İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, Ordu’da yeni İl Başkanlığı binasının açılış töreninde konuştu.
“SEN KASIMPAŞALIYSAN BEN DE ORDULUYUM”
Siyasette herkese memleketi üzerinden isimler verildiğini ve siyasetçilerin memleketleriyle anıldığını ifade eden Dervişoğlu; “Acaba ben Ordu’ya gidince ne diyeyim dedim. Bu memlekette yıllardır siyaset yapanlara kendi memleketi sahip çıkar. Uzunca bir zamandan beri de işbaşında bulunan Sayın Recep Tayyip Erdoğan biliyorsunuz ki her zaman Kasımpaşalılığıyla övünmüştür. Ben de ona buradan diyorum ki işte ordu burada sen Kasımpaşalıysan ben de Orduluyum!” dedi.
“TÜRKİYE MUTSUZ İNSANLARIN ÜLKESİ HÂLİNE GETİRİLMİŞTİR”
“Türkiye’nin geleceğini endişeyle takip eden ve o gelecekten kendisine pay çıkaramayan mutsuz insanların ülkesi haline getirilmiştir” diyerek sözlerine devam eden Dervişoğlu;
“Bu kendi kendine olmaz. yapılan yanlış uygulamalar, alınan yanlış kararlar bu ülkede yaşayan insanların her bir kesiminin ayrı ayrı sıkıntıya düşmesine sebep teşkil etmiştir. İyi Parti’nin kurulduğu andan itibaren yaptığı en önemli şeylerden biri de umutsuzluğu ortadan kaldırmak, Türk milletinin umutsuz çaresiz mecbur ve mahkum olmadığını milletine anlatmaktır. İşte bugün bu meydanda toplandık yaptığımız aslına bakarsanız bir hizmet binasının açılışıdır. Ama siz ordunun her yerinden gelerek hemşerilerimize sahip çıkma iradesi sergilediniz. Siz beni burada gururlandırdınız. Siz beni burada onurlandırdınız. Allah’ın önünde size söz veriyorum başınızı bir kere bile yere girmeyeceğim. Bu atmosfer kendi kendine oluşmaz” ifadelerini kullandı.
DERVİŞOĞLU’NDAN SİSTEM ELEŞTİRİSİ: “TÜRKİYE BU YÜKÜ KALDIRAMAZ”
Siyasetin kuru bir rekabet alanı olmadığını belirten Dervişoğlu; “Siyaset sadece yönetmek ya da sadece muhalefet etmek için yapılmaz. Siyaset sorunları çözmek için yapılır. Sorunların çözülebilmesi için öncelikle doğru tespit edilmesi, doğru bir yol haritasının tanzim edilmesi ve sorunların çözümüne yönelik eylem planlarının düşünce gelen eyleme dönüştürülmesi lazımdır. Bunun için de önce bir doğru sisteme ihtiyaç vardır. Bugünkü sistem parlamenter demokratik sistemden ayrıldığımız andan itibaren her gün tek adamlığa biraz daha yaklaşmaktadır. Bu yüktür Türkiye için. Türkiye bu yükü kaldıramaz. Dolayısıyla toplumun bütün kesimlerini birbiriyle kucaklaştırıp kutuplaşmaları ortadan kaldırmak suretiyle yeni bir aydınlık gelecek planlamak mecburiyetindeyiz” şeklinde konuştu.
