''Müttefik Barzani''nin son ihanet ittifakı!
Ankara Temsilcimiz Orhan Uğuroğlu''nun konuğu olarak, Flash TV''de, eski Başbakan Ahmet Davutoğlu''na soru sorduğumuz yayında, Dışişleri Bakanlığı döneminde en faal olduğu sahalardan biri olduğu için "Kerkük"ü özellikle sormak istemiştim.
Kerkük''ün peşmergeye teslimine sayılı saatler kala yaptığımız bir yayındı.
Davutoğlu, Türkmen aşiretlerini barıştırmanın, mezhebe dayalı ayrılıkları ortadan kaldırmanın gerekliliğinden bahsettikten sonra -ki birçoğunda haklıydı-, Barzani''yle ilgili bir tehdit algılaması içinde olmadığı yönündeki bilindik görüşlerini tekrarladı.
Irak''ın kuzeyindeki yapıyla muhataplık konusundaki tavrı, "Neden tehdit olsun ki" diyecek kadar kesin ve açıktı -hâlâ-.
***
Birkaç gün önce, Erbil''de, Mesut Barzani himayesinde bir toplantı yapıldı; "Kürt Diaspora Kongresi"ydi adı.
Barzani, açılış konuşmasında, "Kürt davasının, savaşla değil, TÜM PARÇALARDA barışçıl ve demokratik yöntemlerle çözülmesinden yana" olduklarını söyledikten sonra, "diasporadaki Kürtler"e de, "Kendilerini örgütleyerek güçlü bir lobi oluşturmaları ve her alanda milletlerinin meşru davasında başat rol almaları" çağrısı yaptı.
Diasporadan beklentisini, "Bütün yurtseverleri kutsal Kürdistan bayrağı altında toplamaları" olarak açıkladı.
***
"Diaspora" nedir?
Herhangi bir ulusun ana yurdu dışında azınlık olarak yaşadığı yer değil mi?
***
Konuşan, Irak''ın Kuzeyi''ni "Kürdistan" diye gasp etmiş haldeki Barzani olunca, Irak dışındaki Kürtlere sesleniyor ve orada kurduğu yapıya destek istiyor diye algılayanlar olabilir.
Değil.
Barzani''ye göre, Kürtlerin, Irak, Türkiye, İran ve Suriye dışında yaşadığı ülkeler diaspora…
Aralarında Türkiye''nin de bulunduğu dört ülkeyi "anayurtları" kabul ediyorlar.
"Ne var canım, birlikte yaşamıyor muyuz, elbet yurtları" kafasındakiler için daha aydınlatıcı olması bakımından, Barzani''nin Kürdistan Diasporası Dosyası Sorumlusu Tahir Hewrami''nin, kongre çağrısında kullandığı ifadeyle belirteyim "Kürdistan''ın dört parçası" sayıyorlar -hâlâ-.
***
Kongrenin katılımcılarından İsviçre Kürt Diasporası Sorumlusu Roni Aydın Dere, "Şimdi Güney Kürdistan''ın bir statüsü bulunuyor ve bir özgürlük söz konusu. Ona sahip çıkmamız ve onu olabildiğince güçlendirmemiz gerekir. Son yüzyılda ilk defa elimize böylesine bir fırsat geçiyor ve bu fırsatı değerlendirmemiz gerekir" diyor ve diaspora Kürtlerinden "Yahudi lobisinin, İsrail devletini kurmasını" örnek almalarını istiyor.
Velhasıl, "100 yıllık parantezi kapatma kuyruğu" içeriden-dışarıdan uzadıkça uzuyor.
***
Ve ne garip…
Peşmerge''nin bölgeyi sadece IŞİD''den değil PKK''dan da temizlediği sanrısı içinde Kerkük''ün işgaline sessiz kalan, Barzani''yle müttefikçilik oynamaya devam edenlere, "IŞİD''den kurtarıldıktan sonra PKK''nın ikinci Kandil''i haline gelen" Sincar''ı hatırlatan gazeteci Müyesser Yıldız''dan başka kimse sormuyor bu soruyu Ankara''da:
-Bu defa Kerkük''ü ele geçirdikleri takdirde bağımsızlıklarını ilân edeceklerini görmüyor musunuz?
NOT: Ben yazıya Davutoğlu''yla başladım konu onun şahsıyla alakalı değil. Özellikle rica ediyorum, iktidar-muhalefet fark etmeksizin, "Barzani"den medet uman cümle siyasetçi alınsın lütfen üzerine.
KILIÇDAROĞLU''NDAN FAUL(!)
TBMM Başkanı Mustafa Şentop, kürsünün arkasında olduğu için görme imkÂnı yoktu; o nedenle durumu netleştirmek istemesi gayet normal. Gelin görün ki, kürsünün tam karşısına dizili TBMM Genel Kurul sıralarında oturan milletvekilleri açısından ortada "VAR"a gitmelik bir durum yoktu aslında.
Evet, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu o "el hareketini" yaptı.
Ama neden yaptı?
Bu da önemli değil mi?
***
Yok yok, yanlış anlaşılmasın, "savunmak adına" yol yapma satırları değil okuduklarınız. Hatta tam tersine, şahsen kekremsi duygulara gark olduğumu da söyleyeyim.
Lakin…
Madem "VAR"a gidildi; buna da bakmak gerek değil mi;
Hareket kasti faul niteliğinde mi, yoksa tamamen pozisyon gereği mi!
Tam da, dövizle borçlanmanın millete ağır yükünden söz ederken yaptığına göre belli ki pozisyon gereği; mızıkçılık yok, oyuna devam!
***
Bir de sormadan edemeyeceğim;
Kılıçdaroğlu''nun el hareketi, "tam yerine" de denk gelse abesti de; AK Partililerin gösterdiği tepki çok daha abes değil miydi?
Evvelce bakanları aynı kürsüde uçkur, vajina polemiklerine girmiş, milletvekilleri aynı TBMM''de kadın gazetecileri "bacak arası"yla tehdit etmiş bir siyasi partinin, Kılıçdaroğlu''na "üslup" uyarısı yapmak için "Bayanlar var" demesi, nereden baksanız trajikomikti.
Hayır bir de, kendi yandaşlarının, seçim kazanınca "Koyduk mu" diye afişler astığı cadde ve sokaklar "bayan geçişine" kapalıydı sanki!