MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin terör örgütü elebaşı Öcalan'a çağrı yapmasının ardından İYİ Parti ve MHP arasında hararet giderek artmaya devam ediyor.
İYİ Parti lideri Müsavat Dervişoğlu, Meclis’deki grup konuşmasında, kendilerine karşı “fırıldak” ifadesini kullanan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’yi “topaç”a benzetmesinin ardından, sosyal medya hesabından bir video yayınlayan Ülkü Ocakları Genel Başkanı Ahmet Yiğit Yıldırım, “Sabrımızı sınama; belanı da bizden bulma!" notunu düşerek şu ifadeleri kullanmıştı:
"Bizim kimseye eyvallahımız yok. Değerlerimize davamıza sahip çıkıyoruz. Öptüğün o ele saygısızlık yapma cüretinde bulunuyorsan, o elin sahibinin evlatları sana öyle bir tokat vurur ki bir daha insan içine çıkma cüretinde bulunamazsın. Belanı da bizden bulma. Bizim değerlerimize, bizim davamıza, bizim liderimize laf söyleyene biz haddini bildiririz. Kimse bizim sınırlarımızı ihlal etmeye kalkışmasın."
DERVİŞOĞLU'NUN SİNAN ATEŞ'İN VURULDUĞU YERDE CEVAP VEREĞİ AÇIKLANMIŞTI
Müsavat Dervişoğlu, adı Sinan Ateş cinayetiyle gündeme gelen Ülkü Ocakları Genel Başkanı Ahmet Yiğit Yıldırım'ın tehdidi sonrası flaş bir hamle yaptı. Dervişoğlu saat 16:00'da kendisine yönelik tehdit ve hakaret içerikli açıklamalara, Sinan Ateşin vurulduğu yerde cevap vereceği basına yansıdı.
MÜSAVAT DERVİŞOĞLU SİNAN ATEŞ'İN VURULDUĞU YERDEN AÇIKLAMASINI YAPTI
Sinan Ateşin vurulduğu yerde açıklama yapan İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, Ülkü Ocakları Başkanı Ahmet Yiğit Yıldırım’ın kendisine yönelik tehdit ve hakaret içerikli paylaşımı sonrası cevabını 'hodri meydan' diyerek verdi. İçişleri Bakanlığı'na da seslenen Dervişoğlu "Polis korumalarımı çekin." ifadelerini kullandı.
DETAYLAR GELİYOR...
SABAH SAATLERİNDEKİ BASIN TOPLANTISINDA DA DİKKAT ÇEKEN AÇIKLAMALARDA BULUNMUŞTU
Öte yandan DEM Parti'nin İmralı heyetinin temasları kapsamında Meclis’te bir komisyon kurulmasının önerildiği hatırlatılan İYİ Parti lideri Müsavat Dervişoğlu, "Meşru komisyonu değerlendiririz" açıklamasında bulundu. Dervişoğlu ayrıca, kendisini tehdit eden Ülkü Ocakları Başkanı Ahmet Yiğit Yıldırım’ın kendisine yönelik tehdit ve hakaret içerikli paylaşımı hakkında da konuştu.
İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, Ülkü Ocakları Genel Başkanı Ahmet Yiğit Yıldırım ile MHP Genel Sekreteri İsmet Büyükataman'ın açıklamalarına ilişkin, "Bazı arkadaşlar benim farkında olmadan siyaset yapmamı engellemeye çalışıyorlar. Bir anayasal hakkı kullanmamı engellemeye çalışıyorlar üslupları, ağır, hakaretamiz ifadeleriyle. Meclis’te grubu bulunan bir siyasi partinin genel başkanına bu beyanlarla hakaret edenlere karşı adalet ve içişleri bakanlarının ne yapacağını merak ediyorum" dedi. Dervişoğlu "umut hakkı" tartışmaları konusunda da "Milleti umutsuzluğa sevk edip İmralı'daki canibaşına umut hakkı tanımak bu millete karşı yapılmış büyük bir insafsızlıktır. Tayyip Erdoğan ve hükümetinin bugün böyle bir şeye izin vereceği kanaatinde değilim" değerlendirmesinde bulundu.
İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü dolayısıyla Meclis'te parlamento muhabirleriyle bir araya geldi. İYİ Parti Grup Başkanvekilleri Turhan Çömez ve Buğra Kavuncu ile Genel Başkan Yardımcısı ve Tekirdağ Milletvekili Selcan Taşçı'nın da bulunduğu toplantıda Dervişoğlu, gazetecilerin sorunlarını dinledi, çözüm önerilerini Meclis'e ve gerekli mercilere iletmek üzere not aldı.
Dervişoğlu, basın mensuplarının gündeme ilişkin sorularını da yanıtladı.
"ONLARI MUHATAP ALACAK VE SEVİYESİNE DÜŞECEK DEĞİLİM"
MHP Genel Sekreteri İsmet Büyükataman ve Ülkü Ocakları Genel Başkanı Ahmet Yiğit Yıldırım'ın kendisine yönelik açıklamalarına cevap veren Dervişoğlu, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'yle aralarındaki tartışmanın genel başkanlar seviyesinde kalması gerektiğini ve diğer siyasi aktörlerin tartışmaya girmemesini gerektiğini belirtti.
Dervişoğlu şöyle devam etti:
"Siyasette bir laf söylüyorsanız onun karşılığını almaya hazırlıklı olacaksınız. Sayın Devlet Bahçeli bir şey söyledi, ben de ona cevap verdim. Onun da buna saygıyla yaklaşması gerekir. Bu tür karşılıklı konuşmalarda mütekabiliyet esasına, iki genel başkan birbirlerine cevap verdilerse bir genel sekreter ya da genel başkan yardımcısı üzerinden cevap verilmez ya da siyasetin hiç muhatabı olmayacağı bir kurumla cevap verilmez. Ne olursa olsun saygının esas alınması lazım.
Genç kardeşimizin hakaretamiz beyanları bana geçmişi hatırlattı. Bazı insanlar kendilerini suç işleme imtiyazına sahip hissederek önüne gelene istediği şeyi söyleme hakkını buluyor. Olağanüstü dönemlerin genellikle öncesinde ve içinde yaşanır böyle durumlar. Benim üzüntüm bu. Türkiyede bazı insanların kendilerini suç işleme imtiyazını sahip hissetmeleri... Bu, Türkiye'de demokrasinin, adaletin bittiğine delalet eder. Onları muhatap alacak ve seviyesine düşecek değilim.
Bazı arkadaşlar benim farkında olmadan siyaset yapmamı engellemeye çalışıyorlar. Bir anayasal hakkı kullanmamı engellemeye çalışıyorlar üslupları, ağır ifadeleriyle, hakaretamiz ifadeleriyle. Meclis’te grubu bulunan bir siyasi partinin genel başkanına bu beyanlarla hakaret edenlere karşı adalet ve içişleri bakanlarının ne yapacağını merak ediyorum. Cumhurbaşkanı'nın aleyhinde bir tweet attı ya da televizyon programında bir cümle söyledi diye gazetecileri arkadan kelepçeleyerek karakola götüren zihniyetin TBMM'de grubu bulunan bir siyasi parti genel başkanının anayasal hakkını gasbetmesine karşı adalet mekanizması ne yapacak göreceğiz. Bu iktidar, bunları kullanılabilir aktörler yaptı. Bunlar istediklerini söylüyor. Korktuğum, bazı insanların kendisinde suç işleme imtiyazına sahip olduklarını düşünmeleri. Bu ifadeleri o çocuğa yaptıranların kimler olduklarını tahmin ediyorum. Bu ucuz bir mafya ağzıdır, kendisi benim muhatabım değildir. Cumhurbaşkanı'na hakarette bu derece duyarlıyken adalet ve içişleri bakanları, bunun için ne yapacaklar merak ediyorum. Vicdanlarda mağlup olmadıktan sonra onların ağızlarından çıkan galiz ifadelerle asla yenilmem."