“BU TIKANMIŞ SİSTEM TÜRKİYE'NİN BAŞINA KÜLFET HALİNE DÖNÜŞMÜŞTÜR”
Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi’nin Türkiye’de yol açtığı sorunlara değinerek konuşmasına devam eden Dervişoğlu; “Hâlimiz hâl değildir. Hâlimizi tarif etmeye de gerek yoktur. Hâlin ne olduğunu tenceresini kaynatamayan emekli dul yetim biliyor. Hâlimizin ne olduğunu insanca yaşama koşulları altında hayatlarını idame ettiremeyen dar ve sabit gelirliler işçilerimiz ve memurlarımız biliyor. Hâlimizin ne olduğunu gelecekten umutlarını kesmiş ve istikballerini vize kuyruklarında arayan gençlerimiz biliyor. Hâlimizin ne olduğunu toprağa düşürdüğü terin karşılığını alamayan çiftçilerimiz biliyor. Bu hâli değiştirmek mecburiyetindeyiz. Çiftçimizi toprağını eker hâle getirmeliyiz. Esnafımızı dükkanında doğru bir biçimde icrai faaliyeti yapacak hâle getirmek mecburiyetindeyiz. Sanayicilerimizi bu ekonomik düzenin nakısalarını ortadan kaldırarak yeni yatırımlar ve istihdam alanları açabilecek şekilde önü açılmış bir öncü kuruma dönüştürmek mecburiyetindeyiz. Konuşa konuşa bunları yapamayız. Dedim ya bunun için sağlam bir sisteme ihtiyacımız vardır. Barışa, kardeşliğe, huzura ihtiyacımız vardır. Geleceğe dair umutlarımızı yükseltmeye ve pekiştirmeye ihtiyacımız vardır. Kendi kendine yapamayız bunu. Dünün hatalarından kendimize bir pay çıkarmak, dünün doğrularının da bize sağladığı avantajlardan doğru bir biçimde yararlı sunmanın yolunu açmalıyız. Bu tıkanmış sistem Türkiye’nin başına külfet haline dönüşmüştür” diye kaydetti.
“İYİ PARTİ’NİN SİYASİ YOLCULUĞU SİZİN ÖZLEDİKLERİNİZ ÜZERİNE İNŞA EDİLECEKTİR”
Türkiye’nin geldiği şartlar içerisinde vatandaşların artık düne dair özlem duyduğunun altını çizen Dervişoğlu; “Milletin özlediğini ben de özlüyorum. Samimiyeti ben de özlüyorum. Nezaketi ben de özlüyorum. Çalışkanlığı ben de özlüyorum. İnançlara bağlılığı ben de özlüyorum. Mücadele cehdini ve o cehdin yüksekliğini ben de özlüyorum. Türkiye savrulmuştur ve bu ülkeyi yönetenler bizim özlediklerimize, bize sırtlarını dönmüşlerdir. Sadece geçmişi kötülemek ile uğraşmaktadırlar. Oysa geçmiş ne güzeldi. Yaşı elverişli olanlar Süleyman Demirel’i hatırlıyor değil mi? Süleyman Demirel'in samimiyetini özlemiyor musunuz Bülent Ecevit’in nezaketini özlemiyor musunuz? Turgut Özal’ın çalışkanlığını özlemiyor musunuz? Rahmetli Erbakan’ın inançlara bağlılığını, Alparslan Türkeş’in mücadele tehdidini ve azmini özlemiyor musunuz? Onların bu doğrularından Mustafa Kemal’i görüp onu özlemiyor musunuz? İşte İYİ Parti’nin siyasi yolculuğu sizin özledikleriniz üzerine inşa edilecektir. İYİ Parti’nin siyasi meşrebi, meselelere bakışı, meselelere çözüm önerileri sizin özlem ve hasret duyduğunuz doğrular üzerine bina edilecektir” dedi.
“BEN SİZE SİZİN İKTİDARINIZI VAAT EDİYORUM”
İYİ Parti’nin Türkiye’de merkez siyasetin yegâne temsilcisi olduğunu belirten Dervişoğlu; “Merkez deyince aklınıza bir dairenin ortasındaki küçük bir nokta gelmesin. Türk siyasetinin merkezi birbirine en uzak olan insanların birleştirildiği birleşmenin adıdır yani küçük bir nokta çemberin etrafına dağılmış farklı görüşlerin düşüncelerin inanışların etnik ayrılıkların mezhep ayrılıklarının üzerine asla ve kata siyasi merkezi inşa edilemez. Ben size sizin iktidarınızı vaat ediyorum. Sizin arzuladığınız bir düzeni vaat ediyorum. Milletin birbiriyle kucaklaştığı, uzaklaşmak kutuplaştırmak yerine birbirine sarılıp kaynaştığı dil Türkiye’yi inşa etmeyi ifade ediyorum” şeklinde konuştu.
“İYİ PARTİ OLARAK BİZİM DERDİMİZ ORTA YERDE BİR SEÇİM YOKKEN KİMİN CUMHURBAŞKANI OLACAĞI DEĞİLDİR.”
