Ne diyorlardı buna!

Birkaç gündür ufak ufak anlatmaya çalıştığım şey buydu işte;

Dışişleri, nazik ifadesiyle "esneklik" göstererek, bodoslama söylemek gerekirse de "geri adım" atarak, Rus Nadezhda Orenburg takımının 2 ABD'li basketbolcusunun Türkiye'ye girişine "vize verdi" ama ABD'li oyuncular (tabii takımlarının da arkalarında durmasıyla) "durumu protesto ederek" gelmiyor İstanbul'a!

Bu tavrı dünyanın dört bir yanına yayılmış kaç Türk sporcu gösterebilirdi acaba? Veya kaç ülke, Türk sporcuları üzerinden bu tip bir afrayı göze alırdı Washington'a?

Benimki de laf...

Ülkenin Cumhurbaşkanı, en üst perdeden ABD'ye atıp tutarken, Başbakan Yardımcısının heyetiyle birlikte koştura koştura ABD'ye gittiği yerde sporcun, sanatçın niye posta koysun ki "rüyalarını süsleyen(!)" ülkeye!

ABD'yle vize krizine ilk somut tepkinin, ABD'nin müzmin düşmanı varsayılan ve Türkiye'nin son dönemde flörtlere doyamadığı Rusya'dan gelmesinin trajikomik niteliğine mi yanarsınız...

Güya "misliyle verdiğimiz karşılığın" boş çıkmasına mı?...

***

GÜNÜN SORUSU

Türkiye'nin, kendi vatandaşları için "kesin" olduğunu sandığımız tavrına rağmen programını iptal etmediğine göre, Mehmet Şimşek "İngiliz vatandaşı" kimliğiyle mi gitti dersiniz ABD'ye?

***

Kafamı bulur giderim...

Hafta sonu Türkiye'den ayrılmaya hazırlanan ABD Büyükelçisi John Bass'ın, diplomasi muhabirleriyle veda toplantısında yaptığı konuşma tam da bu makamdaydı...

Bass'ın;

Türkiye'nin, "FETÖ'ye aracılık"la suçladığı, iki ülke arasında kriz yaratan, Amerikan Konsolosluğu çalışanı Metin Topuz'u övgüye boğarken, Fethullah Gülen'le ilgili olarak da dalga geçer gibi "masumiyet karinesi"nden bahsetmesi bir yana, 100 yıllık planları, istihbarat laboratuvarlarında çizdikleri haritalar, PKK/PYD'ye verdikleri aleni destek ve Türkiye'nin terörle mücadelesine dönük olarak köstekleri, hepsi ortadayken "ABD, bağımsız Kürdistan'ı desteklemiyor, Kürt koridorunu desteklemiyor, Türkiye'nin toprak bütünlüğünün bozulmasını desteklemiyor" demesi başka türlü izah edilebilir mi!

***

Memleketimden "sıradan bir gün" manzarası

Bakan Bey'in "Enerji Zirvesi"nde, Türkiye'nin enerji alanındaki atlama, zıplama, sıçramalarını anlattığı, kurdukları muhteşem altyapıyla gururlandığı ve bunların tekmili birden haber kanallarında canlı yayınlandığı dakikalarda, aynı ekranlardan geçen "son dakika" altyazısında, TÜPRAŞ'ın Aliağa Tesisleri'ndeki patlamada, kurumun taşeron olarak çalıştırdığı 4 işçinin can verdiği yazıyordu... Kimse yadırgamadı durumu...

***

Ilıcak'ın suçu ne?

Oral Çalışlar, şimdi FETÖ denilen yapının geçmiş organizasyonlarına aktif katılımı, kumpas sürecindeki yoğun tezahüratı gazete arşivleriyle belgeli olduğu halde, elini kolunu sallayarak dolaşabiliyor, "Fethullahçılığın Tarihi"ni yazabiliyor, televizyonlarda "bilirkişilik" yapabiliyor, hâlâ bir köşede kalem oynatabiliyorsa vicdan sormayı gerektirir:

Nazlı Ilıcak'ın suçu ne?

Ilıcak'ın hunharca karaladığı gazetenin, Ilıcak'ın insafsızlıklarını, çarpıtmalarını en fazla kalemine dolayan yazarı olarak ben soruyorum bu soruyu evet...

Bu işte bir adaletsizlik var çünkü...

Bir eylem suç ise herkes için suçtur, bir söylem suç ise herkes için suçtur; aynı minvalde yazılar yazıp, benzer eylemler içinde bulunanların bir kısmına dokunup, diğer kısmına dokunmamanın, Gülerce ile Ilıcak'ı, Çalışlar ile Altanları, Türköne ile Çandar'ı birbirinden ayıran ve toplumsal vicdanı yaralamayacak olan bir ölçü var mıdır? Nedir?

***

"Adrese dayalı sıradanlaştırma sistemi"

Gerçi "elçiye zeval olmaz" sözünün anlamını yitirdiği günlerden geçiyoruz ama mesaj yollamışlar, üzerimizde kalmasın, ilgilisine aktaralım:

Galatasaray, İstanbul, Kabataş Erkek, Kadıköy Anadolu, Vefa, Pertevniyal, Haydarpaşa, Ankara Atatürk, İzmir Atatürk, Beyoğlu Anadolu, Nişantaşı Anadolu, Edirne, Erzurum, Eyüp Anadolu ve Zonguldak Mehmet Çelikel Liselerinin mezunları tarafından kurulan ve 1980'lerden bu yana faaliyet gösteren Türk Eğitim Vakıfları Dayanışma Konseyi Liseleri Derneği, TEOG'un kaldırılmasının ardından gündeme gelen "adrese dayalı yerleştirme sistemi"ne itiraz ediyor. Önerilen sistemin ülkenin en iyi öğretmenleri, en iyi tesisleri ve en iyi öğrencilerini buluşturan "seçkin devlet okulları" için sıradanlaşma tehlikesi yarattığını belirten TEVDAK, Millî Eğitim Bakanlığı'na "ortalama %5'lik bir bölümü" kaplayan bu okullar için "merkezi sınav" yapılması çağrısında bulunuyor...

Yazarın Diğer Yazıları