Müsaadenizle birkaç satır "mağdur edebiyatı"(!)

Hükümet sözcüleri, bu ara "mağdur edebiyatı" diye kesip atıyorlar ama vaktiyle "at izi, it izine karıştı" demişlikleri de var.

Ucu bizim "tırnağımızın ucu"na, "saçımızın kılı"na dokunsa "kıyamet" sayacağımız belaların içine "haksız yere" dahil edildiğini iddia eden insanlar var; hayatları söz konusu, aileleri, çocukları... Dolaylı olarak her birimizin yarını söz konusu... Bu yüzden şakaya gelir, kuru inada kurban edilir işler değil bunlar; biz polis de değiliz, savcı da, hakim de, avukat da ama "çığlık"ları duymak/duyurmak da bizim vazifemiz.

Mektup, Caviz Özkan adlı köy öğretmeninden geldi; haklı mı haksız mı, "yetkililer"e arz edelim gereğini:

"Afyonkarahisar'ın bir köyünde sınıf öğretmeni olarak görev yapmakta iken; darbeden 8 ay önce istifa ettiğim bir sendika yüzünden kovuldum.

Birleştirilmiş sınıflı bir okulda tek başına çalışmanın zorlukları vardır. Kimse sizi arayıp sormaz. Bir gün malum sendikadan arkadaşlar yanıma kadar geldiler. Konuştuk dertleştik; bu jest karşılığında üye oldum. Sadece sayı üyesi. Toplantı etkinlik gibi şeylere katılmadım. Bir daha zaten görmedim kendilerini... Medyadan sendikanın organik bağlı olduğu yerleri öğrenince de istifa ettim...

13 yıllık meslek hayatım tertemiz bir sicille ve ödüllerle devam ederken birden bire terör ile birlikte anılmak, tırnaklarımla elde ettiğim mesleğimden sorgusuz sualsiz atılmak çok acı. Sizden sesimi duyurmanızı temenni ediyorum..."

***

"Hey gidi günler" günü

-------

Nam-ı diğer "Hüsniye Kuruntu" Gönül Ülkü Özcan ile -benim için- "Bütün Dünya"ya verdiği emekle kıymetlenen Mete Akyol peş peşe göçünce, "hey gidi günler hey" diye iç çekmeden olmazdı bugün.

Akyol yazmıştı:

" ...işi o denli ileri götürürdüm ki, Süleyman Demirel ağzıyla kuş da tutsa, ben onun bu insanüstü becerisini "Eh, galiba fena değil" dudak bükmesiyle küçümseyerek bile kabullenmezdim, hemen karşısına geçip kuşun kuyruğundan kopan iki tüy parçasının hesabını sormaya kalkardım. Demirel, değil intikam peşinde koşmak, sitem bile etmezdi. Karşılaştığımızda, yine tebessümle halimi hatırımı sorardı.

Bizim zamanımızda Türkiye'de gazetecilik de, siyasetçilik de, uygar ülkelerde olduğu gibi yapılırdı."

Siz de "hey gidi günler" dediniz değil mi!

Mekanları cennet olsun.

Yazarın Diğer Yazıları