Siyasetin artık kurumlar üzerinden değil şahıslar üzerinden yapıldığına dikkat çeken Dervişoğlu; “Herkes bir derdin peşine düşmüş. Henüz orta yerde bir seçim yok ama birtakım kamuoyu araştırmaları yapılıyor ve kimler acaba Cumhurbaşkanı olacak tartışmasında siyasi bir fayda temin etmek niyetine gidiyorlar ve 3 kişiyi yarıştırıyorlar. Sayın Recep Tayyip Erdoğan, Sayın Ekrem İmamoğlu ve sayın Mansur Yavaş. Bunlardan birisi zaten Cumhurbaşkanı diğeri ikisi de Ankara ve İstanbul belediye başkanlarımız. Orta yerde bir seçim yok ama anket kuruluşları bunları yarıştırıyor. Anayasamıza göre sayın Erdoğan’ın bir daha aday olma ihtimali yok. Aday olabilmesinin şartlarını temin etmek yolunda da bir takım çabaların içinde olduklarını ifade ediyorlar. Bunlar tartışıyor kim Cumhurbaşkanı olacak biz de diyoruz ki İYİ Parti olarak bizim derdimiz orta yerde bir seçim yokken kimin Cumhurbaşkanı olacağı değildir. Bizim derdimiz vatandaşın halinin ne olacağıdır” ifadelerini kullandı.
“28 BİN LİRANIN ALTINDAKİ BİR ÜCRET, BU ÜLKENİN EVLATLARINI FAKRUZARURET İÇİNDE YAŞAMAYA MAHKUM EDECEKTİR”
Önümüzdeki günlerde belirlenecek olan asgari ücrete dair konuşan Dervişoğlu; “Asgari ücret 17.002 TL hükümetten beklenen yeni asgari ücret de 24- 25.000 liranın arasında diye düşünülüyor. Oysa bu memlekette açlık sınırı 20.000 lirayı, yoksulluk sınırını da neredeyse 70.000 lirayı aşmış durumda. İYİ Parti olarak biz asgari ücret belirlemesinde bütün parametreleri nazarı itibare alarak işçinin hak ve hukukunu düşündüğümüz kadar işverenin de durumunu düşünüp onu dengeleyecek bir asgari ücret önermesinde bulunduk. Şu anda asgari ücret bu milletin geçimini temin edecek bir miktarda zaten çıkarılamayacaktır. Ama bize göre bizim hesaplamalarımıza göre en az 28.000 TL olmalıdır. Hem işçi korunmalıdır hem de işverenin durumu burada dengelenmelidir. Asgari ücret belirlenmesiyle alakalı olarak eğer 28.000 liranın altında bir asgari ücret belirlemesi söz konusu olursa bu milleti açlığa ve sefalete mahkum etmek, enflasyon karşısında inim inim inlemek durumuna getirecektir. Asgari ücret denilen şey adı üstünde taban ücret demektir. Başlangıç ücreti demektir ama üzülerek ifade ediyorum ki Türkiye’nin %65’i asgari ücretle geçinmektedir. Ve Türkiye’nin bu sorunu çözmek gibi bir mecburiyeti vardır. O sebeple buradan hem hükümet yetkililerine hem de asgari ücret tespit komisyonuna sesleniyorum: 28.000 liranın altındaki bir ücret, bu ülkenin evlatlarını fakruzaruret içinde yaşamaya mahkum edecektir ve bu büyük milletin evlatlarının bunu kabul etme ihtimali yoktur” diye kaydetti.
“EN DÜŞÜK EMEKLİ ÜCRETİ EN AZ ASGARİ ÜCRET KADAR OLMALIDIR.”
