarda bile "tek başına iktidarda" olduğuna, bunun nasıl olduğuna?
***
Şaka bir yana Başbakan'ın bedenleri parçalanmış kız çocuklarının yaralarına pansuman yapmayı, kopmuş olanların yerine protez bacak takmayı, gözleri bir daha hiç görmeyecek yavrularına şefkat eli uzatmayı bir kahramanlık destanıymış gibi anlattığı dakikalarda, bahsettiği diyarlar kadar uzakta değil bu ülkedeki çocukları düşündüm ister istemez… Artık hemen her şehrin, hemen her sokağında, hemen her kaldırım başında gördüğümüz o kız çocukları, fakirliklerini, çaresizliklerini de geçtik diyelim, evrensel derdimiz "kadına yönelik şiddet" ya, aklınızın ucundan geçirmeye cesaret edebilir misiniz o korunmasız kızların uğrama ihtimali çok ama çok kuvvetli şiddeti, şiddetli istismar biçimlerini; katle kadar uzanan tehditleri?
Sayın Davutoğlu'nun bir kız babası ve kız dedesi olarak hissiyatında samimi olduğundan hiç şüphem yok ama bir kız babası ve kız dedesi olarak, iktidarının da mesullerinden biri olduğu iç savaş-emperyalist işgal sürecinden dolayı sokaklarımızı dolduran o çocukları kurtarabilecek bir "kahramanlık" hikayesi var mı?
Daha önemlisi, Sayın Başbakan'ın dediği gibi "sadece kanunlar"la olmayacak bir işse bu ve her şeyden önce dediği gibi bir "zihniyet meselesi"yse -ki öyle- ilkokuldaki kız çocuklarının kolundan bacağından tahrik olan bir zihniyetin mensupları arasından çıkabilir mi bu içler acısı haldeki çocukların kahramanları?