Mülâkat

Mülâkat sistemi, bu ülkedeki en büyük adâletsizliklerden birisidir… Dün soruları çalarak, kendi mensuplarına dağıtan yapınan yaptığı ne kadar büyük bir vebalse, bugün mülâkat adı altında yapılan ayrımcılık, kayırmacılık ve torpil o kadar ağır bir vebaldir…

Adil bir yazılı sınav niye yetmiyor? Yıllarca dirsek çürütmüş pırıl pırıl gençler, sübjektif kriterlere göre hareket eden heyetlerin insafında neden çaresizce çırpınmaya itiliyor? Gençler, o komisyonların huzurunda hangi adâletsiz süzgeçten geçirilerek işe seçiliyor veya eleniyor? Gençler, bir kapı açılır ümidiyle neden beş para etmez particilerin peşinde koşturuluyor?

***

Mesele, bilgi ve yeterlilikse, zaten yazılı sınavda bunun tespiti mümkün… Mesele, kamuya eleman alımında ''güvenlik kontrolü''yse, o, mülâkatı yapan komisyonun işi değildir, olamaz da… Adlî sicil veya GBT gibi soruşturmalar, başka birimlerin işi…

Hangi iktidar, hangi parti yaparsa yapsın, mülâkat, toplumun huzuruna, sosyal adâlete ve gençlerin ümidine kasteden ''sosyal cânilik''tir… Çünkü herkes biliyor ki, mülâkatta yapılan, gerçek anlamda bir sınav değil, evvelce seçilmiş kişilerin, diğer adaylar arasından özenle çekip alınarak işe yerleştirilmesi sistemidir…

Genellikle, orada kalite aranmaz, liyakat aranmaz, ehliyet aranmaz, hâkim olana sadâkat veya hâkim olandan gelen referans esas alınır… Garibin, sahipsizin, referans getiremeyenin veya referansı yeterli olmayanın eleğe takılma yoludur mülâkat…

Siyaset zulalarından gelen listeler havada uçuşur… Yazılı sınavlarda en yüksek notları alıp, mülâkatta da haklı bir beklenti içine girenlerin ve onların ailelerinin düşeceği durumlar, yaşayacakları travmalar pek umurlarında olmaz… Adını söyleyebilen süzgeçten geçebilir, bütün komisyonu bilgi olarak cebinden çıkarabilecek aday elenebilir!.. Örnekleri de çoktur…

***

Bu sosyal yaranın başka sonuçları da var… Çünkü göz önünde gerçekleşen adaletsizlik, gençlerin bu ülkede kalma duygusunu zayıflatabiliyor, ülkeye ve devlete güvenini azaltarak, aidiyetini yok olmaya doğru sürükleyebiliyor… Hiçbir otoyol, hiçbir havaalanı, hiçbir hastane, hiçbir köprü, bu gençlerden alıp götürdüklerinden daha kıymetli değildir… Her şeyi maddeyle ölçen kafa, esasında neleri kaybettiğimizi ya anlamıyor, ya da kasten düşmanlık ediyor bu topraklara ve çocuklarına…

Mülâkatın, siyasî alanda, rakiplere karşı üstün gelme duygusuna ilişkin bir başka ''muharebe meydanı'' olarak görülmesi ve sadece kendilerinden olanları devlete taşıma amacında olması, gerçek bir felâket…

Özel yetenek gerektiren veya ülke güvenliği açısından özel öneme sahip kurumlar dışında mülâkat sistemi, yukarıda da ifade ettiğimiz gibi, soruların çalınıp kendilerinden olanlara dağıtılması gibi aşağılık bir durumdur… Sistemin adil işlemediğini gören kitlelerde, devlete karşı soğuma, kırgınlık hatta düşmanlık oluşturma riski de taşımaktadır…

***

Doğrusu mülâkatlarda görev yapan komisyonların işleri de zor… Sosyal cinayete aracılık ediyorlar… Etkileri de fazla yok aslında… Yukarılardan listeler yağıyor zaten… İçlerinde vicdanlı olanlara azap düşüyor sadece…

Bir de ''kul hakkı'' boyutu var ki, tehlikenin sınırları da telafisi de yok… Garibin ve mazlumun ahıyla bir ömür tüketip en kötü akıbeti beklemek!..

Bu vebal, sadece mülâkatlar için geçerli değil elbette… Kamunun başka birimlerinde, mülâkata gerek olmayan hallerde, işe alım tercihini kendi partizanından, kendi cemaatinden, kendi akrabalarından, kendi hemşerilerinden veya iş tuttuklarından yapanlar da aynı vebalin maalesef ortaklarıdır…

Başkalarına uygulanan bu ''negatif ayrımcılık'' veya kendilerinden olana uygulanan bu ''pozitif ayrımcılık'' bir güvenlik sorunudur… Devleti de hayata geçirildiği her kurumu da adâletsizliğin pençesinde zor duruma düşürür… Güven duygusu yok olur, yakın gelecekte ağır travmalara dönüşecek hayal kırıklıkları yaşatır…

Yazarın Diğer Yazıları