Emeklilerin hâlinin de zor durumda olduğuna değinen ve geçtiğimiz günlerde İYİ Parti tarafından düzenlenen Emekliler Kurultayı’nı hatırlatan Dervişoğlu; “En düşük emekli ücreti 12.500 TL. Bu ücrette emeklinin yaşamını sürdürebilmesi tenceresini kaynatabilmesi, evinde huzurla oturabilmesi, geleceğe dair yaşam garantisi içinde olduğunu hissedebilmesi mümkün müdür? 12 bin 500 lirayla geçinilir mi? En düşük emekli ücreti en az asgari ücret kadar olmalıdır. İYİ Parti kurulduğu günden beri bunu söylüyoruz ve hükümetin bütün bu söylediklerimizden kendisine bir pay çıkarmasını istiyoruz. Sevgili Ordulular emeklilik böyle maaşla ödüllendirilen bir şey değildir. Devlet emekliye bir maaş falan ödemiyor aslına bakarsanız emeklinin bu zamana kadar devlete ödediği primin karşılığını veriyor. Dolayısıyla emekli lütuf değil, hak istiyor. Emeklinin hak arayışında sonuna kadar yanlarında olacağımızı buradan ilan ediyorum. kamuoyundan takip ettiyseniz biliyorsunuzdur. Emeklilerin sorunlarının çözülmesi için de afaki kelamlar sarf etmiyoruz. Emeklilerin sorunlarının konuşabilmesi bir emekli kurultayın düzenledik Ankara’da. Bütün sendikalar, bütün emekli kuruluşları oradaydı. Bir siyasi parti, tertip ettiği toplantılardan kendine siyasi pay çıkarmak yerine kimin adına toplandıysa onlar adına bir fayda çıkarmayı hedeflemelidir. O sebeple emekli kurultayımıza çok sayıda sivil toplum kuruluşu lideri katıldı. Bakın söylüyorum bunları yan yana getirmek öyle kolay bir iş değil. TÜRK-İŞ’in Başkanı Ergün Atalay bizim kurultayımızdaydı. HAK-İŞ’in Başkanı Mahmut Aslan bizim kurultayımızdaydı. DİSK temsilcisi bizim kurultayımızdaydı. Esnaf Konfederasyonu Genel Başkanı sayın Bendevi Palandöken bizim kurultayımızdaydı. Neden bizimle beraberlerdi biliyor musunuz? Tıpkı sizler gibi bize inanıp güveniyorlardı. Bunlar siyaseten orada bulunmamızı istismar etmez diye bize inanıyorlardı” dedi.
“ÇİFTÇİYE OLAN BORÇLARINIZI ÖDEYİN VE BU BÜYÜK MİLLETİN EVLATLARININ GELECEK KAYGISI YAŞAMASININ ÖNÜNE GEÇİN”
İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, Ordu’ya gelmeden önce deprem bölgesini de ziyaret ettiğini oradaki sorunları da yerinde tespit ettiklerini ifade etti. Aslında bir iktidar yolculuğuna hazırlık yaptıklarını söyleyen Dervişoğlu Ordu’nun geçim kapısı ve yaşam biçimi fındıkla ilgili yaşanan sorunlarla da ilgilendiklerini şu sözlerle ifade etti:
“Çiftçinin hâli ne olacak? Fındık müstahsilinin hali ne olacak? Fındıkçının hali ne olacak? Fındık bu bölge için sadece bir geçim kapısı değil, aynı zamanda da bir yaşam biçimidir. Ordu’nun yaşama sevincini ne olacak? Bunun da üzerinde konuşup tartışmak lazım. Biliyorsunuz Türkiye’de milli gelirin en az %1’inin tarım kesimine teşvik ve destekleme olarak verilmesini kanun emrediyor. Türkiye’nin milli geliri 1 trilyon 200 milyar dolardır. Dolayısıyla çiftçiye verilmesi destek bunun %1’i olduğuna göre 12 milyar dolardır. 12 milyar dolar demek 420 milyon dolar demektir. Ama bu hükümet bu zamana kadar çiftçiye 200 milyon lira bile vermemiştir. Çiftçiler fakruzaruret içinde toprağa düşürdüğü terin karşılığını alamıyor, ürünlerini tarlada bırakıyorlar; ama devletten de beklediklerini alamıyorlar. Türkiye Cumhuriyeti Devleti bugün saman ithal ederken, bugün hayvan ithal ederken, tarımsal ürünler ithal ederken kendi çiftçisini mağdur ediyor. Buradan bu ülkeyi yönetenlere sesleniyorum: çiftçiye olan borçlarınızı ödeyin ve bu büyük milletin evlatlarının gelecek kaygısı yaşamasının önüne geçin. Tarlalar hacizli, traktörler hacizli insanların gelecekleri ipotek altına alınmış durumda.
