MUSTAFA KEMAL ATATÜRK VE BARIŞ

MUSTAFA KEMAL ATATÜRK VE BARIŞ

MUSTAFA KEMAL ATATÜRK VE BARIŞ

Milletiyle birlikte dünyanın ilk kapsamlı bağımsızlık ve özgürlük savaşına girişti

 

Bu yanlış politikaların hepsi, millîlik vasfından uzak politikalardı; millî olmayan politikaların da, tarihin en eski milletlerinden birisi olan Türk milletinin gerçek hasletleri, amaçları ve beklentileri ile uyum içinde olması da mümkün değildi. Oysa, Atatürk’ün sahip olduğu felsefenin özünde, millî çıkarları aşan dış politikanın yeri yoktu. Büyük Nutuk’ta;  “Millî siyaset dediğim zaman kasdettiğim anlam ve öz şudur: Millî sınırlarımız içinde, her şeyden önce kendi kuvvetimize dayanmakla varlığımızı koruyarak, millet ve memleketin gerçek saadet ve refahına çalışmak... Genellikle milleti uzun emeller peşinde yorarak zarara sokmamak... Medenî dünyadan, medenî, insani ve karşılıklı dostluk beklemektir” diyordu... Türk Kurtuluş Savaşı’nda Türk milleti, tam bağımsızlığını ve özgürlüğünü gerçekleştirmek, egemenliğine sahip çıkmak için savaşmak zorunda kalmıştı. Bütün bunlara rağmen Ankara’da 23 Nisan 1920’de açılan ve Türk milletinin kaderini eline almış olan Büyük Millet Meclisi, savaş halinde olduğu batılı devletler nezdinde, Türk milletinin tam bağımsızlık ve kendi geleceğini kendisinin belirlemesi hakkından taviz vermeden, barış sağlanabilmesi için gerekli teşebbüslerde sürekli bulunmuştu. Mecliste kurulan hükümetler, Batılı başkentlere gönderdiği temsilcileri aracılığıyla savaşı sona erdirmenin ve kalıcı bir barış ortamı yaratmanın zeminini araştırmıştır. Bu girişimlerde güdülen amaç, daha fazla kan dökmeden, Türk milletinin gasp edilmek istenen haklarını elde etmekti. Savaşa gerek kalmadan bu hakların kazanılması, en çok arzu edilen bir sonuç olacaktı. Ne var ki, Türk milletinin düşmanı olan devletler, tutum ve tavırlarıyla buna imkan vermiyorlardı; tarihsel kinleri ve insanlık dışı yaklaşımlarıyla, en aşağı yedi bin yıllık tarihi olan Türk milletini tarihten silmeye çalışıyorlardı. Lord Kürzon, bir entrika ve fesat kaynağı olarak gördüğü Türkleri Avrupa’dan sürüp atmaktan ve İstanbul ile Boğazlar’ın Cemiyet-i Akvam’a verilmesinden söz ederken; Lloyd George, Perikles’ten sonra Yunanistan’ın yetiştirdiği en büyük devlet adamı olarak gördüğü Venizelos’un düşüncelerini, İngiliz politikalarıyla uzlaştırarak destekliyordu.
Fransa Başbakanı Clemenceau ise, Türkler’in Avrupa’dan atılmalarıyla da yetinmiyor, bütün Küçük Asya’daki varlıklarının silinmesini ve Orta Asya’ya sürülmelerini öngörüyordu.
Bağımsızlık ve özgürlük savaşı
Türk milleti, Atatürk’ün önderliğinde, dünyanın ilk kapsamlı bağımsızlık ve özgürlük savaşına girişti. Batı ülkelerinin bütün askerî ve siyasî baskılarına büyük bir fedakarlıkla ve kahramanlıkla göğüs gerdi. Zamanla gerçek durumu, İngiltere ve diğer Avrupa ülkelerine göre daha erken kavrayan Fransa, Türkiye’nin haklı davasının özelliklerini anlayarak, eski düşüncelerini bir yana bıraktı. Türklerin onurlu bir yaşama hakkı ve barış istediğini anlamıştı.
(Devam edecek)