Ne diyelim şimdi; ''Gittikleri gibi dönerler'' mi!
Garabeti, dibine kadar yaşayacağımız bir gün olacak.
*
Bir yandan, Çanakkale geçilemesin diye askerlerine "Taarruzu değil ölmeyi" emreden, savaşın kahramanlaşan komutanı Mustafa Kemal''i anacağız…
Topun vincini parçalayan 275 kilogramlık top mermilerini, Çanakkale geçilemesin diye sırtlayan olağanüstü insan Seyit Ali Onbaşı''yla gururlanacağız…
Çanakkale geçilemesin diye düşman donanmasını bozguna uğratan Nusret gemisinin mayın dökücüsü Tophaneli Hakkı Bey''in ruhuna dualar yollayacağız…
Nusret''e, "26 mayını kıyıya paralel olarak döşeme" emrini vererek deniz savaşının seyrini değiştiren Cevat Çobanlı Paşa''nın "Gittiler, Geçemediler, Geçemeyecekler" sözünü bir and gibi tekrarlayacağız…
*
Diğer yandan ise…
İktidarın "Çanakkale geçilmez'' tarihte kaldı artık. Çanakkale geçilir… Her türlü geçilir hale geli artık…" diyerek övündüğü köprüyü açacağız…
Alkışlayacağız…
Yere göğe koyamayacağız…
*
Ulaştığımız bu "kafa"yı Türk hekimlerine emanet ediyorum.
Ve…
Çanakkale Köprüsü''nü, "İngiliz işbirlikçilerine tokat", "Emperyalistlere kapak" filan diye yutturmaya çalışan aklı evvellere hatırlatmayı borç biliyorum:
Feribotla taşınan yıllık ortalama araç sayısı 3 buçuk milyon civarında olan Çanakkale Boğazı için 16 buçuk milyona yakın araç garantisi veren Kamu Özel İşbirliği sözleşmesiyle ilgili uyuşmazlıklarda Londra Tahkim Mahkemesi yetkili!
Şuuraltı İngilizlerle işbirliği yapmaya zaten teşne olan zihniyete pek de "tokat" gibi değil sanki!
SEÇKİNCİ BİR ETKİNLİK DEĞİL
Filmi ne kadar merak edersem edeyim, bu salgın psikolojisiyle, muhtemelen daha iki yıl sinemaya gitmezdim.
CHP Kadın Kolları Genel Başkanı Aylin Nazlıaka''nın daveti vesile oldu; önceki gece, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve eşi Selvi Kılıçdaroğlu''nun da katıldığı özel gösterimde "Bergen"i izledim.
"Özel" dediysem, seçkinci bir etkinlik değil sözünü ettiğim; CHP yöneticileri ve gazetecilerle birlikte, civarda oturan yüzlerce kadın vardı içeride. Hatta ikinci bir salon açıldı; tek salon yetmeyince filmi izlemek isteyenlere…
*
Önce filme dair düşüncelerim:
BİR: Bergen''i canlandıran, fazlasıyla naif olan sesi ve duruşuna rağmen o ağdalı Bergen üslubu ve şarkılarının altından başarıyla kalkan Farah Zeynep Abdullah''a laf eden pabucumun sonradan olma yönetmenleri halt etmişler…
İKİ: Erdal Beşikçioğlu''nun bürünemeyeceği bir rol olacak mı acaba; her rol mü "özel dikim elbise" gibi cuk oturur bir oyuncunun üzerine? Yine, yeniden ve hiç de sürpriz olmayan şekilde hayran bıraktı kendine.