“KOKARCA BELASINA KARŞI BİR MÜCADELE VERMEK MECBURİYETİNDEYİZ”
“Çiftçi deyince bir de fındıkçının hali geliyor aklımıza. Bu memlekette kahverengi kokarca dediğimiz bir bela tebelleş oldu başımıza. Her geçen gün sayıları artıyor ve buna karşı yeterli mücadelede verilemiyor Ankara’da da görülmeye başlandı İstanbul’da da görülüyor. Fındığın olduğu her yerde de görünüyor. Defalarca anlattılar sizlere benim tekrar etmeme gerekiyor. Çok hızlı bir biçimde ürüyorlar, çok uzak yerlere gidebiliyorlar o sebeple bu kokarca belasına karşı bir mücadele vermek mecburiyetindeyiz. Ama bunun bir eylem planı çerçevesinde yapılmasını da temin etmek durumundayız. Kendi kendine mücadele olmaz İYİ Parti’nin bu konularla alakalı da eylem planları var. Ben biliyorsunuz aslen Orduluyum ama Fatsa’da büyüyüp yetiştim. Fatsa’nın özellikle yakın köylerinde müstahsilllerimiz fındıklarını 30 randıman üzerinden sattılar. Zaten yeteri kadar yüksek miktarda girdi maliyeti var. İlacın fiyatı belli, gübrenin fiyatı belli, yevmiyenin ne olduğu belli. Dolayısıyla fındık fiyatlarının da en az 170 liradan aşağı olmaması gerektiği hususunda geçmişte hükümeti uyarmıştık. Şimdi kapalı alanlardaki kokarca ile mücadele etmek nasıl olur Tarım ve Orman Bakanlığı yetkilileri köy köy dolaşarak bir bilgilendirme yapmalıdırlar. Ayrıca biyoteknik bir mücadeleye ihtiyaç vardır. Feromon tuzakları konulmalı ve bunlar toplu alanlara getirildikten sonra yok edilmelidir. Kimyasal mücadele verilmesi gereklidir. Bu konuyla ilgili insan sağlığına zarar vermeyen ilaçlarla bir mücadele stratejisi belirlenmelidir. Biyolojik mücadeleye de ihtiyaç vardır. Bu zararlılarının üremeleri ve yumurtalarını engellemek üzere bir biyolojik mücadele verilmeli, bu konularda gerekirse arılar ve başka hayvan türlerinden yararlanılmalıdır. Aksi takdirde önümüzdeki dönem ne fındığın kalacak mısırımız kalacak ne fasulyemiz kalacak ne de domatesimiz kalacaktır. Memleketimizde meyve yetişmiyor bu zararlı böcek yüzünden. O sebeple devletin yetkililerini bu konuyla ilgili mücadeleyi doğru bir biçimde yapmaya davet ediyorum. Ellerinde bir eylem planı yoksa şayet İYİ Parti olarak kendi eylem planımızı onlarla paylaşmaya hazırız. Bizim projelerimiz mirî maldır. Hükümet de kullanabilir, vatandaş da kullanabilir”
“GELECEK KAYGISI YÜZÜNDEN GENÇLERİMİZİN %80’İ SANAL KUMARLA UĞRAŞMAKTADIR”
Gençlerin kendi geleceklerini vize kuyruklarında istikbal arayacak bir biçimde planlamaya çalıştığına değinerek sözlerine devam eden Dervişoğlu; “Türkiye üniversite mezunu gençlerin ve işsizlerin cehennemi haline gelmiştir ve gençlerimizin çok büyük bir kesimi biliyorsunuz evlerinde oturmaktadır. Üniversite mezunlarımız ve yine çok rahatsız olarak söylüyorum bunu bu gençlerimizin gelecek kaygısı yüzünden 10’da 8’i yani %80’i sanal kumarla uğraşmaktadır. Bakın bu çok büyük bir tehlikedir Türkiye’nin geleceği açısından çok büyük bir tehlikedir. Bu ülkeyi yönetenler bu ülkenin gençlerine umut vermelidir. Gençlerimize bu kumar belasını musallat edenlere karşı da tedbirler alınmalıdır. Hükümete söylüyorum, İletişim Başkanlığına söylüyorum; siyasi partilere ve siyasi kişiliklere tuzak kurmayı bıraksınlar, gençlerin bu derdiyle ilgilensinler. Gençlerin sanal kumara teşvik eden sitelere erişimi mutlaka yasaklasınlar”