"DEM’DEN BİR TALEP GELMİŞ OLSAYDI KURULLARIMIZI TOPLARDIK BUNA KARAR VERİRDİK"
DEM Parti heyetinin ziyaretleri sonrası Meclis'te Komisyon kurulduğu takdirde milletvekilinin görevlendirilip görevlendirilmeyeceğine ilişkin soruya Dervişoğlu, şöyle cevap verdi:
"'DEM'in ziyareti" deniliyor ama bizden randevu talep eden DEM değildi. DEM kurumsal kimliğiyle İYİ Parti’den herhangi bir randevu talebinde bulunmadı. Sayın Bahçeli'nin yol göstermesi, Tayyip Erdoğan'ın da müsaadesiyle İmralı adasında giden, Abdullah Öcalan'la hükümet ya da Meclis arasında köprü olmaya çalışan 3 kişi bizi ziyarete gelmek istediler. Kendilerinin herhangi bir siyasi sorumluluğu olmaması sebebiyle kendilerine tarafımızdan randevu verilmesi mümkün olmadı. Terörist diye kayyum tarafından görevden alınmış birinin de bu ziyaretlerin yapılması noktasında bir aktör haline dönüştürülmesini doğru bulmuyorum. DEM’den bir talep gelmiş olsaydı kurullarımızı toplardık buna karar verirdik. TBMM’deki bütün komisyon çalışmalarına katılıyoruz, bu konuyla alakalı meşru bir komisyon teşekkülü olursa biz bunu değerlendiririz. Ama "TBMM'de bulunan siyasi şahsiyetlerden Türkiye'nin beklentileri adına bir araya gelmelerini ve platform oluşturmalarını istiyoruz" türünden birtakım beklentilerin bizden karşılanmasını arzu ederlerse buna müsbet bakabilme imkanımız olur."
"BUNDAN BESLENEBİLECEK BİR MASA OLUŞMAZSA TAYYİP ERDOĞAN, "BU KONUYA DAHİL DEĞİLDİM" DİYECEK, İŞİN İÇİNDEN ÇIKACAK"
Dervişoğlu, yeni çözüm sürecinin nereye evrileceğine ilişkin de şu değerlendirmeyi yaptı:
"Bu öncesinde denenmiş bir süreçti, sürecin nereye gideceği hep muhalefet partilerine soruluyor ama iktidar konuyla ilgili hiçbir şey konuşmuyor. Sayın Erdoğan'ın konuyla ilgili yapmış olduğu herhangi bir açıklama yok. AK Parti'nin konuyla ilgili hedefinin ne olduğuna dair belirlenmiş bir süreç de oluşmadı. İstiyorlar ki muhalefet konuşsun, Türkiye bir tartışma ortamına girsin; iktidar bundan beslenebilirse de yararlansın. Bundan beslenebilecek bir masa oluşmazsa Tayyip Erdoğan, "Bu konuya dahil değildim" diyecek, işin içinden çıkacak. Cumhuriyetin, üniter devlet yapısının tehdit altında olduğunu, milli devlet olma özelliğimizin ortadan kaldırılmak istendiğini, geçmiş dönemde yaşanan olayların yeniden yaşanması endişesinden hareketle kaygılarımı ifade ediyorum. Geride bıraktığımız dönemde yaşananları milletimize anlatarak bunun bir oyun olduğunu, emperyalist güçlerin hedeflerine hizmet edecek bir süreç olma özelliğini bulunduğunu dile getiriyorum. Bundan bir umudum yok. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin İmralı'da yatan ve Türkiye'nin tamamı tarafından "Bebek katili" diye isimlendirilen bir şahsın bu süreçte önemli aktör olması ve Türkiye Cumhuriye Devleti'ne yol göstermesi hiçbirimiz tarafından kabul edilebilecek bir durum değil."
"MİLLETİ UMUTSUZLUĞA SEVK EDİP İMRALI'DAKİ CANİBAŞINA UMUT HAKKI TANIMAK BU MİLLETE KARŞI YAPILMIŞ BÜYÜK BİR İNSAFSIZLIKTIR"
Kamuoyunda yer alan "genel af" ve "umut hakkı" tartışmalarına ilişkin soruları da yanıtlayan Dervişoğlu, kaygılarının Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve Türk milletinin geleceği olduğunu dile getirdi.
