NATO Türkiye’yi vuracak!
Suriye’yi vurmak için Türkiye’nin NATO’yu müdahaleye çağırabileceğine dair yaklaşımlar sergiliyor Başbakan Erdoğan. Akıl işi değil. Çünkü NATO’nun Suriye’yi vurması, NATO’nun Türkiye’yi vurması demektir.
Adım adım izaha çalışalım...
O NATO ki Irak’ı da Afganistan’ı da Libya’yı da paramparça etti ve girdiği bütün İslâm ülkelerinde ABD, yer altı ve yerüstü zenginliklerine el koydu. Beraberinde hareket edenlere de taşeronluk hizmeti olarak bir iki kırıntı ikram edildi, o kadar.
Üstelik ne(ler) karşılığında?
Şehit cenazelerine ve Kur’an’a bevl etme karşılığında! Ne karşılığında? Irak’ta olduğu gibi camilerin Haçlı kışlası yapılması, aç ve açık bırakılan Müslüman çocukların misyonerler vasıtasıyla Hıristiyan yapılması, yüz binlerce Müslüman kadının namuslarının kirletilmesi, milyonların göçü ve katledilmesi karşılığında! Bunlar hep bildiğimiz, bildiğiniz, defalarca tekrar ettiğimiz şeyler. Bu NATO, bu ABD Türkiye’yi kaç kez sattı, akıllanmadık. Kıbrıs’ta sattı, Bosna’da sattı, Ege’de sattı, gemimizi vurdu, kendi uçağımızla kendi gemimizi vurdurdu. Muavenet’imizi batırdı. Irak’ta başımıza çuval geçirdi, PKK’yı üretti, himaye etti ve bugünlere getirdi. Hatırlayınız, Irak savaşı sırasında Amerikalı bir albay; Barzani Türkiye ile nasıl savaşacak, uçağı yok, tankı yok denildiğinde, “Uçağı da olacak, tankı da olacak” dememiş miydi? İşte NATO bu. Bu NATO, Öcalan’ı astırmadı. Irak’ın kuzeyi PKK kampı olmasına rağmen Türk askerini Kandil’e sokmuyor. Güneyimizde bir Kürt devleti kurdurttu, tankını verdi, savaş uçakları ile himayesi altına aldı. Savaş sanayimize takoz koydu, Türkiye’yi İsrail’e muhtaç etti. Türkiye’yi uydurma bir SSCB tehlikesi ile Moskova’nın hedefi haline getirdi. SSCB dağılmadan önce, Türkiye’nin kurulacak Türk devletleri ile irtibatını kesmek için bütün imkânlarını kullandı ve başardı. Verdiği akılla vatan topraklarını satışa çıkarttırdı, madenlerimize, petrolümüze el koydurttu. İçimizdeki kriptolar vasıtasıyla devleti, istihbarat elemanları ile bütün mahremiyetimizi ele geçirdi. Barış Gönüllüleri ile Türkiye’nin etnik röntgenini çekerek, ülkemizi eyaletlere bölecek bugünkü altyapıyı hazırladı, bu alt yapıyı hayata geçirecek darbecilere darbeler yaptırdı, bu alt yapıyı fiilen gerçekleştirecek siyasetçileri, Türkiye’nin yönetimine getirdi...
Daha ne sayalım?
Bir kişi desin ki, “Biz bu NATO’dan şu şu konularda istifade ettik!” Ya ben cahilim ya NATO taşeronları...
Şimdi Suriye için Türkiye, NATO’yu devreye sokmak istiyor. Hepimiz biliyoruz ki, “Arap Baharı” denilen şey, “Büyük Orta Doğu Projesi” nin yeni adı. Yine hepimiz biliyoruz ki, Büyük Orta Doğu Projesi, aralarında Türkiye’nin de bulunduğu 30 civarında Müslüman ülkenin rejim ve sınırlarını değiştirmek için ABD-İsrail birlikteliği ile hayata geçirilmiş bir proje... Biliyoruz, çünkü projenin mimarlarından Condeleezza Rice bunu bir makalesinde açık açık yazdı, hatta İsrail Suriye’ye saldırdığında, “Artık sınırların değişme zamanı geldi” diyerek Tel Aviv’e koştu. O gün İsrail’e karşı direnen Hamas sayesinde bu proje akim kalmıştı. Son aylarda Hamas’ı da evcilleştirip kaldıkları yerden devam ediyorlar. En büyük talihsizliğimiz, Suriye ve İran’dan sonra parçalanma sırasının Türkiye’ye geleceği bu projenin Eş Başkanının Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan olması... Allah(c.c) sonumuzu hayreylesin!
Uzatmaya gerek yok!
Bekir Bozdağ ve Recep Tayyip Erdoğan anayasa yazım sürecinde Başkanlık sisteminin de tartışmaya açılması gerektiğini söylediler... Bu satırlar size ulaşana kadar AKP cenahından yeni isimler de “Başkanlık sistemi” diye tutturmuş olabilirler...
Yani bu kendi aralarında “önceden konuşulmuş” ve “karara bağlanmış” gibi görünüyor...
Biz de diyoruz ki..
Adım adım giderek vakit kaybetmeye gerek yok!
Padişahlığa doğrudan geçelim olsun bitsin...
Böylece içleri boşaltılan 30 Ağustos, 19 Mayıs ve 23 Nisan’larda bayraklar yarıya iner. Padişahın doğum günlerinde törenler tertiplenir, maaşlara zam yapılır falan...