“KADINA ŞİDDETİN VE ÇOCUĞA İSTİSMARIN SON BULMASINI TEMİN ETMEK ÜZERE DE HÜKÜMETE GEREKLİ UYARILARI YAPTIK”
Türkiye’de kadınların da birçok sıkıntısı olduğuna ve her gün yeni bir kadın cinayetine, katliamına rastladığımızı dile getiren Dervişoğlu, İYİ Parti olarak düzenledikleri Şiddetle Mücadele Çalıştayı’nı da hatırlatarak şunları kaydetti: “Her geçen gün kadın katliamlarına rastlıyoruz. Kadın cinayetlerinin büyük bir çoğunluğu eski eşlerden, eski nişanlılardan, aile bireylerinden kaynaklı cinayetler. Gazetelerin polisiye sayfalarında her gün yer alır hale geldi. İYİ Parti olarak biz, kadına şiddet yani toplumsal şiddet üzerine de bir çalıştay düzenledik. Sonuçlarını da kamuoyuyla paylaştık. Bunları niye söylüyorum biliyor musunuz? Aslına bakarsanız siz bulunduğunuz yerden baktığınızda tek başına bir Müsavat Dervişoğlu görüyorsunuz. Oysa Müsavat Dervişoğlu yalnız değil, Müsavat Dervişoğlu'nun kadroları var, milletvekilleri var, genel başkan yardımcıları var, genel idare kurulu üyeleri var, gönüllüleri var. Sevdası Türkiye, kaygısı Türkiye’nin geleceği olan nice dava arkadaşları var. Bu sorunları el birliğiyle çözmek üzere bir kararlılık sergiliyorlar. Kadına şiddetin ve çocuğa istismarın son bulmasını temin etmek üzere de hükümete gerekli uyarıları yaptık”
“SIKI DUR YUSUF TEKİN GELİYORUZ, GELECEĞİZ HESAP SORACAĞIZ”
22 yılda 9 bakan değişimiyle millî eğitimin geldiği hâlin de ortada olduğuna vurgu yapan Dervişoğlu; “En son bakanın yaptığı en önemli icraat okullarda tuvaletlerde sabunu kaldırması oldu. Okul tuvaletlerine sabun koyamayan bir Milli Eğitim Bakanı’ndan içinde Atatürk ve Cumhuriyet olan bir eğitim müfredatı zaten beklemiyordum. O kendisinden bekleneni yaptı. Sıra bizim hesap sormamıza geldi. Sıkı dur Yusuf Tekin; geliyoruz, geleceğiz hesap soracağız” dedi.
“SAĞLIK ARTIK RANT ÇETELERİNİN KUŞATMALARI İLE KARŞI KARŞIYA BIRAKILDI”
Sağlık sisteminin de rant çetelerinin kuşatmasında kaldığını belirten Dervişoğlu; “Sağlık artık rant çetelerinin kuşatmaları ile karşı karşıya bırakıldı. Yeni doğan bebekler çetelere teslim edildi ve evlatlarımızı kaybettik. Basından takip ediyorsanız televizyonlardan ve gazetelerden şimdi yaptıklarının hesabını veriyorlar. Parlamentodaki milletvekili arkadaşlarımızın tamamı bütün bu sorunlarla alakalı olarak üzerlerine düşen sorumluluğun icaplarını yerine getirmek suretiyle kendilerine yakışan mücadeleyi veriyorlar. Tüm milletvekili arkadaşlarımı buradan huzurunuzda kutluyor ve tebrik ediyorum. Milletine yakışan vekil oldukları için kendilerine sevgi ve saygılarımı sunuyorum” dedi.