Siyasi partilerin DEM Parti heyetiyle görüşmelerine ilişkin de değerlendirmelerde bulunan Dervişoğlu, şöyle konuştu:
"Yedi siyasi parti konuyla ilgili aynı perspektiften bakıyorlarsa hadiseye o zaman hepsi bir, biz tekiz. Ama herkes basın toplantılarında kaygılarına işaret eden beyanlarda bulundu. Sayın Sırrı Süreyya Önder'in klişe bir açıklaması var. Burada siyasi partileri sürece karşıymış gibi gösterirler endişesinden hareketle de herkes sürecin bir tarafından tutmak mecburiyetinde bırakılıyor. Biz kendimizde öyle bir mecburiyet hissetmiyoruz. Türkiye'nin doğruları bizim siyasi istikbalimizden önemlidir diyerek Türkiye'nin doğrularının yanında saf tuttuk.
Milleti umutsuzluğa sevk edip İmralı'daki canibaşına umut hakkı tanımak bu millete karşı yapılmış büyük bir insafsızlıktır. Tayyip Erdoğan ve hükümetinin bugün böyle bir şeye izin vereceği kanaatinde değilim. Genel affın kimleri kapsadığı hepimizin malumu. Bu zamana kadar terör olaylarından, uyuşturucudan, cinayetten, cinsel taciz suçlarından, kadın cinayetlerinden cezaevinde bulunanların tamamını kapsıyor ve işlenmiş bu suçların sonuçlarıyla birlikte ortadan kaldırılmasına neden oluyor bu genel af. Bunu isteyenler kendi namlarına beklentiyi karşılıyor diye istiyorlarsa onu anlayabilirim. Üstü örtülmüş birtakım cinayetlerin gerçek faillerine ulaşılması noktasında kaygıları olanlar endişelenebilirler.
"SİYASETİN DE TERÖRLE KOL KOLA GİRİP BU ALANLARDA ÇÖZÜM ARAMASINI YERİNDE BULMUYORUM"
Kimsenin derdi memleket değil, bir kısım insanın derdi kendi siyasal ikbali ve geleceği. Suç işleme imtiyazına sahip olanların işlediği alçakça suçların sonuçlarını ortadan kaldırıyor af denen şey. Bu sürece inanmıyorum, güvenmiyorum. Denenmişliği var.
Suriye’deki olayları dayanak alarak dünya okumasından bahsedenler var, onları da çok yadırgıyorum. "Terörsüz Türkiye'ye karşı mısınız'... Elbette ki terörsüz Türkiye istiyorum. Siyasetin de terörle kol kola girip bu alanlarda çözüm aramasını yerinde bulmuyorum. Hem terörsüz Türkiye, hem de teröristsiz siyaset istiyorum."
"MİLLETİN SİZE VERDİĞİ GÖNÜLLERİ BAŞKA MERKEZLERE CİRO EDERSENİZ O ZAMAN SİZİN ŞAHSİYETİNİZ SORGULANIR"
14-28 Mayıs seçimlerinden sonra partiden ayrılıklar eski Parti Sözcüsü ve Ankara Milletvekili Kürşad Zorlu'nun istifasına ilişkin soruya Dervişoğlu, şöyle cevap verdi:
"Parti Sözcüsü statüsündeki birinin kendi değerlendirmesini kendisi yapması lazım. Arkadaşın siyasi misyonu şahsi beklentisine endeklenmişse benim o konuda diyecek bir şeyim yok. Siyaset gidenlerle değil, kalanlarla yapılır. Mevcut halinden çok memnunum. Hiç kimse benim söylemimden ya da eylemlerimden ötürü partiden gitmedi. Herkesin yakasında taşıdığı rozet namusudur. Milletin size verdiği gönülleri başka merkezlere ciro ederseniz o zaman sizin şahsiyetiniz sorgulanır, hiçbir siyasetçiye de böyle bir sorgulanmanın içinde olmayı tavsiye etmiyorum."