*
Şimdi, gecenin ve filmin siyasete konu kısmıyla ilgili bildireceklerim:
Filmde izlediğimiz şiddetin Bergen''e özel olmadığına, sayısız kadının aynı kaderi paylaştığına dikkat çeken Aylin Nazlıaka, asıl olanın şiddeti önleyebilmek olduğunu vurgulayarak, "Bergen ''in katili sadece 7 ay cezaevinde kaldı. Bu bir ceza değil ödüldür… Mağdur kadınlar, yargıya başvurduğunda adalet sağlanmıyor. Kendilerine şiddet uygulayan erkekleri şikayet etmek için gittikleri karakolda, barıştırılıp eve geri gönderiliyor. Uzaklaştırma kararına uymayan erkeklerin sırtı sıvazlanıyor. Katiller iyi hal indirimleri ile ödüllendirilmeye devam ediyor. Yargı sistemindeki adaletsiz uygulamalar nedeniyle kız kardeşlerimiz kendini yalnız ve çaresiz hissediyor. CHP Kadın Kolları olarak ''Yalnız değilsin, biz varız'' diyerek YaşamHak projemizi hayata geçirdik. 4448285 numaralı AloŞiddet hattımız ile kız kardeşlerimizin hayatına birebir dokunuyoruz, şiddet gören kadınlara destek oluyoruz. Asıl önemli olan; şiddeti önlemek. Bunun için de iktidar değişikliğine ve İstanbul Sözleşmesi''ne ihtiyacımız var. Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu''nun da söz verdiği gibi iktidara geldiğimizde ilk bir hafta içerisinde İstanbul Sözleşmesi''ni uygulamaya koyacağız" dedi.
Keza, CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu''na göre de "Bergen"in hikayesi ve filmi, "İstanbul Sözleşmesi''nin gerekliliğini bir kere daha gösterdi."
Öğrendiğime göre, "Göz göre göre gelen, kaçamadığı, kaçamayacağını da bildiği sonu"na rağmen, "Mert, direngen ve cesur" bulmuş Selvi Kılıçdaroğlu da Bergen''i…
*
Ve son olarak "salon"dan işittiklerim:
BİR: CHP''yi bağlayan bir şey değildi, muhtemelen işletme jest yapmak istedi; ve fakat, heyecanlı arkadaşların, "halkçı" bir kalabalığın ortasında, patlamış mısırı sadece protokol sırasına ikram etmesi, "jest yapayım derken göz çıkarmak" gibi oldu… Mevzu, "arka sıralar"da bir miktar şikayet konusuydu.
İKİ: Bergen''in celladına bağımlılığı çoğu sahnede , salonu dolduran kadınlara saç baş yoldurdu; "Nasıl olur da kalır", "Nasıl olur da döner", "Nasıl olur da kanar", "Nasıl olur da affeder", idrakı epey zordu. Lakin, kimin, hangi çaresizlikler öğretilerek, ezberletilerek yetiştirildiğini bilemiyoruz ki…
Kadına dair verilen bütün mücadelelerin temel hedefi o "çaresizlik" sarmalı olmalı belki.
*
Bir de "merak ettiklerim" var:
BİR: Acaba mezarı bile "demir kafes" içinde tutulan, adının etrafı öyle bir tehdit algısıyla sarılı "Bergen"in hayatını seyrimize sunanlar, herhangi bir tehditle karşılaşmış mıydı?
Nazlıaka''nın filmin yönetmenlerinden Mehmet Binay''dan aldığı bilgi, "Filmi, her şeyi göze alarak çektikleri ,ama şu ana kadar böyle bir olayın yaşanmadığı" şeklindeydi.
İKİ: Acaba, filmin yaşadığı ilçede yayınlanması dahi engellenen katili "Bergen" filmini izledi, izleyecek mi?
Bir süre, çok kişinin bildiği "sır"lar sınıfında olacak belli ki…
SORU-YORUM
Bugünün sorusu benden değil YouTube üzerinden Yeniçağ TV''yi takip eden bir izleyicimizden.
Mustafa Çizik''in, CHP Burdur Milletvekili, TBMM İdare Amiri Dr. Mehmet Göker''le, Tıp Bayramı''nda yaşananlar ve doktorların taleplerini konuştuğumuz yayın sırasında yönelttiği soru şu:
- Bir haber, üzerinde durulmadan unutuldu! O da Şanlıurfa ''da ihbar üzerine silah kaçakçısını takip eden iki polisin şehit edilmesiydi. Silâh kaçakçısını takip etmek için bir araç ve iki polis yeterli miydi? Bu sorgulanmadı. Ama söz konusu olan doktorların, kadınların ya da öğrencilerin bir eylemi olunca yüzlerce polis orada. Bu işte bir anormallik yok mu?
Merakla bekleyeceğiz; cevap bulur mu?