“BU ZULÜM BÜTÇESİNİ YAPANLARLA HESAPLAŞMAMIZIN ÖNÜNÜ AÇMASI İÇİN ALLAH BİZLERE YARDIM ETSİN”
TBMM’de görüşülen bütçe görüşmelerine değinerek konuşmasına devam eden Dervişoğlu; “Yakın bir zaman içerisinde de bütçe görüşmeleri tamamlanacak ve Türkiye Cumhuriyeti Devletinin yeni bütçesi oylanacak. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin en önemli yetkisi olan bütçe yapma hakkı Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin elinden alınmıştır. Beştepe’deki saray bürokratlarının hazırladığı bir bütçe meclise geliyor ve o bütçenin Türkiye’nin hiçbir derdine çözüm getirmeyeceğini de biz gözlemliyoruz. Bütçeyi değiştirmek için komisyonlarda saatlerce konuştuk. Şimdi de Genel Kurul'da konuşmaya devam ediyoruz. Ama üzülerek söylüyorum ki; sizler de bilin sergilemiş olduğumuz tüm çabaya ve gayrete rağmen hazırlanan bütçenin tek bir harfini ve tek bir rakamını değiştirmeye muvaffak olamadık. Temennimiz şudur milletin huzuruna götürdükleri bu bütçenin sizin derdine çare olmayacağını bildiğimiz için inşallah iktidarımızda bu büyük milletin derdine çare olacak yeni bütçeleri yapmayı Cenab-ı Allah bizlere nasip etsin. Bu zulüm bütçesini yapanlarla da hesaplaşmamızın önünü açması için Allah bizlere yardım etsin” şeklinde konuştu.
“SURİYE BİR BATAKLIĞA DÖNÜŞMÜŞTÜR VE ARTIK HERKES BİLİYOR Kİ SURİYE TOPRAK BÜTÜNLÜĞÜNÜ MUHAFAZA EDEMEYECEK DAHA ÖNCE TECRÜBESİNİ YAŞADIĞIMIZ IRAK GİBİ BÖLÜNECEKTİR”
Suriye’de yaşanan gelişmelere de değinen Dervişoğlu şu ifadeleri kullandı:
“Suriye'de birtakım olaylar yaşanıyor. Olağanüstü olaylar gerçekleşiyor. Herkes temennisini ifade ediyor, kürsülerde çıkıyorlar ve diyorlar ki Suriye’nin toprak bütünlüğüne saygılıyız. El- hak biz Türk milletiyiz başka milletlerin bir karış toprağında bile gözümüz yoktur. Ama kendi güvenliğimizi koruyup kollamak gibi bir sorumlulukla da karşı karşıyayız .Yanlış kararlar ve uygulamalar yüzünden Suriye bir bataklığa dönüşmüştür ve artık herkes biliyor ki Suriye toprak bütünlüğünü muhafaza edemeyecek daha önce tecrübesini yaşadığımız Irak gibi bölünecektir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin buna karşı tedbirler geliştirmek gibi bir mecburiyeti vardır. Yani derhal vaziyet almalıdır. Türkiye'nin geleceğini tehdit eden örgütlere oyun alanı bırakmaması lazımdır. Türkiye bu zamana kadar hem Suriye’nin kuzeyinde hem de Irak’ın kuzeyinde askeri operasyonları bu sebeple gerçekleştirilmiştir. Ama şimdi Suriye ile Irak arasındaki birtakım yerler Türkiye’nin istikbaline göz dikmiş unsurlar tarafından artık Türkiye’ye karşı kullanılabilecek bir biçimde organize ediliyorlar”
“IRAK PKK’SIYLA SURİYE PKK’SININ BULUŞMASINI ENGELLENMELİDİR. KAPKA’DAN RAKKA, HASEKE VE SİNCAR BÖLGESİNDE YENİ BİR GÜVENLİK HATTI OLUŞTURULMALIDIR”
“Irak pkk’sıyla Suriye pkk’sı arasındaki hattın kesilmesi lazımdır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti bu durumdan vazife çıkararak derhal vaziyet almalı ve Irak pkk’sıyla Suriye pkk’sının buluşmasını engellenmelidir. Bunun için yapılacak şey çok basittir. Kapka’dan Rakka, Haseke ve Sincar bölgesinde yeni bir güvenlik hattı oluşturulmalıdır. Bir adım daha ileri giderek söylüyorum. Hükümetin bunu yapabilecek gücünün ve kudretinin olduğunu biliyorum. Süleyman Şah Türbesi yeniden eski yerine Ceber Kalesi'nde taşınmalıdır. Güvenlik hattı böylece doğru bir biçimde oluşturulmalıdır. Devletimizin bekasını, milletimizin istiklalini millî devlet idealini ve üniter devlet yapısını sonsuza kadar koruyup kollamanın önemli şartları vardır. Söylediklerimde bu şartlardan birini içinde barındırıyor”
“ESAD GİTTİ MİSAFİRLİK BİTTİ”
“Suriyeli sığınmacılar sorunumuz var. Esad rejiminin sonuna gelindiğine göre Suriyeli sığınmacıların Türkiye’de kalmalarını icap ettirecek herhangi bir durum da artık yoktur. Dolayısıyla ne diyoruz? Esad gitti misafirlik bitti. Türkiye bu konuyla ilgili derhal geçici sığınmacı statüsünü kaldırmalıdır. Kanunsuz olarak Suriyelilere verilmiş vatandaşlıkları derhal iptal etmelidir ve Suriyelilerin kendi ülkelerine dönmelerini teşvik etmelidir. Ayrıca bedeli mukabilinde para karşılığı verilmiş; Almanya Başbakanı biliyorsunuz bunu açıkladı. Geri kabul anlaşması da derhal sonlandırılmalıdır. Türkiye sorunlarını çözebilecek hale gelmelidir.”