"BENİM ÇAĞRIM BİR MİLLİYETÇİ CEPHE OLUŞTURMA HEDEFİNİ KAPSAMIYOR"
Dervişoğlu, "milliyetçi cephe" kurulacağı iddilarını da şöyle yorumladı:
"Çağrıyı milletimize yaptım, şu anda milli mücadele cephesi oluşuyor zaten. Benim bir cephe oluşturma gayreti içerisinde olmam bir anlam oluşturmaz. Çağrımı sadece milliyetçi cenaha yapmıyorum. Benim çağrım milletin tamamına; sevdası, kaygısı Türkiye olan, Cumhuriyet sevdalısı insanlara. Bu bir milliyetçi cephe oluşturma hedefini kapsamıyor. İYİ Parti'yi bütün bu yükü kaldıracak bir siyasi çatı olarak görüyorum. "Milliyetçi partiler birbirlerinden oy alabilmek için fazladan milliyetçilik yapıyor" gibi bir hissiyat oluşturuluyor. İletişim Başkanlığı'nın yarattığı bir algı. "Ana milliyetçi partinin içinde bir zafiyet var, oy kaybediyor ve onun kaybettiği oyları toplamak için de minik minik milliyetçi partiler kuruluyor" deniyor. Herhangi bir ideolojik taassuba düşmeden, geldikleri yere bakmadan, etnik kökenlerini değerlendirmeden bizi bir araya getirmek için yaptığımız bir çağrıdır bu. CHP’nin içindeki vatansever cumhuriyetçilere de sesleniyorum, AK Parti veya MHP içindeki milliyetçilere de sesleniyorum."
"TERÖRİST DAMGASI YEMEMİŞ İNSANLARLA BU HÜKÜMET İLİŞKİ KURMAYI BECEREMİYOR"
Dervişoğlu, iktidarın "terörsüz Türkiye" çağrısına ilişkin düşüncelerini de şöyle açıkladı:
"Sistem değişikliğiyle Meclis etkisiz hale getirilmiştir. Dolayısıyla bu süreci destekleyenler tarafından bile ihtiyacı karşılayabilecek bir pozisyonda değil. Bu iktidar, 2002 yılından itibaren yasadışı örgütlerle kurmuş olduğu temaslardan medet umarak birtakım süreçleri tanzim etmiştir. Önce "dostum" dedikleri sonra terörist ilan edilmiştir. Bu zamana kadar yapmış olduğu her işin ardından böyle bir melanet çıkmış bir hükümetin doğru şeyler yapabileceğine dair bir kanaat uyanmıyor. Bu hükümetin şöyle bir alışkanlığı var, teröristsiz yol yürüyemiyor. FETÖ'ye, PKK'yla, HTŞ'yle yol yürüyor. Terörist damgası yememiş insanlarla bu hükümet ilişki kurmayı beceremiyor. Bu insanların Türkiye'nin geleceğine dair doğru kararlar alacağına inanmıyorum. Terörsüz siyaseti inşa etsin AK Parti, biz de terörsüz Türkiye için elimizden geleni yapalım ama siyaseti terörize ediyorlar.
Suriye bir bataklıktır, 2011’de bizi oraya Recep Tayyip Erdoğan soktu. Şimdi bizi içine düştüğümüz bataklıktan Türkiye kendi kendine çıktığı için bizden alkış mı bekliyor, yapmış olduğu hatayı telafi edecek. Tayyip Bey, "Bütün bunları keşke yapmasaydım" desin. Desin ki, "Keşke FETÖ'yle yan yana gelmeseydim. Keşke geride bıraktığımız açılım sürecini tanzim edip hendeklerde askerimizin, polisimizin, vatandaşlarımızın ölmesine rıza göstermeseydim." Bu hükümet teröristlerle ilişki kurmak noktasından baktığımızda dünyanın gözünde sabıkalıdır."
"NEREDEYSE İMRALI CANİSİ DEĞİL DE İMRALI BİLGESİ DİYECEKLER ADAMA"
Dervişoğlu, Öcalan'ın Suriye'de YPG/PYD üzerinde etkisi olduğu ve Suriye'deki etkinliklerinin sınırlandırılması için Öcalan'ın devreye sokulmasının istendiği iddilarını da şöyle yorumladı:
"Öcalan, İmralı’daki bir tutuklu, ömrünün sonuna kadar orada kalabilecek bir şahsiyet. Mesela Çakal Carlos Fransa’da tutuklu, onun için bunlar ifade edilebilir mi? Neredeyse İmralı canisi değil de imralı bilgesi diyecekler adama. Elbette kendi kurduğu örgütün üzerinde etkisi vardır ama Suriye'deki kurgu başka bir kurgu. Suriye'de 12 günde rejim değişikliği oldu. Rejimin yıkılma emareleri ortaya çıktığı andan itibaren bizim hükümet, rejimin yıkılmasına katkı sağlayarak bölgede güç olma rolü kesmeye başladı. Türkiye orada doğru bir iş yapmak istiyorsa yaptığı işi göstermeli, kendi sınır güvenliğini sağlamalı. Derin bir güvenlik hattına ihtiyaç duyulduğunu söyledik."