“VERİLMİŞ SÖZÜMÜZÜ TEKRARLIYORUM: BAŞARACAĞIZ, BAŞARACAĞIZ, BAŞARACAĞIZ!”
İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, Türkiye’nin konuşan bir Türkiye olmasına işaret ederek şu sözlerle konuşmasına son verdi:
“Türkiye konuştukça sorunlarını çözer hale gelecektir. Türk milleti umutsuz değildir, çaresiz değildir, mecbur değildir, mahkûm değildir. Çünkü biz varız. İyiler var, cesurlar var. Bu sorunları aşabilecek kadrolar ve milli irademiz var. Biz gittiğimiz her yerde aynı şeyi söylüyoruz. Burada da tekrarlayacağım: tuzaklar var ülkemizde kurulmuş bozacağız, engeller var ülkemizin önüne koyulmuş engelleri aşacağız, yeniden haykırmaktan geri durmayacağız. Başkaları gibi millet demeyeceğiz, Türk milleti diyeceğiz. Başkaları gibi devlet demeyeceğiz Türk devleti diyeceğiz. Başkaları gibi vatan demeyeceğiz, Türk vatanı diyeceğiz. Sonuna kadar mücadele edeceğiz. Devletimizi, milletimizi, vatan bölünmezliğini korumak üzere çıktığımız bu yolculuğun bir gün gelecek zaferleri nihayet bulacağına yürekten inanıyorum. Verilmiş sözümüzü tekrarlıyorum: başaracağız, başaracağız, başaracağız!
AHMET TÜRK'ÜN "İMRALI" AÇIKLAMASI
Dervişoğlu, konuşması ardından yeni hizmet binasında gazetecilerin sorularını yanıtladı. Terör örgütü PKK'nın elebaşı Abdullah Öcalan ile bir görüşme olacağını düşündüğünü belirterek görüşme için DEM Parti Milletvekilleri Pervin Buldan ve Sırrı Süreyya Önder'i işaret eden Ahmet Türk'ün açıklamaları hatırlatılan Dervişoğlu, şöyle konuştu:
"Oraya kim gidecek bilmiyorum. Adalet Bakanlığı'nın vermiş olduğu bir görüşme izni de yok. Ben de oturduğum yerden 'Onlar gitmesin, şunlar gitsin' türünden bir kelam sarf edebilirim ama bunun bir karşılığı olmaz. Neler olup bittiği hususunda eksik bilgilerle derin değerlendirmeler yapamayız. Herkes bu süreçte temennisini ifade ediyor. Kimileri 'Meclis kürsüsünde konuşsun', kimileri ise 'Şurası ve burası arasında birtakım köprüler kursun' diyor. Bu somutlaşmadan bir beyanda bulunmamız yerinde olmaz. Ayrıca bazı yapay tartışmalarla alakalı olarak da kaybedecek zamanımız yok. Biz siyasette muhatap olarak milleti seçmişiz. Muhatabımız millettir. Dolayısıyla zaman harcanmayacak kişilerle ilgili de söylemlerimize dikkat edeceğiz."