"EĞER TÜRKİYE ÜNİTER DEVLET YAPISINI MUHAFAZA EDECEKSE KIRMIZI ÇİZGİLERİNİ KORUMAK ZORUNDA"
ABD Başkanı Donald Trump'ın Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan YPG'ye operasyon yapılmamasını istediğini açıklamasıyla ilgili Dervişoğlu, "İkisi bence çok samimi arkadaşlar, ara sıra samimiyetten birbirlerine ne söylediklerini bilmiyorlar. Samimiyetten birbirlerine "aptallık yapma" bile diyebiliyorlar" şeklinde konuştu.
Dervişoğlu, yeni çözüm sürecinin Anayasa tartışmalarına evrilip evrilmeleyeceği sorusuna, "Vatandaşlık tanımının değiştirilmesi, üniter devlet yapısının ortadan kaldırılabilecek adımların atılması kamuoyu gündemine tartışılsın diye atıldı ama şu anda bunlar öksüzdür. Bu konuyla ilgili ilk açıklamayı milletin çeşitliliği üzerinden Tayyip Erdoğan söyledi, Türkiye vatandaşlığı üzerinden Bahçeli ve Numan Kurtulmuş söyledi. Anayasa'nın ilk 4 maddesine dokunabileceklerini zannetmiyorum. Eğer Türkiye üniter devlet yapısını muhafaza edecekse kırmızı çizgilerini korumak zorunda. Biz de kırmızı çizgilerin yanında saf tutacağız" yorumunu yaptı.
"DAR VE SABİT GELİRLİLERE YAPILAN MAAŞ ARTIŞLARI, ARTIŞ DEĞİL SADAKA NİTELİĞİ TAŞIYOR"
Dervişoğlu, emekli maaşı ve asgari ücret zamlarına ilişkin de şunları söyledi:
"Herkes bu maaşlarla yaşanıp yaşanmayacağının değerlendirmesini yapsın. En düşük emekli maaşı hiç olmazsa asgari ücret seviyesinde olsun diyoruz. Dar ve sabit gelirlilere yapılan maaş artışları, artış değil sadaka niteliği taşıyor. Bu paralarla geçinebilen varsa geçinsinler. Emekli hayatının büyük bir kısmını çalışarak geçiriyor, ömrünün en rahat etmesi icap eden dönemde de bir sefaletle de karşı karşıya bırakılmayı kabullendiriliyor. Asgari ücretli barınma ihtiyaçlarını da nazarı itibare aldığınızda bir çocuğu okutabilmeye muvaffak olamıyor. İnsanlar çok ağır ekonomik koşullar altında yaşıyor, çocuklarını okuldan almak zorunda kalıyor; tenceresini kaynatamayan emekliler, sofra kuramayan aileler var. 6 milyon çocuğun yatağa aç girdiği bir ülkede yaşıyoruz. Bu kadar pişkince cevaplar verilmesini ben yadırgıyorum. Hem emekli maaşındaki hem de asgari ücretteki artışlar sadaka niteliğinin üzerindeki artışlar değil. 28 bin lira bile aslında bakarsanız ihtiyacı karşılamıyor. 2 ay sonra bu ücret, açlık sınırının altına düşecek. Türkiye'de yapılan israfı, faizi, KKM’den kaynaklı zararı yaşamamış olsak, bunların da emekli maaşların üzerine koysak en az 10’ar bin lira daha artırmak mümkün olur. Ama hükümetin bu anlamda yapmış olduğu aymazlıkların bedelini emekli, işçi, dar gelirli, memur ödüyor. Türkiye derhal israfı terk etmeli, verimli bir ekonomik düzen kurulmalı, elde edilen büyüme de adil bir biçimde dağıtılmalı."